Babamın emeği okyanus kokardı…
Babam evin çatısını sevgiyle örmüștü, annemin şefkatli elleri tutmuștu ayakta yuvamızı…
Babamla birbirimize içimizi açamadık hiç, O, kısa konuşurdu üzmemek içindi belki de. Ben onu gözlerindeki bulutlardan okurdum acaba bilir miydi bunu, eğilince boynum kederine bir bardak suyu uzatırken buluştuğumda mavi gözlerindeki hüzünle.
Babam, dediğimde içimde alevlenen yangın topraktan mı, sudan mı, havadan mı, ne zaman cemre düşecek aramızdaki mesafelere.
Emeğin kokusunu babamdan alırdım, soğutmadım ekmeğimi böldüm soframa koydum, aşktı paylaştım.
Babam da böyle yapardı dedim, oturup ağladım sonra babam da böyle severdi dedim sonra yine ağladım. Bir mavinin buğulanıp taşmasını bir tek o’nun gözlerinde gördüm, sonra denizleri özledim, kaldırıp başımı gökyüzüne baktım, babam dünyaya mavi bakardı, diye diye ağladım ve boğuldum…
Beni babamın ayakları altına gömsünler, mavinin gölgesindeki huzura, o mavi okyanusa…
– Babamın ayakları altındaki o cennet benim!-
sude nur haylazca





















Baba yalnızdır. Baba sessizdir. Baba kimsesizdir. Baba sahipsizdir. Baba mişli geçmiştir! Baba unutulasıdır… Saymakla bitmez. Bu devirde çok nadirdir değer gören baba sayısı…
Anne de öyle ve unutmak nankörlüktür. Belki de hayatın karşımıza çıkardığı zorluklar ölçüsünde insan kalabiliyoruz. Empati yeteneği gelişiyor, aynı zorluklar karşısında duruşumuz belirliyor biraz da bizi, karekterimizi
Teşekkürler, selamlar