Ahmet, hatalarını peş peşe eklenmişti. Ahmet’in hataları, boynuna asılmış ve kafasını kaldıramaz hale gelmişti. Hayal aleminde yaşıyor gibiydi. Komşuları, gerçekleşmeyecek hayal peşinde, diyorlardı.
Hayat hareket demektir. Bağında bahçende, çalışacak ve üreteceksin ki, hayatını kazanasın. Köylüleri, Ahmet’e hareket berekettir, diyerek kızıyordu. Oturmakla, hiçbir şey elde edemezsin, diyorlardı.
Ahmet, gücünü kaybetmiş, sokakta sürünecek duruma düşmüştü. Hanımı, onu hesaba katmadan, kasabada çalışmaya başlamıştı. Komşuları üzülüyor ama yapacakları bir şey bulamıyorlardı. Mahalle, hanımının çalışmasını iyi karşılamış ve hiç değilse çocukları okutur, demişler.
Hanımı; akılsız oldun mu? Her şey gelir seni bulur. Başına çorap örmeyen kalmaz, diyordu. Ahmet bundan nasibini almaz, ancak hanımıyla, kavgayı tercih ederdi.
Hanımına, çalışıyorsun da başın göğe mi eriyor, derdi.
Ahmet, başına buyruktu, bugünlere daha da uyuşmuş, kaldırımları arşınlar olmuştu. Topraktan ilgiyi kesmiş, kimsesizmiş gibi, davranırdı.
Köyde düştüğü sefil duruma bakıp onu acıyan da vardı. Özellikle akrabaları, kavga ederlerdi.
Ahmet bir ara yakınlarından çekinmişse de daha sonra dinlememişti. Muhtar gerekeni yapacağım dese de hiçbir şekilde ilgilenmemişti.
Ahmet çarşıda bir mağazaya gelen eşyaları boşaltır, üç beş kuruş alır ve onunla çay kahve masraflarını görürdü. Ahmet’e söylenenler denize köprü olurdu. Fakat onun bir kulağından giriyor diğerinden çıkıyordu.
Arkadaşına param olsa, pazarda sebze satarım, demiş. Sebze için gerekli parayı bulmaya çalışan arkadaşına, ne yapıyorsun, parayı yer, pazarın kapısına bile gitmez, demişler.
Ahmet’e güvenmezdi. Hanımına beni bu hale sen getirdin, diyormuş. Hanımı ona hiç itibar etmiyor, kasabada evine bile koymuyormuş. Bir ara balık tutup satacak ve gerekli parayı kazanacakmış. Balıkçılar Ahmet’e, yeni bir balık türü mü buldun ki, senin ağ atmanı bekliyor, demişler.
Ahmet’in şans oyunlarına tutulduğu öğrenilince daha çok acınacak duruma düşeceğini anlamada gecikmemişler. Akşama kalmaması için onu korkutmuşlar, yine de akşamcılığa devam edermiş.
Köylüleri yine de ona acımaktadır. Çocukları anneleri sayesine okumaktadır. Ahmet’e evini onaralım, sen de gel derler. Onu birkaç günde olsa kasabadan şans oyunlarından uzaklaştırırlar. Ustalar gelir hep birlikte evini onarırlar. Ev gayet güzel, yaşanacak duruma gelir.
Muhtar, akrabalarını çağırır ve bir akşam, yapılacakları anlatır. Hepsi çok beğenir, nereden aklına geldi, derler. Muhtar, Ahmet’e pazarda yer bulur. Burada meyve satacaksın, der. Ahmet, düşünür ve kabul eder.
Muhtar sabah pazarda olacaksın, diyerek Ahmet’ten ayrılır. Sabah erkenden bir sepet, elma ve bir sepet mandalinanın başına gelen Ahmet, satışa başlar. Muhtar yarın sabah buradasın der ve ayrılır.
İki sepet elmayla, pazarcılığa devam eder. Muhtar Pazar parası diye parasının bir miktarını alır. Onu kasabada dolaştırmaz.
Ahmet iki hafta, pazardadır. Muhtar ona meyveler bahçendendi. Ona göre bahçene bakacaksın der. Ahmet şaşırır ve satıcılığa severek devam eder. Oyun ve boş gezmeyi bırakmış kendi parasını çıkaran, pazarda çalışan bir Ahmet dünyaya gelmişti.
Ahmet asma köprüden gözü kapalı geçmedi ama önemli bir olay ile çalışmaya başladı. Muhtara gereken tüm iyiliği yapmayı düşünüyordu.
Hasan TANRIVERDİ