Televizyonu açıyorum: Kanallarda safari yapıyor gözlerim. Ve hep:
18+
Şiddet, cinsellik, uyuşturucu bağımlılığı, korku, vs yazıyor.
Netflix’i açıyorum.
Ara ara yok ya, yok!
Hep aynı tema üzerine kurgu döşenmiş filmler.
Aldatma
İhanet
Cinayet
Şiddet
Sex
Alkol
Uyuşturucu içerikli filmler çekilmiş. Yabancısı da böyle yerlisi de böyle…
Bir de bilmem kaç dalda ödüllü filmler…
Fox TV’de Safa Önal’ın
” Baraj” adlı kitabı dizi film olarak karşımıza çıkıyor.
Hımm, belki bu film kalitelidir, diyorum ve izliyordum bir süredir.
Ta ki dün akşama kadar. Artık izlemeyeceğim. Çünkü günümüze uyarlanmış.
Ahlâk seviyesini düşürüyor.
Üstelik de filmin ilk başından beri izleyiciye iyi niyetli, masum, onurlu bir duruş sergileyen baş rol oyuncusunu küçültüyor.
Ona yardım etmiş masum iyi niyetli, merhametli avukatın duygularıyla oynaması etik değil.
Ve artık bir yuva kurmuş eski sevgilisinden intikam almak için avukatı, yem olarak kullanması daha çirkin.
Bitmiyor…Onurlu baş rol oyuncumuz, aynı zamanda eski evli sevgilisi ile sex yaşıyor. ( hem de anne olan bir kadın) Baş rol oyuncusunun kirli, insanlık dışı oyunuyla, kirlenmiş bir onuru izleyiciye öyle doğal gösteriliyordu ki, izlerken utandım.
Kınıyorum!
Safa Ünal’a yakışmadı!
Kötü örnek teşkil eden bir dizi…
Hal böyle iken; insanlığın ölmemesi mümkün mü?
Anne kocasını aldatıyor,
Kızları evli adamların koynuna giriyor,
Oğulları karanlık dünyanın içinde uyuşturucu ve sex alemlerinin oyuncağı olurken, man götürürken ortalığı mümkün mü adaletli olabilmek?
Adalet hangi birine yakışsın.
Hakimin kulağına, savcının kulağına, komiserin kulağına,
” Bak adamım bu benim yakınımdır; onu henen özgür bırak yoksa ananı, bacını, ebeni, vs bir daha göremezsin ha!”
Diye aba altından hem para hem silah tutulursa, mümkün müdür onurlu yaşamak?
Yaşam kirlenmiş…
Eskiden Holywood çekirdek aileyi konu alan, müzikal, belgesel nitelikte, polisiye filmlerindeki adaletli duruşlar, hırsızları bile onurlu rollerde oynatan filmler izletirdi bizlere.
Hiç unutmam Lessi adlı köpeğin serüvenlerini..
Hiç unutmam dedektifin ” Kaçak” adlı dizisini..
Hiç unutmam avukat Petroçelli’nin davalarındaki, onurlu savaşını, mazlumun kazanmalarını ve karavan yaşantısını..
Siyasette, gerçek yaşantıda haberlerde hep kavga, çalma, çırpma, aldatma, kadın cinayetleri, şiddet ve kaos yaşıyor insanlar. Kan kokuyor ortalık.
Niçin?
Eğitiliyoruz medyayla.
Daha çok yanlış bilgiler ekiliyor gözlerden beyinlere, genlerden genlere aktarılıyor bu yanlış bilgiler de ondan..!
Yargıya taşınsa da kararlar bir gün, bir ay sonra verilmiş oluyor zaten.
Sonuç;
Faili meçhul dosyalar rafında alıyor yerlerini. Sararıyor o dosyalar…
Şimdi aklıma bir kadı fıkrası geldi biraz uzunca, ama keyifle okuyacağınıza eminim.
“…Kadının, bir fırının önünden geçerken burnuna güzel bir koku gelmiş. Vitrinde, güveç içinde nar gibi kızarmış, sahibini bekleyen nefis bir ördek var. Kadı, fırıncıya “Ben bunu aldım” demiş.
Kadıya itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş.
Az sonra ördeğin sahibi gelmiş:
“Hani bizim ördek?”
Fırıncı boynunu büküp “Uçtu” deyince iş kavgaya dönüşmüş. Kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarınca korkup kaçmaya başlamış… Bir duvardan atlarken, bilmeden öteki taraftaki hamile bir kadının üstüne düşmüş. Kadın, çocuğunu düşürdüğü için, kadının kocası da fırıncının peşine düşmüş.
Can havliyle kaçan fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış…
Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak kadının karşısına çıkarmışlar.
Kadı sırayla sormuş… Ördeğin sahibi,
“Bu adam ördeğimi hiç etti” diye şikáyet etmiş.
Kadı, fırıncıya sormuş:
“Ne yaptın bu adamın ördeğini?”
Fırıncı “Uçtu” demiş. Kadı, kara kaplı defterini açmış:
“Ördeğin karşısında tayyar yazılı. Tayyar ’Uçar’ anlamına gelir. O halde ördeğin uçması suç değil” diyerek fırıncının beraatine karar vermiş.
Gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa sormuş… Onun şikáyetine de kara kaplı defterden bir madde bulmuş:
“Her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o müslimin tek gözü çıkarıla…”
Davacı “Ne olacak?” diye sorunca kadı, “Şimdi” demiş:
“Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız.”
Tabii gayrimüslim şikáyetinden hemen vazgeçmiş. Fırıncı bu davadan da beraat etmiş.
Çocuğunu kaybeden kadının kocasına da kadı, “Tamam” demiş,
“Karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak.”
Böyle olunca fırıncı bu davadan da kurtulmuş. Kadı son kez Yahudi’ye dönmüş:
“Senin şikáyetin ne?
“Ne diyeyim kadı efendi?” dedikten sonra Yahudi ellerini yana doğru açmış:
“Adaletinle bin yaşa sen e mi?”
Kıssadan hisse: Ananı öpen kadı ise kimi kime şikáyet edeceksin? Bugün dünyada ve ülkelerdeki durum budurr!
…
Analar öpülmesin artık..!
Emine Pişiren/ Kocaeli