Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Behçet GÜLENAY

Aile Edebiyatı

Behçet GÜLENAY Yazar Behçet GÜLENAY
11 Nisan 2017
Behçet GÜLENAY
0
401
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Edebi kaynaklara göz attığımızda “aile edebiyatı” kavramına bugüne kadar değinilmediğini görüyoruz. Sanırım böyle bir kavram edebi inceleme ve değerlendirmelerimiz arasına hiç girmemiştir. Son zamanlarda edebiyatımızın kadük bir hal aldığını, gittikçe edebiyat vadilerinde kuraklığın kendini hissettirdiğini, uçsuz bucaksız tarlalarının çoraklaştığını, hatta edebi hücrelerimizin kısırlaştığını, eli kalem tutanların pek velut olamadığını, üretilen eserlerin kopyadan, taklitten ibaret olduğu, üstelik bu taklidin de kötü bir şekilde yapıldığı yüksek sesle dillendirilmeye başlandı. Öyle ki cumhurbaşkanımız, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri töreninde; “Yanlış bir stratejinin tercih edildiğini, eğitim, kültür ve sanat alanında istenilen seviyeye ulaşılamadığını” üst perdeden tepki ve üzüntüsünü dile getirerek tartışmayı bir adım daha ileri taşıdı. Peki, eğitim, kültür, edebiyat ve sanatta neden hep yerinde sayıyoruz ya da geriye gidiyoruz hiç düşündük mü?

Ben, sadece edebiyatı ve edebiyat kültürümüz kısmını irdelemek istiyorum. Diğer alanları da işin ehillerine bırakalım, edebiyatın; eğitim, kültür ve sanat ile akrabalık bağını göz ardı etmeden.

Nasıl ki köklü bir medeniyet, ailelerin geçmişte kurduğu sağlam temeller üzerine inşa ediliyorsa, bir medeniyetin gelişip, muasır seviyeye ulaşması da edebiyat kültüründen ayrı düşünülemez. Bugün edebiyat alanında nitelikten uzak birçok eserin üretilme sebebini anlamak istiyorsak, edebiyatımızın köklerine inmemiz gerekir. Edebiyat tarihi hafızasını kaybetmeyen kalem ve kelâm sahibi her kişi, bilir ki bugün beslenme kaynağını reddettiğimiz köklerimiz aile edebiyatı meclislerinden beslenmekteydi.

Çağdaş edebiyatımızın temel taşları, aile edebiyatıyla şekilleniyordu. Orda şekillenip gelişen her söz, her mısra bir medeniyetin kolonlarına dönüşüyordu. Peki, aile edebiyatı içerisinde ne tür edebi ürünler vücut buluyordu? Günümüzde aile edebiyatı ne durumda ve beraberinde hangi sonuçları getirdi?

Aile edebiyatının durakları; masal, halk hikâyeleri, mektup, ağıt, mani, fıkra ve ninnilerdi. Masal erken gelen uzun kış gecelerinin vazgeçilmez sözlü nesir türüydü. Ailenin biraz daha kalabalıklaştığı, içine ikinci, üçüncü dereceden akraba ve komşuların da dahil olduğu toplantılarda ise masal, mektup ve ninnilerin yerini halk hikayeleri ve atışmalar alıyordu. Masal, mektup, ağıt ve ninniler; hikâye ve atışmalarla birlikte edebiyat kültür mirasımızın bir geleneğiydi ve bu gelenek günümüz edebiyatının temel taşlarını oluşturdu.

Meddahların anlattığı bu hikâyelerde devler, cüceler, cadılar, periler yoktu. Hikâyeler doğaüstü, tanrısal kahramanlardan ve batılın uyduruk rivayetlerinden arındırılmıştı. Bu hikâyeler; insan gücü ve gerçekler, tarihi olaylar, tarihte önemli kişilerin rivayetleri ile birer halk hikâyeleriydi. Âşıkların atışmaları da halkın kültürünü ve değerlerini yansıtan şiirlerden oluşuyordu. Akraba ve komşularla daha da kalabalıklaşan aile meclisini meddahlar ve âşıklar neşelendirirdi. Toplanan aile meclisini eğlendirmek için hikâyeler anlatılır, âşıklar atışırdı. Evin diğer odasında maniler söyleyen genç kızlar vardı. Her iki odada da etkinlikler çoğu zaman birer fıkra ile süslenirdi.

Bir toplumu yok etmenin, edebi kökleriyle bağını koparmaktan geçtiğini iyi biliyorlardı. Edebiyat demek; lisan demektir. Bir insanın lisanını pıtrak hale getirmek hayat bulduğu medeniyetin damarlarını kesmektir. Bundan daha iyi bir yol olamazdı. Bize dediler ki asırlar değil, siz en az bir çağ geriden yaşıyorsunuz, çağdışılık size yakışmaz. Ne işi var konu komşunun, uzak akrabanın evlerinizde? Hem nasıl güvenirsiniz yabancı insanlara? Biz de çağdaşlaşma adına inandık. Konu komşuyu, akrabayı aile meclisinden uzak tuttuk. Aile meclisinin küçülmesiyle meddahlık ve âşıklık geleneğimiz yok olmaya yüz tutmuş, aile edebiyatımız yara almıştı. Yok olan sadece edebiyatımızın bu iki alanı değildi. Bununla birlikte akrabalık ve komşuluk geleneğimiz de yara almıştı. Akrabamızı tanıyamaz komşumuz ile selamlaşmaz hale geldik. Aradaki dayanışma ve tanışıklık yok oldu. Geniş aileler dağıldı, komşu komşuya uğramaz oldu. Öyle ki sevinçlerini paylaşarak çoğaltan, hüzünlerini bölüşerek azaltan bu kadim geleneğin güzel insanları; birbirlerinin dertleriyle artık hemhal olmuyor, birlikte yaktıkları ağıtları unutur oldular. Namluya sürülmüştü duvar duvara bitişik komşularımız.

Dahası vardı. Bir kere aile edebiyatı ve buna bağlı olarak aile yara almıştı, devamı gelecekti. Masallarımız vardı; anlatıldığı toplumlarda kötülükle, adaletsizlikle mücadele direncini kuşaktan kuşağa taşıma işlevini görüyordu. Halklar ağalarına ve zalim yöneticilerine, kendilerine anlatılan masallardan cesaretle karşı bir duruş alıyorlardı.

Masallarımız vardı; kötü cadıların uğrayamadığı, sihir ve kötünün kaybetmeye mahkûm olduğu, toplumsal değerleri barındıran, çalışkanlığın, kardeşliğin, adaletin teşvik edildiği kimsenin hakkının kimsede kalmadığı ders çıkarıcı, öğüt veren hikmetli masallar… Bilinir ki masal tarihimiz söz kadar eskidir. Söz de insanlık kadar… İnsanlık ise doğuda güneşe gülümsedi…

Fakat doğu halklarının, hayat masalının mutlu sonla bitmesini istemeyen kötü adamlar tank ve topla masal dünyamızın göğünü kirlettiler. Kahramanın kılıcını, yiğidin yumruğunu, edibin sözünü etkisizleştirdiler. Her geçen gün bizi biraz daha kendilerine benzettiler. Onlara benzemek yani ailelerin batılılaşması ise ninelerin, dedelerin unutulup huzur evlerine gönderilmesini hızlandırdı. Böylelikle soğuk kış gecelerinde bize sıcak masallar anlatan dede ve ninelerimizi huzurevi denilen bir hapse kendi ellerimizle göndermemizi sağladılar. Yara alan aile edebiyatı hızla kan kaybetti. Bizim çocuklarımızın, yani sizlerin ne yazık ki; masallarımızı anlatan nineleri ve dedeleri yok artık. Hikmetli olan dururken sihirli ve zehirli olanı size öğrettik. Suçluyuz.

Bu da yetmedi henüz ağzı süt kokan çocuklarımızı küçük yaşta eğitim deyip temelsiz argümanları öne sürerek evden uzaklaştırdık. Anaokulları açıp anne ile çocuğu birbirinden ayırdık. Bununla da yetinmeyip eğitim daha küçük yaşlarda başlamalı diye memedeki çocuğu kreşlere gönderdik. Ailede çocuk olmayınca aile eğitimi denilen olgu da gereksizdi. Evet, çocuk eğitimi küçük yaşlarda değil doğar doğmaz başlamalıydı şüphesiz. Ama bu ithal eğitimle çocuklarımızı evin dışına iterek değil, evde aile eğitimi daha çok işlevsel hale getirerek mümkün olabilirdi. Maalesef böyle olmadı. Gün geçtikçe hasta ruhlu bireyler çoğaldı. Hem anne mutsuz hem çocuk… Çocuk yuvalarında eğitim kılıfı adı altında aile eğitimi ile birlikte ninnileri de hayatımızdan çıkardılar. Evde çocuk olmayınca genç annelerin şefkat dolu sesinden gönüllere işleyen ninnilerimiz de unutulacaktı. Nitekim öyle de oldu. Böylelikle sadece aile edebiyatı yok olmadı, aile içindeki sevgi ve şefkat da son buldu.

Bir de mektuplarımız vardı. ‘Anlarsa beni uzağım yakınım, anlamazsa yakınım uzağım’dır hissiyatıyla bir aile etkinliği içinde yazılıp okunan mektuplar. Aile edebiyatında o uzakları yakın eden mektuplarımız yok artık. Fikrî ve kalbî edebiyata bulaşan belli başlı aile edebiyatçıları komşuların asker mektuplarını, sıladan gurbete gidecek mektupları ölçülü uyaklı yazıyor, gurbetten sılaya gelen cevaplarını duygulu bir tonla okuyarak dinleyenleri ağlatıyordu.

Şimdi öyle mi? Biz bile kendimize uzaklaştık, yabancılaştık, kalabalıklar büyüdükçe yalnızlaştık. Üşengeç bir nesle dönüştük… Özellikle gençlerimiz gerek yazı, gerek konuşma dilinde; slm, sa, as, aslm, mrb, kib, ia, nbr, by, dgko, kmo gibi anlamsız kısaltmaları sık sık kullanır hale geldiler.

Oysa hemen hemen her gece bu şekilde devam eden etkinlikler o küçük pencereli evleri bir edebiyat evine dönüştürüyordu. Dünyaya gözlerini açan çocuk aynı zamanda edebiyata da açmış oluyordu. Yazık! Aile edebiyatı yok olunca edebi geçmişimiz ile çağdaş edebiyatımız arasındaki köprüler ayaksız kaldı.

Ülke olarak kültür-sanat alanında gelişemediğimizden yakınıyor, bağımsızlığımızın kültür sanat gelişimimizle ilişkili olduğunu yeteri kadar idrak edemediğimizi her birimiz bir diğer kültürel ve sanatsal etnisiteye bağlayarak yeni değerler yetiştiremediğimiz gibi kendini bir şekilde yetiştiren değerlerimizi de bir kibir ve ekâbir içinde geçmişimize saplanıp her fırsatta bizi anlamadıklarından yakınarak onları anlama gibi bir çaba konusunda kat etmemiz gereken çok mesafe olduğundan bihaber olarak fildişi kuleden bakıp kendimizi cam bir fanusun içine hapsettik.

Bu durum dil şuurunu yok etti. Aile edebiyatıyla yoğrulup düşünen zihinlerin yerini mülahaza edemeyen türeme anlayışlar aldı. Böylece düşünce ve edebiyat hafızamız verimsizleşti.

Evet, evlerimiz büyüdü ama içlerindeki aileler küçüldü, uzağı yakın ettik ama şimdi yakın çok uzaklarda. Komşularımızla hukukumuz sadece kapıcı ücreti ve aidatlara endeksli. Beni büyütüp bizleri dağıttılar.

Şiir gibi sohbetlerdi oysa. Her birey meclisteki diğer kişilerle kafiye kadar uyumlu her söyledikleri hece kadar ölçülüydü. Anlattıkları alıp götürürdü bizi yaşanılası başka diyarlara. Hayallerimizde kavuşurduk buram buram sevgi kokan dağlarının en kuytu yerlerinde birlikte yaşama sevincinin açtığı bahçelerde. Gönüller bir bal arısı gibi konuyordu güzel olan değerlerimize. O değerler arasında bin bir çabayla, bin bir emekle bulup örüyorduk petek petek aşkı gönül kovanlarımıza. Tadanlar, aşk-ı edebiyatın tadına varıyorlardı. Edebiyat tarihine iz bırakan edebiyatçılarımızın çocukluğuna bakın muhakkak bu kovandan tatmış olduklarını göreceksiniz. Sırtlarında hayatın yükü, gönül heybeleri umut, kardeşlik ve bütün insani yani İslami değerler ile doluydu. Sözleri mertti, sevgileri şefkat yumuşaklığında kimseye eyvallahları yoktu.

Sadece edebiyat ve bununla ilişkili olarak eğitim, kültür ve sanatta değil her alanda hayatımızdan çıkardıklarımızı ve hayatımıza ekleyemediklerimizi görmezlikten gelir sonra da istenilen seviyeye ulaşamıyoruz deyip birbirimizi suçlamak havanda su dövmek gibidir. Ne zaman ki edebiyatı tekrar aile içine geri getirdik, konu komşu, uzak, yakın akraba demeden gönlü ve zihni aydınlığa susamış insanlarımızdan geniş aile meclisleri oluşturarak aile edebiyatının yara almış yanını onarabilirsek ve aile meclislerine katılan çocuklarımızın kalplerini ve zihinlerini birer atölyeye dönüştürebilirsek işte o zaman bu alanda sıçrama yapabiliriz. Söylediklerimiz değil yaptıklarımız bizi bir yere götürür.

Paylaş
Etiketler: ağıtaileaile edebiyatıbatıdoğuedebiyatedebiyat kültürüedebiyatçılarımızEğitimhikayeİslamkültürmasalmeddahmedeniyetmektupninnişiirtarihi hafızatoplum
Önceki Yazı

Acil Sorun: Sanayi Ve Yatırım Parseli

Sonraki Yazı

Emekliye Yılın İkinci Yarısı İçin Çifte Zam İmkanı Doğdu

Behçet GÜLENAY

Behçet GÜLENAY

Batman’ın Gercüş ilçesi, Düzmeşe köyünde doğdu. Dicle Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Bölümünden 2002’de mezun oldu. O gün bugündür başladığı meslek hayatında öğrencileriyle birlikte öğrenmeye devam ediyor. Ömrünün son nefesine kadar talebe olarak kalmaya niyetli. Halen MEB’e bağlı bir eğitim kurumunda bir şeyler öğrenmenin gayreti içerisinde. Şiirleri ve yazıları; Akdeniz Edebiyat, Aykırısanat, Ay Vakti, Berceste, Deliler Teknesi, Edebiyat Ortamı, Esmer, Gerçek Hayat, Hayal Bilgisi, İkindi Yağmuru, Kaçak Yayın, Kültür Ajanda, Mahalle Mektebi, Nüktedan, Patika, Sebîllürreşad, Şair Çıkmazı, Şehir Defteri, Şiiri Özlüyorum, Teferrüc, Temmuz, Türk Dili, Uzak Ülke, Yolcu ve daha birçok dergide yayınlandı. Yerel gazetelerde köşe yazarlığı yaptı. Radyoda şiir programı sundu. Şiir başta olmak üzere deneme ve hikâye alanında çeşitli ödüller aldı. 2018 yılında Sakarya, Taraklı Belediyesi tarafından “Yılın En İyi Çocuk Edebiyatçısı” ödülü ile ödüllendirildi. 2017-2018 yıllarında Batman’daki okur-yazar buluşmalarına öncülük yaptı. Batman’da kitap fuarının düzenlenmesi için çeşitli girişimlerde bulundu. Ülkemizde okuma kültürünün yaygınlaşması için 2 yıl boyunca (2017-2019) kendisinin başlattığı “Her Güne Bir Kitap” kampanyası ile Türkiye’nin her yerine ve isteyen herkese her gün kitap hediye ederek 7’den 70’e insanları kitap okumaya teşvik etti. Bu sosyal sorumluluk projesini ülkemizde okuma kültürünün geliştirilmesi için, “Her Güne Bir Kitap” adıyla önerdi. Proje; 2018 Türkiye Okuma Kültürü Çalıştayına kabul edildi ve 2018 Okuma Kültürünün Geliştirilmesi Çalıştayı Sonuç Raporu’nda yer aldı. 2019 yılında bölgede bir ilk olan Batman Düşünce ve Yazarlık Atölyesi’ni kurdu. Kurduğu atölye bünyesinde verdiği eğitimlerin yanında Medeniyet Sohbetleri gerçekleştirdi. 2021 yılında Köy Çocuklarının Yüreğine Kitap D’okuyalım projesi kapsamında 100’ün üzerinde köy okulunun bütün öğrenci ve öğretmenlerine kitap hediye edip onlarla buluştu. Çalışmaları bir dönem Behçet Yani imzası ile yayınlandı.   Yayınlanmış Eserleri Hikâye: Dünyanın En Mutlu Çocukları Bilim Öncüleri (Portre Hikâye): Ömer’le Bir Kutu Macera-Mağribî, Ömer’le Bir Kutu Macera-İbrahim Hakkı, Mizah: Gülmek Bedava Masal: Çiçek Ülkesini Arılar Yönetiyor, A’kıl Gözüme Kaçtı Roman: Suda Yanan Ayetler, Elma Isırığı, Asım Haluk’un Ellerinden Tuttu Deneme: Söyle Sen Aşk mısın?, İkra ile Uyanmak Şiir: Aşk Ağusu, Siyah Zamanlar

İlişkili Yazılar

Tokat’ta Açan Şiir Zambakları
Behçet GÜLENAY

Tokat’ta Açan Şiir Zambakları

06 Haziran 2025
5.1k
Behçet GÜLENAY

Müslüman’ın Kalbi Siyonizm’in Başkenti Olamaz

11 Ocak 2018
5k
Behçet GÜLENAY

Suda Yanan Ayetler/İbrişim Kitap Tanıtım Bülteni

13 Temmuz 2017
5k
Behçet GÜLENAY

Erciş Edebiyat Şölenin İzleri

28 Ekim 2016
5k
Sonraki Yazı

Emekliye Yılın İkinci Yarısı İçin Çifte Zam İmkanı Doğdu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap