Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cumartesi, Aralık 6, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Edebiyat & Sanat Edebiyat

Aşk Sandığımız Yalnızlıklar

Ömer Sabri KURŞUN Yazar Ömer Sabri KURŞUN
14 Aralık 2023
Edebiyat, Genel Eğitim, Ömer Sabri KURŞUN
0
Aşk Sandığımız Yalnızlıklar
401
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
Bu gün küçük bir hikâyeyle girelim güne ve konuya…

AŞK SANDIĞIMIZ YALNIZLIKLAR

Günlerden bir gün Kırlangıcın biri bir adama âşık olmuş. Ve adamın penceresinin önüne konup adama söyle demiş: – Ben seni çok seviyorum lütfen pencereyi açıp beni içeri al, birlikte yaşayalım.
Adam: – Olmaz alamam… Sen bir kuşsun, hiç bir kuş adama âşık olur mu?.. Demiş.
Kırlangıç tekrar: – Lütfen pencereyi açıp beni içeri al birlikte yaşarız. Hem ben sana dost ve arkadaş olurum canın da sıkılmaz birlikte yaşar gideriz. Demiş.
Adam yine Olmaz alamam… Git başımdan, diye cevap vermiş.

Üçüncü ve son defa kus adamın penceresinin önüne konup adama tekrar söyle demiş: – Lütfen beni içeri al. Artık soğuklar da başladı, dışarıda kalamam biliyorsun, ben sıcak havalarda yaşayabilirim sadece, beni içeri almazsan başka sıcak ülkelere gitmek zorunda kalırım. Lütfen beni içeri alda burada kalayım. Birlikte yemek yer omzuna konar seni neşelendirir sana yarenlik ederim. Hem sen de benim gibi yalnızsın, der…

Adam ona: – Git derhal başımdan! Ben yalnız kalırım, demiş ve kuşu kovmuş…

Kırlangıçta bu cevap üzerine üzüntülü bir şekilde uçmuş ve uzaklara gitmiş. Adam kırlangıç uzaklara gittikten sonra kendi kendine “Ben ne aptal, ne kadar akılsız bir adamım, niye kırlangıçla birlikte kalmayı kabul etmedim?..
Ne güzel birlikte kalırdık” demiş ve çok pişman olmuş, pişman olmuş ama iş işten geçmiş. Kendi kendine nasıl olsa sıcaklar başlayınca kırlangıcım yine gelir bende onu içeri alır birlikte mutlu bir hayat sürerim, demiş. Ve penceresini sonuna kadar açıp beklemeye başlamış.

Yazın gelmesiyle kırlangıçlarda gelmeye başlamış. Ama onun kırlangıcı gelmemiş. Yazın sonuna kadar hiç penceresini kapatmadan pencerenin başında beklemiş ama boşuna…
Kırlangıç yokmuş. Gelen kırlangıçlara sormuş ama onun kırlangıcı gören olmamış. Sonunda bir bilge kişiye halini danışmak ve ondan bilgi almak için gitmiş. Bilge kişiye olayı anlattıktan sonra, bilge kişi ona şöyle demiş:
“Kırlangıçların ömrü 6 aydır…”
Hayatta bazı fırsatlar vardır ve ömründe bir defa insanın eline geçer. Değerlendiremezsen de uçup gider…
İşte bu noktada aşk ve pişmanlık girer devreye…

Ah aşk sandığımız yalnızlıklar!…
Hadi kavga edelim!.. Kırıp dökelim ne varsa ellerimizle yaptığımız. En kolayı bu değil mi? Parçalamak, bırakmak, en basit ve kolay yol bu. Ne olacak ki?.. Biri giderse, diğeri gelir öyle değil mi?..
Aşk sandığımız yalnızlıklar ah ki ah!..

Aşkın sadece adı mı kaldı?.. Bu kadar ucuzladı mı kalbe sevda satmak?..
Alış verişe gider gibi çıkıp gidebiliyor muyuz aşk bulmaya?..
Her beden ve desende satılık sevgi var mı?..
Peki, karşılığında ne ödüyoruz, ruhumuzu mu?..

Kayboluyoruz bence, hem de kendimizi bulduğumuzu sanarak. Kadın ve erkek olmanın tadını bilmiyoruz. Cinsel kimliğimizi ve hakkımızı aldık diye dibine kadar kullanıyoruz. Özgürleşmek böyle olmaz ki, olmamalı! Seviştiğimiz kişilerin sayısı arttıkça, daha modernleştiğimizi mi sanıyoruz?..
Büyük hata!..

Aslında aşkın kendisidir özgürlük, kalbi serbest bırakmaktır. İnsan sevmeyi becerebildiği sürece gerçekten özgürdür. Gecelik ilişkilerde, geçici ve anlık heyecanlarla biriken, sadece biraz daha kaybolmaktır. Kaç aşk sandığımız insan bıraktıysak geride, o kadar artık biriktirmişizdir yüreğimizde, bize acıdan başka fayda sağlamayan. Her gelenin götürdüğü parçalardan eksik kalan yanımızı, farklı biriyle doldurma çabası ise, kalbin etrafını derin bir dehlize dönüştürmekten başka işe yaramayacaktır. Ne arıyoruz?..

Gerçekten tam olarak ne aradığını bilen kaç kişi var?..
Bir şehri kuşatır gibi kuşatmış ruhumuzu belirsizlik. Mükemmele mi ulaşmaya çalışıyoruz?..
Öyle bir insan olmadığını bilmiyor muyuz?..

Dönüp kendimize bakmadan, çuvaldızı başkasına batırarak, eleştirip yererek, herkeste bir kusur bularak, nereye kadar devam edebiliriz ki?.. Elimizdeki hikâyelerin aynılığı da mı biraz düşündürmüyor bizi?..

Kendimizi aşk diye kandırdığımız her yeni dokunuşla, biraz daha içimizin boşaldığını göremiyor muyuz? Bu şehrin bir yerlerinde, tam da bu yazının yazıldığı gece yarısında, kaç amaçsız ve içi boş sevişme yaşanıyor?..
Karanlığın, kayboluşun üstünü örttüğü bu gece sabaha ulaştığında, kaç yastıkta makyaj izinden başka bir anı kalmayacak?..
Birbirlerinin adını bile unutacak insanlar, şimdi akıllarında belki de başka birinin hayaliyle vahşice sevişiyor?..

Aşkın o güzel yolculuğundan neden vazgeçtik?..
Neresinde kırıldık biz hayatın?..
Üstelik zaman olarak da en çok aşka yakışacakken! Eskisi gibi zor değil birisi ile karşılaşmak, yalnız yaşamak ve artık toplum üstündeki bağnaz düşünce yapısından sıyrılıyorken, çalışıp, sosyalleşip, üreterek büyüyorken daha rahat değil mi âşık olmak, âşık kalmak?..
Herkesin istediği anda sevdiğinin sesini duyabildiği, kısa bir yolculukla her yere ulaşılabilen, hatta internet, kamera gibi birçok teknolojik donanımla, hasreti, özlemi giderebiliyorken, asıl şimdi aşka sahip çıkmak, doya doya yaşamak zamanı değil mi?..

Kayboluyoruz! İçimizde yaşadığımız karanlık kuyulara başkalarını da çekiyoruz. Hemen ayağa kalkıp silkelenmezsek, ileride çocuklarımıza bırakacağımız dünyanın hali hiç de hoş olmayacak.
Maalesef aşkı kaybeden bir toplum, tükenmeye mahkûmdur çünkü kalbini kaybeden insan, yaşıyor sayılamaz!..

Sokak ta virane olmuş ne gönüller vardır. Öyle ki boşuna virane denmemiş, yıkılmış harap yani. Tutamazsın onları, zamana ayak uyduramadıkları için taş yapıların altında kalmışlardır. Yüzlerinde ki katmerleşmiş izler ondandır. Mistik sokakların miskin rüzgârlarına teslim olurlar anlayacağınız. Böyle kişilere yabancı değilsiniz aslında. Çok yakınınızda vardır da biz fark etmemişizdir. Gördük mü de acımanın verdiği bir bakışta atarız. İçimizdeki soru işaretleri mesken tutar. Onların ki candan geçmektir. Bu o kadar kolay mı diye sormayın onlara, onların dilinden ancak sokaklar anlar…

Ne demişti şair?..
”Yaşamak bir sokak lambası gibi
Bir gece evden atılmış bir çocuk sanki
Tek bir damla tek bir ses gibi
Aklıma düşüyor” ( Zarifoğlu)

Üzüntüler ve pişmanlıklar hep karşımızdakini kaybettiğimizde olur.
Peki ama neden?..
Neden pişmanlık duyarız ve neden üzülürüz birini kaybettiğimizde?..
Zaten elbet bir gün sevdiğimiz kişiyi kaybetmeyecek miyiz en sonunda? Ya sonradan yaşayacağın üzüntülere ve pişmanlıklara hiç bulaşmayacaksın ya da bulaştıysan sonuna kadar devam etmelisin… Kimileri aldattığı için, kimileri gittiği için, kimileri umutsuz bir aşkı yaşadığı için pişmanlık duyar. Hayatta pişmanlıklarımız olmuştur elbette. Sadece aşkta pişman olsak da yine bulaşırız aşka. Ucunda kaybetmek de olsa, acı çekmek de olsa aşkı isteriz ya da aşk bizi ister.
Aşk varsa, pişmanlık olmamamladır…

Aşktan kaçış yoktur, kurtuluş yoktur. Arkadaşınla aranda bir sorun olursa yoluna yalnız devam edebilirsin rahat bir şekilde. Ama aşkta böyle bir şey yoktur. Bitsin dersin ama yürek istemez ve karşı çıkar sana. Acı çekersin ama bitsin diyemezsin kolay kolay. Bitsin dediğin zaman da bazen pişmanlık duyarsın bazen geri gelmek istersin ama iş işten geçmiş olur o zaman. Unutamazsın kolay kolay.
Başka aşklar bulabilirsin ama hiçbir aşk hiçbir aşkın yerini tutmaz. Her aşk aynı değildir.
Aşk veya âşık olmak güzeldir ama hep istediğimiz gibi olmaz.

Kimine sevda telleri dokunur , kimine rızaya matlup olunur.., kimine aşk bir yangındır , kimine göre de bir esarettir yada bir nefsi mahluktur… Bunun için eğer bir virane görürseniz, pişmanlık ve sevdanın da orda olduğunu sakın unutmayın!..

Acı da sevinç de pişmanlık da olur aşkta. Eğer seviyorsan her şeyinle ve de karşındakine karşı her şeyini ortaya koyup her şeye rağmen seviyorsan adam gibi, o zaman pişmanlık da duymazsın aşkına dair. Her şeyini ortaya koyup sevmişsin.
Karşındaki bunu anlamadıysa da için rahat olur. Çünkü sen onun için her şeyi göze alarak ve de her şeyinle her şeye rağmen sevmişsindir ve kendine düşeni yapmışsın. Bu yüzden pişmanlığı sen değil seni kaybeden yaşayacaktır ve bunun bedelini acılarla ödemeyle uğraşacaktır.
Yeter ki sen adam gibi sev!..

Birol İnan’dan Güçlü Bir Aşk Romanı okumuştum bir zamanlar:
“HEP SEVGİLİ KALALIM”
Kadınlar cephesinden aşkı anlatan pek çok kitabın arasından, cesur dili ve radikal bakış açısıyla sıyrılan, mutluluk ve dinginlik arayışını bu kez bir erkeğin gözünden aktaran “Hep Sevgili Kalalım” okumanızı tavsiye edeceğim gerçek sürükleyici ve öğretici bir roman olmuş. Akıcı bir üslup güçlü bir kalem…
Modern dünyada sevgiyi bulmanın ne kadar zor olduğunu, bulunca da kaybetmemek için nelerin göze alınacağını akıcı ve güçlü bir öyküyle anlatıyor.
“Bir kadını unutmak için kaç kadınla birlikte olmak gerekir?” sorusuyla açılan romanda; yazar Birol İnan yarattığı iş adamı Demir karakteri üzerinden, günümüz erkeğinin yaşama, aşka, özgürlüğe bakış açısını sorguluyor. Romanda Kiev, Viyana, Tokyo gibi dünya kentlerine uzanırken, hayata ve kadınlara âşık Demir’in yanılgılarına, içsel fırtına ve isyanına şahit oluyoruz. Şarkıların, neşe ve öfkenin, pişmanlık ve affedişle iç içe geçtiği Hep Sevgili Kalalım, okurunu “birinci viteste giden kırmızı Ferrari’nin pilotuyum ama aşkı arayan bir deliyim” diye tarif eden Demir’in iniş çıkışlarla dolu yaşamını izlemeye davet ediyor…

Okuduktan sonra aklıma düşüyor yeniden ve yeniden…
Nedir bu AŞK dedikleri, diyorum kendime.
Ve Hz. Mevlana’nın şu dizeleri düşüyor önce aklıma

“Ağlayabilir miyim gönlüm müsaadenle,
Şöyle katıla katıla şimşekli bir gökyüzü gibi?
Günaha batan tüm kirliliğim ile ağlayabilir miyim?
Öylesine ama ölesiye, bu can çıkana kadar bedenden!
Nefsimin nefesi kesilesiye,
Pembe güller mor menekşelere düşesiye,
Sol yanımın ateşi yükselesiye kadar!
Kendi omzumda kimseciklere yük olmadan,
Ağlayabilir miyim? “

Aşk… Tek başına olamayan bir duygu…
İlla beslenmek ister başka duygularla. Şefkat, nefret, pişmanlık, kıskançlık, kuşku, tutku, öfke ve dahası… En az birini ister yanında. Tek başına olması imkânsız ama güzeldir aşk hiçbir duyguyla karıştırılmamışken. Ben en kötü duyguların aşkın insanlardaki şiddetini arttırdığına inananlardanım. Tıpkı Mevlana gibi…

Nedir bu AŞK dedikleri “Nasıl kafa sayısı kadar düşünce varsa kalp sayısı kadar da sevgi çeşidi vardır” demiş Tolstoy. Aşk… Belki de insanın en çok anlamlandırmaya çalıştığı soyutluğun en uç kavramı. Tanımına ünlü düşünürlerin, şairlerin, politikacıların, doktorların kısacası bütün insanlığın kafa yorduğu kavram…
Âşık olduğunda, bir başkasını sevdiğin kadar seversin kendini de…
Ve âşıkken cesur olursun. Aşk kendi derinindekine bağlar insanı.
En derininde saklı duran her şeye elini uzatabileceğini görürsün…
Yapamadığın, yapmaya korktuğun ne varsa yapabildiğini görürsün…
Ask, yapamadıklarını yapmaktır sonuçta… Ama pişmanlık duyulmamalı sonunda…

Aşk üzerine söylenenler gittikçe genişleyedursun ne söyleyen tamamdır aşk bu işte ne de dinleyenler evet işte aşk bu diyebilmiştir. “Aşkın gözle değil ruhla görülebileceğini söylemiş W.Shakespeare.”

Her ne kadar gerçek aşkı bulamadık diye çırpınıp dursa da insanların hepsi hissetmiştir o karın ağrısını. Ben kavramlara anlam yükledikçe anlamsızlaştığına inanırım. Yüklenilen anlamlar beklentileri arttırır ve kavramı özünden uzaklaştırır.
Öylesine bir zaman diliminde yaşıyoruz ki yalancılık yüzünden ne yazık ki aşka dair pek çok değer yargılarımızı yitirdik.
Bu nedenle yaşamış olduğumuz ilişkilerde ön yargılı davranır olduk gerçek duyguları görmezden gelip bencil davranıyoruz.
Oysaki bencillik değildir bizciliktir aşk.

Sevmek ve sevilmek isteriz mutlu olmak ve tanımak istediğimizi söyleriz.
Ve çelişkili davranırız sonrasında. Oysaki aşk yürek istemez mi?..

Üstada sormuşlar kırılan kalp sever mi diye
Üstat da; evet demiş
Adam peki demiş,
Üstadım siz kırılan bardaktan su içtiniz mi?
Üstat da cevap vermiş; peki sen bardak kırıldı diye su içmekten vazgeçtin mi?..

Üstat ne güzel anlatmış aşkı değil mi?.. Karşımıza çıkan ve bize değer verin insanların duygularını kullanmamalıyız eğer hazır hissetmiyorsak bunu söylemeliyiz.
Çünkü temkinli olarak aşk yaşanmıyor maalesef.

Aşk, sevginin tutkulu ve derinlikli biçimidir. Aşkı sevgiden ayıran en önemli üç özellik, sadakat, bağlılık ve şefkattir. Sevdiğine delice bir tutkuyla bağlanan âşık onun için kendi çıkarını terk eden kişidir. Âşık olan kişide muhakeme ikinci plana düşmüş, öncelik duyguların olmuştur.
Gerçek aşkta, üçüncü kişilere yer yoktur. Kişinin aklında da kalbinde de hayatında da sadece âşık olduğu kişi vardır. Sadakat ve güven gerçek aşkın meyveleridir. Bunun dışında tutku ve şefkat da gerçek aşk ile birlikte hissettiği duygular arasında yer alır.

“Nice insanlar gördüm üstünde elbise yoktu, nice elbiseler gördüm, içinde insan yoktu.”
Bilirsiniz bu sözü elbette maalesef etrafımız içi boş elbiselerle dolu. İnsanlık insan olma vasfını çoktan yitirmiş… Sizler, bizler gibi üç beş kişi insanları sarsıp uyandırmamız gerek bence. Zannedersem kalem erbabı olan, yazan kişilere çok iş düşüyor. Suya atılan bir taşın yaydığı halkalar gibi, bizlerde el birliğiyle sevgiyi dağıtmalıyız dört bir yana. Sevgiyle gülümseyerek, dans eder gibi el ele bir sevgi yumağı getirmeliyiz ki aşklar yaşasın…

Aşk yürek ister, cesaret ister, öz veri güç ister.
Aşk sade’ dir bundan dolayı yücedir. Aşk’ı herkes tadamaz. Çünkü o temiz bir kalp ister.
Sen yeter ki adam gibi, kadın gibi tüm kalbinle sev!.. Aşk seni bulur ve kolay kolay kalbin temiz olduğu müddetçe senden gitmez. Yeter ki aşkla sev…

Su berraklığında sevgiler yaşamanız dileğiyle… Hayat renginizde siyahlar, griler hiç olmasın…
Bugün yaşamın nefis tadını hissettiğiniz, umuda hoş geldin diyen dudaklarınız da tebessüm, ruhunuzda barış, sevgi şarkıları takılı olduğu güzel, mutlu ve sağlıklı bir Cumartesi gününüz olsun…
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sahte olmayan bir yüzle ve gülümsemeyle sevin sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir… Olduğu gibi görünen, ya da göründüğü gibi olan herkese, gönül soframdan gönül sofrasına sevgi ve muhabbetler gönderdim… Hoş kalın hoşça kalın ama her dem sevgiyle dostça kalın, aşkla kalın… Bir gün, bir yerlerde, görüşmek ümidiyle…

#öskurşun#

Paylaş
Etiketler: aşkkırlangıçyalnızlık
Önceki Yazı

Çamur Enkazı

Sonraki Yazı

Kötülük

Ömer Sabri KURŞUN

Ömer Sabri KURŞUN

İlişkili Yazılar

Bebeğim
Edebiyat

Bebeğim

06 Aralık 2025
5k
Aklımda Bir Ses Var
Celalettin KURT

Aklımda Bir Ses Var

06 Aralık 2025
5k
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor
Din ve Ahlak

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
5k
Ve Bilirsin
Edebiyat

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
5k
Sonraki Yazı
Kötülük

Kötülük

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Bebeğim

Bebeğim

06 Aralık 2025
Güvenlik Görevlisi

Güvenlik Görevlisi

06 Aralık 2025
Aklımda Bir Ses Var

Aklımda Bir Ses Var

06 Aralık 2025
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap