Sümer tabletlerinde şöyle bir söze denk geldim.:
“Vatan, dürüst bir adam tarafından inşa edilir. Bir hain tarafından yok edilir!”
Nasıl da doğru ve bir o kadar da anlam yüklü değil mi?
.
Efendim geceleri halk, aşırı sıcak hava ve nem kaybı yüzünden kendilerini sahillere atıyor.
Hobi dükkanımı önünden sanki kazazedeler geçip duruyor.
Kiminin kolu alçılı, kiminin eli yüzü yara bere içinde, kiminin ayakları sargı bezli, vs…
Yüzü gözü yaralı birini gördüğümde soruyorum:
“Geçmiş olsun. Nasıl oldu?”
Aldığım yanıtlar hep aynı oluyor:
“Denizden mikrop kaptım!”
Böylesi bir yanıt aldığımda inanın çok üzülüyorum. Hatta bir körfez insanı olarak üzerime alınıp utanıyorum!
Edremit Körfezi cidden bu sene “İmdat!” dedi.
Hayret, hiç kimse sesini duymadı..!
Yerel yönetim duydu duymamazlıktan geldi.
Yakın çevreme ve körfezde yaşayan insanlara kulak verdiğimde şöyle bir ortak savunma ile karşılaşıyorum:
“Sahiller, deniz büyükşehire bağlı. Büyükşehir ise malum falanca parti olduğundan arıtma çalışmıyor. Kaynak olmayınca ne yapsın başkanımız? Tabi ki başkanımızın eli kolu bağlıdır.”
Büyükşehir yönetimine telefon açılıyor, konu iletiliyor, onlar da “Arıtma ve çevre temizlik yerel belediye yönetiminin işidir. Bizi kapsamaz.” Diye bilgi veriyor.
Ee, peki kim sorumlu körfezin kirlilik nedeniyle can çekişmesinden?
Sanki tenis maçı oynanıyor. Raketin biri büyükşehirde, diğeri körfez yönetiminde. Halk tenis topu.
Bir ona, bir buna atılıp duruyor.
Vs…Vs…Vs…
Yapılacak bir şey vardır efendim!
Öyle basit ve kaçamak yanıtlarla kimse bile bile bu ladese kanmaz!
Başkan veya o makamı temsil eden siyasi kişiler çıkacak adam gibi halkının karşısına açıklayacak.
Ve yönetiminden sorumlu halkına yaşadığı krizi (tabi varsa böyle bir kriz) bildirmekle yükümlüdür efendim!
O mavi bayrağın yanına bir uyarı yazısı ile halkı uyarmaktan sorumludur.
Kimse çaresizlik rolünü oynayıp halkın aklıyla oynamasınlar.
Körfezde denize giren soluğu hastanede alıyor.
M. Ö 4.214 yılında yaşamış Sümerlerin sözünü gel de yazma!
“Kasapların tartışmasında koyunların taraf tutması, koyunların kaderini değiştirmez.”
İkinci bir Sümer sözüyle eleştirimi noktalayacağım: Nasıl da “Cuk” diye oturuyor!
“Çobanın kaval sesine kanıp yaylaya gittiğini zanneden koyunlar; mezbahaya gittiklerini hiçbir zaman öğrenemediler.”
.
Tıpkı Edremit Körfezinde mavi bayrağa güvenip denize giren insanların hastanelere gideceğinden habersiz halk gibi…
.
Sonuç olarak;
Ben, sen, o, onlar, bahanemiz olmamalı.
Kirlilikten bizler de sorumluyuz.
Unutmayalım, üzerinde yaşadığımız bu vatanın her karış toprağı, denizi, havası bizim. Bize düşen sorumluluk; evimiz gibi çevremize de sahiplenip korumak olmalıdır.
Emine Pişiren/ Akçay























