Sen derviş olamazsın….
Hz Ademin iki oğlu vardı, Habil ve kabil… Habilin kurbanı kabul gördü… Dervişlik onun hakkı… Kabilde dünya çıkarı için ahireti satacak bir öz vardı… Allah işlere değil kalplere bakar…
Sen derviş olamazsın….
“Ailenin de senin üzerinde hakkı var…” Peygamberimiz her gün oruç tutana söyledi bu sözü… Bu ikaz ona… Yani sen derviş olamazsın dedi… Dervişlik bir esmaya hadimlik değil bütün esmaya hadim olmak görevin… Dört dörtlük olmak görevin…
Sen derviş olamazsın….
Mutasavvıflarla Fakihler arasında tatlı bir kavga hep var… Dünya çıkarı işin içine girdimi savaş başlar… Mezhep savaşları, tarikat savaşları… Habil-Kabil savaşı… Bu savaşlarda birinin niyeti rıza değildir… Alçak bir savaştır birininki ama birininki kutsaldır…
Sen derviş olamazsın….
Derviş görüntüsünden çık berduş görüntüsüne bürün… İnsanları yanıltma senden derviş olmaz…”Dervişlik olsaydı taç ile hırka…” der Yunus. Esmaya hadimlikte denge noktasını yakalayacaksın… Efendimizin ifadesiyle “Karınında senin üzerinde hakkı var…”
Sen derviş olamazsın….
Oruç ruhbanlık değil mi İslamda ruhbanlık yok deme. Oruçda da yemiyorsun içmiyorsun bakmıyorsun duymuyorsun… Masivadan kesiliyorsun… Yani dervişlik eski kavimlerden beri var ve kıyamete kkdar da olacak… Belki kıyamete yakın dervişlik postuna oturanlar…. Müritlerinin mallarını çıkarına kullanmakla yetinmeyip bir de ırzlarına göz dikecek… Derviş var derviş var… Dervişliği yüzüne gözüne bulaştıranlar var…
Allahu teala dervişliği emretmedim diyor… Ben esmaya hadimlikde denge noktasını emerettim. Örnek olarak peygamberler gönderdim… Buyuruyor özet olarak Kur’anda.
Fatih sultan Mehmetle babası arasında da tatlı bir kavga yaşanmış… Örnektir alınacak dersler vardır… Dervişlik yasaklanmamış ama elinize yüzünüze bulaştırmadan yapacaksanız yapın denilmiş… İlahi dindeki hükmü bu… Esmaya hadimlikde orta noktayı yakalayamayana mürşit ve derviş denmez… Ve dervişlik babadan oğula geçmez geçtiyse sebep ehillik olmalı…
İlahi din çakma dervişliğe çakma zahitliğe… Çakma ruhbanlığa izin vermediği gibi… Malı makamı canı put edinenleride esmaya hadimlikde orta noktayı bulmaya çağırmış… “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalış”çağrısını yapmış. Sıratı müstakimi örneklemiştir emir ve nehiyleriyle…
Allah’ım Bu Ne Güzel Din
Bayram görmek isteyen ülkeme gelsin
Bayramlarda çocukları bekleyen kapılar vardır…
Şekerli kapılar şeker kapılar…
Yine
Sevinçten uç
Bu gün bayram
Ey çocuk
Bu gün bayram
Bayram yapıyor insan ve cin
Allah’ım bu ne güzel din
Güneş deniz sevinçli…
Bu gün bayram
Rüzğar sevinçli…
Bu gün sevinçten uçan çocukları dinler
Sevinçli taş toprak
Ağaçta yaprak…
Bu gün bayram ins-ü cinni dinle
Kuşları dinle
Kuşlar sevinçten uçuyor bak.
Bu gün bayram neşeli sokakları beyaz evleri dinle
Bu gün bayram
Bu gün bayram
İki bayram
Gülen yüzleri dinler
Gökler
Allah’ım bu ne güzel din
Allah ayırmasın bizi bu dinden
Çıplağım çıplak değil acım aç….
Uçan kuşları dinler
Yerler
Allah’ım bu ne güzel din
Cennetin yolu bu din
Tuba dalı bu din
Allah’ım bu ne güzel din
Bu gün bayram bayramları bal
Bayram görmek isteyen ülkeme gelsin
Bu gün bayram gel köyüme
Güneş koşu atı gibiydi ufukta
Gel güneşin kalbini dinle
Çocuk yeni alınan ayakkaplarını giyiyordu
Gel çocuğun kalbini dinle
Huysuz horoz kümesten çıkarıyordu tavukları
Gel bir esen rüzgarın kalbini dinle
Karabaş usluydu bu gün
Gel yayılmakta olan ışığın kalbini dinle
Biri kulağına fısıldamış gibi her şeyin
Bu gün bayram gel köyüme
İçlerinin beyazlığı dışına vurmuştur evlerin
Halılar hiç incinmemiş dövülmekten
Affedilmiş gibi mutlu halılar
Affedilmiş gibi mutlu çeşmenin suyu
Ağaç suya kavuşmuş ve mutlu
Cennete girmiş
Rü’yete ermiş gibi
Şeker çocuğa kavuşmuş ve mutlu
Ve alnı ak
Gönlü muhabbetle dolmuş şekerin
Şekerin tadında kutsal bir tat
Bu gün bayram şehirler mutlu
Yollar gördüm dikensiz ve mayınsız
Kullar gördüm dikensiz ve mayınsız
Yasak ilanını duymuş gibi
Sokağa çıkamıyor kin
Allah’ım bu ne güzel din





















