Söz odunlardan açılmışken, dün gece rüyama bin yıl öncesi yaşamış, O meşhurrr rubaileri yazmış, şair yürekli bilge gelmişti.
Ona sordum:
“Bin yıl önce kara sakallı hoca size, şarap içiyorsunuz diye size “O Yaş bir sapıktır. Ve cehennemde cayır cayır yanacaktır! ” diyerek hakaret etmişti. ”
Üstad gülümsedi sözlerime:
“Hımm. Hemen de lafı taşımışlar sizin yüzyıla. Getir bakalım sözün devamını…”
Tabi rüya bu ya…Bendeki de merak ya…Sözümü sürürdüm:”Sizi sapık olarak sıfatlayan o kara sakallı imama çok manidar bir yanıt vermiştiniz, neydi o yanıt?”
Bilge sakalını sıvazladı. Biraz düşündü, anımsayınca gözleri ışımıştı:
” Lafı taşıyanlara özellikle şöyle demiştim: ‘ Söyleyin o kuru softaya, cehennemde yaş sapık mı kolay yanar, yoksa kuru softa mı?’ ”
Ne kadar da mantıklı bir yanıt vermişti. Ona hayranlıkla bakarken, yüreklere vurgun yedirtecek bir dörtlük okudu ve rüyamdaki konukluğu da bitmişti.
“…Bademiz yok ki içip sarhoş olalım
Paramız yok ki, bir güzel sevelim
Günaha girmenin başka yolu yok
Bari abdest alıp, namaz kılalım.”
**
Sabah olunca gördüğüm rüyanın hala tesirindeydim.
Yaş odunun kolay kolay alevi kapmadığını, soba yaktığımız yıllarda aşinaydım.
Ama kuru odunun tez tutuşup, tez yanıp kül olduğunu biliyordum…
Nihayetinde odun odundur. Kuruması için zaman gerekir…
İnsan da öyle değil mi?
Kimi cahil, kimi bilgili…
Kimi iyi, kimi kötü…
Kimi kaba, kimi centilmen…
Kimi güzel, kimi çirkin…
Kimi veli, kimi deli…
Kimi zarif, kimi görgüsüz…
Kimi hanımefendi, kimi beyefendi…
Vs…Vs…Vs…
Kısacası;
Ee, bunların hepsi insanlık halleri…
Zamana bırakmak gerekir…Düzelir belki…
Emine Pişiren






















İnsanlık hali… İNSAN olabilene ne mutlu. İNSANLIKTAN nasibini almamış olana anlatmak çok zor olsa da, “sabırla koruk helva olurmuş ” diyerek işlemeye, eğitmeye devam edeceğiz.