8 Mart Dünya Emekçi Kadınlarına…
8 Mart 1857’de ABD’de fabrikada çalışan 40 bin işçi greve gider.
Polis saldırısında yangın çıkar ve 129 kadın işçi can verir. Cenazeye 100 bin işçi katılır.
1910′ da öncü kadın lider Clara Zetkin dünya emekçi kadınlar günü olması için mücadele verir.
Kadınlar hakları arttıkça özgürleşir.
Kadın, altı bin yıl özgür sayılmadı, 1789’da özgürlüğe adım attı.
Toplumsal ilerleme kadının kurtuluşu ile mümkün.
Kadının özgürlüğü azalırsa toplumsal çöküş hızlanır.
Demek ki, toplumsal gelişmede kadının konumu belirleyici etkenlerden biri.
“Kadının kurtuluş derecesi, genel kurtuluş derecesinin doğal ölçüsüdür ” diyor Marx.
İnsan soyunun yarısıdır..
Kadınlar; zekâlarını, güçlerini, yeteneklerini toplumsal üretkenliğe kattıklarında zenginlik iki katına çıkar.
Halk kadını, nasıl bir eğitimden, öğretimden, manevi ve fiziksel gelişimden geçer?
Hiç..
Eğitimsiz anneler büyütür çocukları..
Zavallı çocuk çelişkiler ortasında gelişir.
Kadınların aslında yumuşak, iyi, duyarlı ve geniş yürekli bir doğaları vardır.
Önce kocalar tırpanlar bu güzel bahçeyi..
Açıktan ya da gizlice başkaldırır kadın buna..
Koca evde kalıp karısıyla sohbet edeceğine, atar kendini dışarıya.
Kadın, çocukluktan başlayarak iyi yeteneklerini geliştirecek akılcı ve sağlam bir eğitimden geçmelidir.
Bu; ezilen sınıfların maddi- manevi ilerlemesine büyük hizmet eder.
Diyor ki, büyük şair Fikret; ” elbet sefil kalırsa kadın, alçalır insanlık”..
Her sefalet kadının haklarını hiçe saymaktan beslenir..
Ezilenlerin bütün acıları, sefalet ve cehalettendir.
İlk yol, kadınların eğitiminden başlar.
Çünkü erkek ve kızların sorumluluğu onlardadır.
Ezici yasaları bir anda kaldıramasak da, protesto edebiliriz.
Kadının doğal haklarının unutulması dünyadaki acının büyük nedenidir.
Kadın erkeğin hayat arkadaşı olmalı.
Karşılıklı sevgi..
Delikanlı, bir tek kızı sevecek, bir kız da bir delikanlıyı..
Ve bu dışlayıcı sevgiyi bir kural olarak koruyacaklar..
İnsan doğasına uygun bir durum.
Aşk zorla bastırılmasın, yoksa mutsuz evlilikler ve kaçamaklar çoğalır.
Kadını en derin sefalete ne düşürür?
Mülkiyeti önceleyen kapitalist düzen.
Karşılıklı sevgi esas olmalı.
İnsan doğası asla zorla bastırılmamalı.
Bastırılırsa alçalır insanlık, ilkel bir konuma sürüklenir.
Ben şimdi bizim köyde asırlık anneme soruyorum, “filanca gencin sevdiği kimdi” diyor ki annemiz, “karısı değildi”, peki, ya şu komşu adamınki kimdi, o da karısı değilmiş, böylece bir sürü, onlarca “mutsuz evlilik” ve “aşk kaçamakları”..
Çok eskiden anaerkil düzen vardı.
Babaerkil, kişisel mülkiyeti, mirası, kadının bağlılığını ve tutsaklığını getirdi.
Erkek üstünlüğü de gelişti.
Erkek çevresini genişletirken,kadın daima dar bir çevrede kalır, ev işleri zamanının çoğunu yutar.
Devletler esasında sınıf egemenliği üzerine kuruldu.
Sınıf bilinci arttıkça bu daha iyi anlaşılır.
Namuslu aydınlar da bu mücadelede katkı verirler.
Yeni bir toplumda kadın toplumsal ve ekonomik açıdan tamamen bağımsız olacaktır.
Sömürü ve tutsaklık olmayacak.
Kadın, işini kendi isteğine, yeteneklerine ve eğilimine göre seçecek, erkekle eşit koşullarda çalışacaktır.
Aşk konusunda erkek gibi özgür ve baskıdan uzak olacaktır.
Erkeğe evlenme teklif edebilir.
Evlilik birliğine, sadece duygularının itmesiyle girer.
Çıkar kaygısı ya da başka neden olamaz.
Bu birliktelik özeldir, resmi makamlarla bağı gerekmez.
Burjuva evliliği mülkiyete, miras hakkına bağlı.
Yeni toplumda kadın özgür olacak.
Kadının tam kurtuluşu insanın sömürüldüğü düzenin yok edilmesiyle olanaklıdır.
Kadının durumu iktisat sorunudur, aynı zamanda.
Bu sorun toplumsal yapının tümüne ilişkin.
Erkek kadın ilişkisinde gerçek bir değişme ancak toplumsal bir devrimin sonucunda olanaklı.
Kadın için doğal denilen bir meslek olamaz.
Ev kadınlığı diye bir kavram kabul edilemez.
Bunları üretim biçimlerine göre yeni bir ekonomi politik kavramsallaştırmayla ele alabiliriz.
En yüksek amaç, iki insanın hayatının tam ve sürekli olarak birbirine bağlanmasıdır.
Bu şunları gerektirir.
Aşk, saygı, düşünsel birliktelik, geçimlik maddelerin evde olması..
Bu gün en çok düşünce alış verişine ihtiyacımız var. Özel, bağımsız bir “kadın sorunu” yok aslında, kadının sermaye gücü altında ezilmesi söz konusu.
İki cinsin birbirini karşılıklı sevgi ve saygı içinde düşünsel birliktelikle bütünlemesi ve geliştirmesi..
Bunu amaçlamalıyız.























