Selamı kelama bağlarken “Şubat ayının sonuna geldik mi?” diye sormak istedim. Durup dururken mi demeyin! Aklıma geldi zaten bazen insanın aklına gelenler başına gelirmiş…
Sanki ülkemizde zulüm 28 Şubat’ta başlamış ki herkes bir “28 Şubat Ağıtı” tutturmuş… Evet, ağıtta edebi türlerdendir. Ağıtı diğer edebi türlerden ayıran en ayırıcı özelliği diğer edebi türler gibi yazılarak değil yakılarak yapılmasıdır.
Zalimin zulmü üstüne kurulan ağıtlar hep nedense bizim sadrımıza şifa olmadı… Zalimin, zulmünü anlatmaya üstümüze yok! Asıl olan işini yapanlar değil, işini yapmayanlar kınamalıdır. Adı üstünde zalim yani bedelini ödemeyi göze alandır. Zulüm bedeli azap; zalimin meskeni cehennemdir. Bunun üzerine “28 Şubat Edebiyatı” yapmaya gerek yok…
28 Şubat Zalimleri Aramızda mı?
Evet, daha dün inandığımız için, inancımızın gereğini yerine getirme mücadelesi verdiğimiz için zulüm gördük… Hatta o zalimlerin çoğu da bugün biz “28 Şubat” derken alaycı bakışlarla gözümün gözümüzün içine bakıyor ve kendi aralarında gülüyorlar!
Acı olan bir gerçek var… Biber dili yakar ama bu acı gerçeğin yakmadığı kalmadı. 28 Şubat’ta makam ve mansıp sahibi olmayanlar o dönemin zalimlerine kızıyorlar ve intikam yemini ediyorlardı.
Şimdi onlar makam ve mansıp sahibi oldular yemin ettikleri intikamı mazlumlardan alıyorlar… Kimisi verdiği karar ile kimisi lâl olan diliyle… O dönem korku bilmeyen makam sahipleri o makamlara oturup kimi masaperest, kimi kasaperest ve kimileri de nisaperest olunca bir karabasan gibi korku çöktü zihinlerine ve gönüllerine…
Vehn bulaşmış toplumlar güçlü olamaz
Sosyolojik olarak düşünüldüğünde “Örgüt Sosyolojisi” çerçevesinde 20 yıl içinde yine demografik olarak % 80’e yakın toplumun gücü düşünüldüğünde ne “28 Şubat” kalmalıydı ne de o zulmü yapanlar özgürce dolaşabilmeliydi… Sosyolojik gerçeği alt üst eden ne korku… Kur’an-ı Kerim’in ayetlerinde ifade edilen “Vehn” …
Vehn, sıradan bir korku değildir. Korkulması gereken bir durum yokken bile “Ya olur ya da olmazsa” diyerek “Hakk” olana sırt çevirip “Batıl” olana meyletmektir… Bir toplumun gelişmişlik düzeyi ne kadar yüksek olursa olsun o topluma “Vehn” bulaşmışsa artık sürekli korku eksenli düşünür ve eylemlerini de korku eksenli yapar.
Müslümanların inancına küfrederken alkollü ol berat et!
İşin en acı yani ironik yani “28 Şubat” mazlumlarına el uzatabilecek vekiller, bürokratlar ve de hukukçuların bugün bile bir farz ibadeti yerine getirircesine “28 Şubat Edebiyatı” yapıyor olmalarıdır… Niyetlerini sorgulamıyor hatta iyi olduğuna dair hüsnü zanna sahibim ama işte o korku var ya o Vehn onların dilini lâl; kulaklarını sağır ve de gözlerini de kör ediyor…
İnancını dile getiremezsin bu halkı aşağılamak oluyor ve bu aslında anayasal bir suç ve kendine 216. Madde olarak yer buluyor… Allah ve Allah Rasulü bir ayrım yaptığında sen bu ayrımı dile getiri ikrar edersen o kesemi aşağılamış oluyorsun…
Fakat biri senin inancına küfrederse bu da kişilerin ifade özgürlüğü oluyor. Hatta Müslümanların inancına küfrederken alkollü olduğunu söylersen hâkim direk berat veriyor… Çünkü içmek de o kişinin bir özgürlüğü…
İçimizden biri “Allah, Allah Rasulü” diye başlayınca Vehn bulaşmış olanlar koro halinde “Kardeşim şimdi zamanı mıydı? Toplumu neden geriyorsun!” deyip önce onlar seni susturuyor… Onlar susunca bu sefer Allah ve Rasül kelimelerinden rahatsız olanlar konuşuyor… Susturun şu sapığı… İyi niyetlerle ve seni düşündükleri için kardeşlerin seni susturuyor! Fakat bu sefer , “Susturun şunu!” diyenler susmuyor…
“28 Şubat Edebiyatı” yapmak yasaklansın!
Milletvekillerine, üst düzey bürokratlara ve karar verici hâkimlere “28 Şubat Edebiyatı” yapmaları yasaklanmalıdır. Bu yasağa uymayanlar 20 yıldır koğuşlarda yatan mazlumların hizmeti için o koğuşlara toplumsal hizmet cezası olarak gönderilmelidir… Belki onlar hizmet ederken ne haldeler aynel yakin görürler…
Kelamımı selama bağlarken “Allah ve Rasulünün rızasını kazanmak için susmayan milletvekillerine, üst düzey bürokratlara ve hüküm verici hâkimlere selam olsun!” diyorum…
Muhreç Öğretmen
Ercan Harmancı