Bir seçim daha bitti. Savaş kazanmış kadar mutlu olanlar ve küskünlük içindekiler altmış milyonu oluşturdu.
Hemen sonrasında ekonomik krizin biraz daha büyüyeceğini fark edenlerden zafer sarhoşu olanlar, buruk bir sessizliğe büründü; küskün olanlar da “daha bunlar iyi günleriniz” der gibi müstehzi bir kimliğe…
Bu böyle gider…
Gelelim beni asıl ilgilendirene…
Hayat kısa ve başkaları için yapabileceğin ne varsa yapmaya çalış, “dünya zor bir yerken daha da zorlaştırma” felsefesine devam etmek düşüncesindeyim.
Ancak insanlar türlü türlü. Bazen sevdiğim insanlardan belli konularda ayrı düşüyorum. Mesela bu mültecilere bakış…Gönüllü bir öğretmen seçimden sonra diyor ki; görevim dışında hiçbir hizmet götürmeyeceğim dezavantajlı mahallelere. Orada bol mülteci var ve Türkiye’yi kimsenin istemediği bir kadere sürüklüyorlar…
İki başlıkta bu söylemlere karşıyım…
Birincisi benim kontrolümde olmayanlar için küsüp oturmamalıyım. Zira burada doğan çocuklar on yıla kalmayacak benim çocuğumla aynı sırada oturacak, aynı iş yerinde çalışacak. Burada hayata 1-0 geride başlasalar bile büyük bir mücadele içinde olacaklar. Nasıl zamanında ülkemizden Avrupa’ya gidenlerin çocukları milletvekili oluyorlarsa onlar da milletvekili, bakan olacaklar…
Biz şimdiden onların eğitimi için çalısmalı, yarınımızı güzelleştirmek adına onları ötekileştirmemeli, elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız…
Özellikle karşımızdaki çocuksa sonuna kadar açmalıyız kapılarımızı…
Sevdiklerimden ayrı düştüğüm diğer konuya gelince “iyilik ne demek, iyiliğin karşılığı olur mu?”
“Vay nankörler bu kadar iyilik yaptım da yine benim gibi düşünmediler” diyorlar.
Hâlbuki iyilik karşılık beklemeden yapılandı…
Öncelikle sağa sola sataşıp mülteci düşmanlığı yapmaktan vazgeçmek gerekir. İlla bir şeyler yapmak istiyorsak karar mekanizmalarında düzenlemelere gitmeliyiz. Sade suya vatandaştan ve çocuktan ne istiyorsun…”Zırnık yok” demek yerine bölüş elindekini…
Kin tohumları yerine, serp sevgi tohumlarını…
İsteseniz de istemeseniz de resmi rakamlara göre 3.312000 olan Suriyeli göçmen ve gayriresmi sayıdaki göçmenle yaşamak zorundayız…
Verelim asıl savaşımızı zihniyetleri karşı. Diyelim, “Dünyayı en çok güzelleştiren kazansın.”