Çam ağacının dibinde yatan ayıyı gördüğümüzde, adeta donduk. Bir süre kımıldamasak da birbirimize bakıp geri çekilmeye başladık. Çünkü bugüne kadar yabani bir hayvana ilk defa rastlıyoruz. Ağabeyi çimene kaçın işaretini verdi. Torbaları kolumuza sardık ve kaçmaya hazır hâle geldik.
En son ağabeyi geldi ve kaçarak eve vardık. Obada ayıya rastladığımızı herkese söyledik. Ağabeyi, annesinin pişirdiği patatesi ve bayat ekmeği süte doğradı. Eski bir kaba doldurdu. Yanına iyi koşabilen iki arkadaşı da aldı ve ayının olduğu yere gitti.
Hava durgunluğuna devam ediyordu. Obadan aştılar ve ormana girdiler. Ağabeyi ayıya yaklaşmış ve yiyecek dolu kabı ayının önüne sırıkla sürmüş. Ayı kafasını kaldırmış ve yemeye başlamış. Ayı patates ve sütlü ekmeği keyifle yemiş. Ağabeyi suyunu da vermiş ve ayıya seslenmiş yarın gel, yemeğini getireceğim diye. Ayı ayağa kalkmış ve geri dönüp gitmiş.
Ağabeyi sağlıkçı olduğu için ayının suyuna vitamin de atmış. Ağabeyi ayının yattığı yere gitmiş. Ayı toprağı eşmiş ve içerisine yatmış. Obada yaşlı amcaya soruyor. Ayı neden toprağın içine girer diye. Yaşlı amca, yediğinden dolayı zehirlenmiştir de ondan toprağa girmiştir. Toprak zehirli maddeyi alır. Bataklığa ulaşmış olsaydı, batakta yatar ve daha çabuk iyileşirdi, diyor.
Ağabeyi, yıllarca ormanda sakız, mantar ve çilek aradım, ayıya rastlamadım. Nereden düştü diye şaşırdı.
Ertesi gün ağabey ile yaylanın pazarına gittik. Ayı için ekmek, patates ve un aldık. Pişirdik ve aynı saatte obada isteyen gelsin, ayıyı yedirmeye gidiyoruz dedik. Gelenler uzaktan bakacaktı. Ormana kalabalık gittik ama ayıya görünmeyecektik. Ağabey ağaca doğru yürüdü. Ayı gelmişti. Hepimiz sessizce yaklaştık. Ayıyı izliyoruz, başını kaldırdı ve yemeye başladı. Ağabeyi suyunu da verdi ve onunla konuştu. Ayı başını salladı ve dönüp gitti. Ağabeyi peşinden bağırdı, “Yarın aynı saatte”
Arkadaş annesiyle bir tencere mantar kavurmuşlar. Tencereyi ayının yediği kaba boşalttık ve ayıyı beslemeye gittik. Obada görmek isteyen yine geldi. Ayı çam ağacının altında bekliyordu. Ağabeyi yaklaştı. Yemek kabını önüne sürdü. Suyunu verdi ve geri çekildi. Onunla konuşuyordu. Aynı kelimeleri söylüyordu.
Patates pişiriyor ve ayının önüne koyuyorduk. Bir gün sonra pazara gittik ağabeyi kasaptan artık etleri ve yağları aldı. O kadar çok ki, zor taşıdık. Ayıyı bizi bekler bulduk. Ağabeyi yağlı etleri ve suyunu önüne koydu. Ayının yemesine herkes hayran kaldı. Ağabeyi onu seviyordu.
Ağabeyi annesine yağlı çörek ekmeği yaptırmış ve çörek ekmeği ile ormana girdik. Ayıyı bekler bulduk. Ağabeyi ayının yanına kadar gitti ve ekmeği kabına koydu. Suyunu verdi. O kadar yaklaştı ki, yüreğimiz ağzımıza geldi. Ağabeyi ayıyı okşamaya başladı. Ayı suyunu içti. Gitmedi bekledi ve ağabeyinin sevmesine izin verdi. Ağabeyi ona ilaç da sürdü ve kaşıdı. Ağabeyi hadi git dedi.
Obada olayı duymayan kalmadı. Ayrıca ağabeyinin onu sevmesine çokları inanamadı. Bugün gideceğiz ve biz de yakın duracağız diye karar ettik. Ağabeyi yemeğini ve suyunu verdikten sonra gözümüzün önünde, ayıyı temizledi ve bezle sildi.
Ağabey ayıya bir hafta sonra gel, yarın gelme gidiyorum dedi. Ayı üzgün bir şekilde ayaklarına yüzünü sürdü. Bir hafta ayıdan haberimiz olmadı. Ağabey geldikten sonra bir hafta daha ayıyı yedirmeye devam ettik.
Obadan ayrılma zamanı gelmişti. Bu sene obadan ayrılmak ayıdan ayrılmak olarak algılandı. Ayıdan ayrıldığımıza üzüldük. Kış mevsimine kadar yağ biriktirmesi gerekecek, kolay değildi.