Sayılı günler tükendi, yolun sonu göründü. Tahta köprüden geçti, o ırmağı ve ırmak da onu görmedi. Köprüden karşıya adımını attı, direğin çöktüğünü fark etmedi. Bu durumda geri dönüşü olmayan yola girdi.
Yolun sonu göründü…
Feleğin çemberi daraldı. Çevrede insan kalmadı. Gözlerini kapatması fayda getirmedi.
Yolun sonu göründü…
Kılcallara girdi asalak, ne yapsak da kurtarsak, ilaç, neşe sevinç ve iyilik üzerine yaşamak.
İyilik üzerine yaşamayı herkes istiyor ama yaşantıyı iyilik üzerine yönlendirenin ne olduğu konusunda insanlar duyarsız kalıyor. Yoksa duyarlı olup iyilikte yaşamayı kabulleneceksin. İyiliğe genlerin ve çevren yatkın olacak. Bu yatkınlık kişiyi bireysel veya toplumsal anlamda doğru yola sevk edecek.
Yolun sonu görünse de ne kadar yol kat ettiğimizin hesabını bilmeliyiz. Yol boyu tökezleyenleri, yoldan sapanları, uçuruma yönelenleri ve yanlış sularda avlananları bilmeliyiz. İyilik oklarını üzerlerine salmalıyız. Etkilenmelerini düşünmeden yapacaklarımızı uygulamalı ve sonuç almaya bakmalıyız.
Köprü çökmeden geçmeyi azmetmişsek, zaman kaybetmemeliyiz. Yürümeli ve tek yolun köprüyü aşmak olduğunu bilmeliyiz. Köprüyü aşmakla da yolun sonu görünmez ama yollar uzar güneş batmaz olur. Uzayan yolda okuyana, ailesine bakana ve sağlık problemi çekene yapılacak iyilikte de yolun sonu görünmez.
Kat ettiğin yolar, taşlı olabilir. Taşlar dikkat ölçüne göre bir değerdir. Taşları yabana atmayacaksın. Yollar dar, geçitler tehlikeli de olsa taşların sağladığı dikkat sayesinde başaracaksın.
Yolun sonu görünmeden hata yapmamaya çalışmalısın. İnsanların değişik karakterli olduğunu unutmayacaksın. Onun için insanlara karşı duruşun olmamalıdır.
Hırslı davranışın, açığı gizlisi olmayacağı için, her iki durum da insanlara karşı tatmin duygusu geliştirir. Mutlu yaşamaya ulaşma yöntemimizde, iyilik sever rehberlerin eşliğinde yolculuğumuz sonuçlansın. Böyle bir sonucun hatasız olacağı açıktı. Aksi halde yoldaki ayak izlerine göre, yönünü belirlemişsen, yanılma payın oldukça fazladır.
Başkasına benzemek için bir yaşam tarzı seçmişsek, şablonumuz maymuna dönmüş demektir. Bu durumdaki insan topluluğu yanlış suda yoğrulan hamur gibidir. Geri dönme şansları olmadığı için insanları yıkıma sürükler.
Hatayı beyninde kurgulayanlar, yolun sonunu erken görürler. Kalabalıkların doğruyu temsil ettikleri hiçbir zaman doğru değildir. Belki de kötülüğü temsil etmektedirler.
Yolun devamında; yapılanlara değil, yapılması gerekene ve mutluluğa erişmeye çalışmalıyız.
Hasan TANRIVERDİ





















