Soğuk aylarda solgun ve çalı şeklindeki bitkileri gördüm. Zor farkında oldum, sarmaşığın, ortancanın, hanımelinin ve sümbülün.
Yol kenarından dalgaların geldiği yere kadar, moloz yığınları, kaya parçaları, çakıl taşları ve dökülmüş toprak yığınları, gelişi güzel dağılmıştı. Arada çöpler de yer alıyordu. Soğuk aylarda yol kenarının iğrençliğini görmek mümkündü.
Dağ rüzgârı ve diğer taraftan dalgaların oluşturduğu esintinin nemi ve toz birikimi bitkilere kucak mı açmıştı. Baharın sıcak günlerinde, denizin ılık esintisinde. Yol kıyılarının yeşillenmesiyle kapanan molozlar, çiçeklerin uç vermesiyle renklenen sahil.
Sarmaşık çiçeğiyle döküntüleri güzelleştirmiş ve iğrenç görüntü, parkın bir bölümü hâline gelmişti. Sarmaşık gibi her adımdaki bitki örtüsüne şaşırmamak mümkün değil. Adeta doğa canlanmış ve kenarda ortam bulmuştu.
Dalgaların sesi ve kokusunu bastıran çiçekler dikkat çekiciydi. Bize göre uygun olmayan şartlar ve ortamda nasıl büyümeye fırsat bulabilmişti. Çiçekler parçalanmış kayanın dibinde kendine yer bulmuştu.
İncir fidanı çakılları yana itmiş, büyüyebilmiş ve yapraklarını açmıştı. Dokunmayın iyi kötü yerimi beğeniyorum, diyordu. Molozların üzerinde, tarla çayırı ve sarı çiçekler yer alıyordu. Toprak döküntüsünden geldi, diyebiliriz. Mor sümbülün orada ne aradığını herkes merak edecektir.
Gökyüzünün maviliği, denizin rengini tayin etmişti. Doğa yeşilliğini çiçeklerle donatmıştı. Henüz çiçeğini görmediğimiz kekik, yapraklarının o güzel kokusunu çevreye yaymaya başlamıştı. Yaban kavunu da ben de sıradayım diye taşlar arasında dal ucunu büyütüyordu.
Bir kuru dala atılan tekme taşlar arasına gizlenmesine neden olmuş ve karşımıza çiçeğiyle çıkmıştı. Kamyondan düşen veya birilerin dalgaları izlerken yediği karpuz çekirdekleri girmiş molozlara ve karpuz bitkisi, gölge etmeyin, diyordu.
Çimenlerin süslü kır çiçeği papatya, yol kenarında çimeni aratmayacak güzellikte ve büyüklükte serpilmişti. Sanki deniz rüzgârını soluyordu. Papatyaya buraya nasıl düştün diyemiyorum. Diyemiyorum çünkü, menekşe de gelmiş yakınına, açmış çiçeğini ve aydınlık güzelliğini çevreye gösteriyordu.
Nazik, her yerde olmaz denilen sardunya açmış yapraklarını ve bekliyor çiçekleri için uygun zamanı. Sardunyayı kim atmış ve büyüme fırsatını yakalamış. Çok azgınlığını burada da taşları moloz yığınını örtmüş kasımpatı çiçeğini görüyorum şaşırmıyorum kasımpatı olur, diyorum. Fakat nazik hanımelinin ne işi var demek zorunda kalıyorum.
Yol kenarı, gübreye ve suya gerek duymadan bitkilerin özgürce büyüdüğü yer olarak karşımıza çıkıyor. Kenarlara yayılmış sapan kıran otu kumu, taşı ve toprağı örtmüş durumda. Toprak atığının üzerinde ay çekirdeğinin güneşe dönük çiçeğini görünce “Bu da mı olacaktı,” dedim.
Balıkçı barınağına kadar, aynı tempoda yürüdük. Sahil yeşilliğiyle ve çiçekli bitkileriyle bir doğa harikası olmuş. Buralara çöp atmanın ne kadar yanlış olduğunu bizzat görmüş olduk.
Gökyüzünün neşesini savruk bulutlar bozma yönünde hareketliliğine başlamıştı ki barınağa vardık. Üç saati, kenarda kendine yer bulmuş bitkileri incelemekle geçirdik.
Dut ve kirazın taşlar arasında, büyümeye başladığına tanık olduk.
Hasan TANRIVERDİ