Sevgili okurlarım ve değerli şiir yazan dostlarım. Hepimiz hayatın bir noktasında şiir denen muammayla tanışmaktayız. Daha doğrusu şiiri kendimize, kendimizi de şiire yakın hissetmekteyiz. Zaman süreci içinde şiirin ne olduğunu anlamaya çalışmaktayız. Şiiri anladığımızı fark ettiğimiz anlar çoğaldıkça, içimizde oluşan bu dürtünün ne olduğunu hatırlamış oluruz. Kısacası yaşadıklarımızı düşündüğümüz anlar, içimizde meydana gelen kıpırdamaların ve dürtülerin bize bir şeyler anlattığını, anlamaya çalışırız. İşte bu tür dürtü ve kıpırdamanın sonucunda, şiir yazma duygusu oluşmuş olur. İçte oluşan bu tür duygular sonrasında, etkilenmiş olunan olaylar ve yaşam koşullarının iyi ve ya kötü etkileri, her geçen gün şiirle iştigali artırmış olur. O zaman kişi şiiri yazmaya başlar. O başlangıcın neticesinde, şiirin gerekliliğine daha çok inanmış olunur. Şiir yazmanın, yazarak anlatmanın ve şiir yazmayı anlamanın sonunda meydana gelen dürtü, bizi yenmeği başarmış olur.
Sevgili okurlarım ve değerli şiir yazan dostlarım. Birçok şairin şiirle ilgili yaptığı tarif ve yorumlaması da farklıdır. Bu nedenle, bende şiirle ilgili düşüncelerimi kısaca tarif edecek olursam; Şiir edebiyatımızda az kelime kullanılarak, kendi ölçüleri içinde anlamlı duyguları bir araya getirmek suretiyle elde edilen sonuçtur.
Şiiri bir sanat olarak gördüğümüz zaman, şiirin ne olduğunu anlamış oluruz. Kişi bu ölçüler çerçevesi içinde şiir yazmaya başladığı anda, şiirin nasıl yazılacağından emin olmuş olur. Hatta yazdığı şiirler onu kandırmamış olur. Kısacası yazılan şiirler her daim anlamlı duygu ve düşünceyi ifade etmelidir. Şiir her zaman amacına uygun yazıldığı takdirde, birileri şiiri başka yönlere götürmemiş olur.
Sevgili okurlarım ve değerli şiir yazan dostlarım. Şöyle ki; İlk önce şiir yazmaya başladığımızda, yazmaya başladığımız şiirle neyi anlatmak istediğimizden net olarak emin olmalıyız. Anlatmak istediğimiz konuya karar verdikten sonra, yazmaya başlamalıyız. Nedenine gelince, düşünmüş olduğumuz konuları başka şiir yazanlarda düşünmüş olabilir. Bilmek gerekir ki, her şairin bakış açıları kendine özgüdür. Her şiir yazan şair, kendi bakışı doğrultusunda düşündüklerini ve gördüklerini, kendi hassasiyeti ölçüsünde değerlendirmiş olmalıdır. Bu nedenle şiir yazarken önemli olan kendinizin bakış açısıdır. Şair her zaman kendi penceresinden bakmalıdır. O baktığınız bakışı doğru kabul edersek, doğru düşünceleri yakalamış olursunuz. Başkalarının baktığı gibi bakmak, şaire hiç bir şey kazandırmaz.
Sevgili okurlarım ve değerli şiir yazan dostlarım. Bu bakış açısını kısa bir örnekle açıklayacak olursam; örneğin yazılacak şiirin konusu aşk olsun diyelim. O zaman biz yazılacak şiirde aşk konusunun neresi ön plana çıkarmalıdır. Mesela, aşkın yaşanması yanını mı? Yoksa kederli yanını mı? Ve ya umutlu, umutsuz yanlarını mı? Ele alınmalıdır. İşte sorun burada başlamaktadır. Tespitimizi doğru yaparsak, yazılacak şiirde aşkın hangi yanına bakıldığı ortaya çıkmış olur. Ama doğru tespit yapmadan hepsini birbirine karıştırmış olunursa, yazılan şiir, şiir olmaktan çıkar. Böyle bir olasılığı yaşamamak için yazılacak şiirlerin öncelikle hangi kalıpta yazılacağını da hesaba katarak, felsefi ve matematiksel olarak da düşünülmesi gerekmektedir. Bu tür şiirlerin yazılması, şiirin olmazsa olmazlarıdır. Belki serbest şiir çalışmalarında matematiksel oluşuma gerekesim duyulmayabiliriz. Ancak hece şiiri yazımında mutlaka matematiksel gereksinmeye ihtiyaç vardır. Çünkü şiirin kalıbı gereği mısraların akışında, ritminde ve hece sayısında eksik veya fazlalığın kulağı tırmaladığı bir gerçektir. Böyle bir şiirde bir harfin bile eksik veya fazla olması şiirin anlamını ve yazılış biçimini bozar. Bu fazlalık veya eksiklik bir bestenin notaları olarak düşünüldüğünde, bir notanın eksik veya fazlalığı, müzik sistemini bozduğu gerçeğini ortaya çıkarır. Hangi tür şiir yazılırsa yazılsın, mutlaka birçok kez sesli okuyup eksiklerin tamamlanması gerekir.
Sevgili okurlarım ve değerli şiir yazan dostlarım. Şiir yazım kuralına paralel olarak, dilimizi de doğru kullanmak önemlidir. Eğer dilimizi çok iyi kullanmış olursak, derinliği olmayan şiirler yazmış olsak bile, ondan keyif alınmış olur. Hangi sebepleri yazarsak yazalım, mutlaka kendi dilimizi kullanmayı ön plana çıkaralım. İşte o zaman şiir sanatının hakkını vermiş oluruz. Böyle bir şiirin kalıcılığı ve devamlılığı söz konusu olur. Daha doğrusu kısa zamanda tükenip gitmez.
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Halk Şairi























