Mübarek Ramazan ayı ve Bayram geldi, geçti. Rabbim (c.c.) gelecek bayrama Corona Afetinden ve tüm sıkıntılardan kurtulmuş olarak, sağlık ve huzur içinde erişmeyi nasip etsin.
İnşallah bu güzel ayı, gereğince değerlendirmişizdir. Evde kalma mecburiyetini fırsata çevirmişizdir.
1– Şahsen; eşimin de sağladığı rahatlık sayesinde zamanımı en iyi biçimde değerlendirmeye çalıştım. Bol bol dua ettim, okudum.
a) Ne yazık ki; bu güzel ayda bile; iç karartıcı, bıktırıcı, politik kavgalar/tehditler/ hakaretler, devam edip durdu. Ben de dinlememe, kanal değiştirme hürriyetimi kullandım. Mümkün olduğu kadar, Prof. Sn. Mustafa Karataş’ın, iftar ve sahur programlarını takip ettim. Bilgi dağarcığım genişledi. Birçok eksik ve hatamın farkına vardım. (Kendisine ve ekibine de bol bol dua ettim.)
b) Sn Karataş, gerçek anlamda bir bilim adamı. Sade/açık/net/mavi boncuk dağıtmayan/ancak kırıp, dökmeyen/mantığa ve gönüllere hitap eden/ bilime önem veren/ abartıdan ve hurafelerden uzak/milli birliğin, kardeşliğin, dostluğun, güzel ahlâkın, vatan sevgisinin, yardımlaşmanın, dayanışmanın önemini vurgulayan/politikaya bulaşmayan/ hoşgörülü/ hakaret, korkutma ve tehditlerden uzak/gerektikçe uygulamalı/sağlıklı kaynaklara dayanan/şov yapmayan, mütevazı/geniş ufuklu/ailede huzurun ve çocuk eğitiminin önemini sık sık vurgulayan; üslûbunu çok beğendim. Ailece, çok yararlandık. Çok teşekkür ediyorum.
2– Elbette, bu gibi dönemlerde,”vicdan muhasebesi” yapabilmek, çok önemlidir. İnsanın, kendini imtihana tabi tutması gerekmektedir. Meselâ, şu sanıları sormalıyız;
a) Ben, samimi inanç sahibi miyim? Dinimi biliyor muyum? Sağlıklı kaynakları okuyor muyum? Yoksa aklımı bir yere ipotek ettim ve kulaktan dolma, yalan yanlış bilgilerle yetiniyor muyum? Kendimi istismar ettiriyor muyum?
b) Din mi önemlidir? Parti/ Cemaat/ Mezhep veya Irk mı?
c) Türkiye için, “Müslüman Ülke”dir, diyebilir miyiz? Rüşvet, şirk, yolsuzluk, hukuksuzluk, baskı/ tehdit, hakaret/ iftira/dışlama/ kumar, uyuşturucu, lüks ve israf/ fuhuş/ torpil/ liyakatsizlik/ partizanlık, ortamı bizi derinden üzüyor mu? Yoksa çıkar peşinde miyiz?
d) Hastalanan, vefat eden, işsiz kalan, geçim sıkıntısı çeken kişiler için üzülüyor muyuz? Zekât/sadaka/yardım vb. uygulamalarda ne durumdayız? Ülkemizde herkes zekâtını tam verse 55 milyar dolarlık bir potansiyel olduğunu biliyor muyuz?
e) Lüks ve (su, ekmek, yemek, elektrik, gereksiz harcamalar vb.) israf konusunda titiz davranıyor muyuz? Görgülü olduğumuzu söyleyebilir miyiz?
f) Haram/helal, saçı bitmemiş yetim hakkı, komşuluk hakkı, eş ve çocukların hakkı, işçi hakkı, çevreyi koruma, hayvan hakkı, kul hakkı konularında titiz miyiz? Hakkımız olmayana el uzatıyor muyuz? Herkese hakkını tam olarak veriyor muyuz?
g) Kendimiz için “GÜZEL AHLAK” sahibi, aklını kullanan gurur ve kibirden uzak, cömert, vatanperver, vefalı, sözüne sadık, güvenilir, farklı fikirlere ve istişareye önem veren, liyakatin öneminin idrak eden, yalan/iftira/hakaret gibi kötülüklerden uzak/hoşgörülü, sevecen, kula kulluk etmeyen, sadece Cenab-ı Hak’kın (c.c.) huzurunda eğilen, devamlı şükreden/yukarı bakıp haset etmeyen, hak etmediğini istemeyen birisi diyebilir miyiz?
h) Şahit olduğumuz haksızlıklara/adaletsizliklere/zulümlere elimizle, dilimizle, hiç olmazsa kalbimizle karşı çıkıyor muyuz? Yoksa destek mi veriyoruz? Ölünce arkamızda bir eser ve bizi hayırla anacak dostlar bırakacak mıyız? Ot gibi mi gideceğiz?
i) Dinimizin bu kadar pervasızca istismar edilmesini, birçok cemaat, dernek ve vakfın yöneticilerinin bu kadar politikaya bulaşmasını, mal, mülk ve güç peşinde koşmasını, milyonlarca kardeşimizin köle gibi kullanılmasını doğru buluyor muyuz? Diyanet teşkilatından memnun musunuz?
j) Türk ve İslam dünyalarının bu perişan, cahil, bölünmüş, adalet ve demokrasiden mahrum, sömürgeci ülkelerin kölesi olmuş, sefalet/perişanlık ve zillet içindeki durumu bizi kahrediyor mu?
Sorulacak daha çok soru olabilir. Ama kaçımız samimi bir tarzda “vicdan muhasebesi” yapmaktayız? Ölümün her an gelebileceğini düşünmekteyiz? Daima hazırlıklı olmamız gerektiğini idrak etmekteyiz?
Ve hala, vatan haini, şerefsiz provokatörler oyun peşindeler. Minareden yayın yapmaktalar. Ve ülkemiz o kadar gerilmiş ki (AKP’nin 18 yıldır sürdürdüğü “gerilim politikası” yüzünden) en küçük bir provokasyon bile anında büyük kavgalara yol açmaktadır. Ve hala saçı bitmemiş yetim hakkı ile beslenen “troller” (ben dahil) saraya kul olmayan herkese iftira/hakaret/ ve ihbar yağdırmakta, vicdanları titrememektedir. (Bakalım AKP’ya oy vermek, kendilerini azaptan kurtarabilecek midir?)