Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
Bu konuyu daha öncede inceleyip işlemiş ve yazmıştım… Ama gördüm ki Kalu Beladan günümüze, hiç bir zaman güncelliğini yitirmeyen ve unutulmaması gereken bir önemli bir sözcük… Değişik kaynaklardan da araştırarak, yeniden işledim konuyu, ki unuttu isek!.. bu kelimenin ne kadar önem arz ettiğini bir kez daha hatırlayalım istedim… Faydalı olur kanısındayım…
VEFA
Önce konuya vakıf olmak için bir bakalım kelimenin TÜRK DİL KURUMUNDA karşılığı neymiş…
TDK’ya göre vefa kelimesinin üç farklı anlamı varmış:
-İlk Anlamı:
*Dostluk ve arkadaşlık ilişkilerinde süreklilik sağlamak, arkadaşlığın kıymetini bilmek…
-İkinci Anlamı:
*Sözünde durmak, vadettiklerini yerine getirmek, sözüne sadık kalmak.
-Ve kelimesinin terim anlamı:
*Tasavvufta vefa, sözlük anlamında değil terim anlamında kullanılır. Kulun, Kalu-Bela’da Allah’a verdiği sözü tutmasına vefa denir. Tasavvuf inanışına göre Allah ”Elesti Bi Rabbiküm” (Ben sizin Rabbiniz değil miyim) diye sormuş ve tüm ruhlar da ”Evet” cevabını vermiştir.
Vefa, dostluk ve muhabbette sebat etme, sevgide süreklilik, bağlılık ve sadakat… Sözünde durma, verilen sözü yerine getirme manalarına gelir demiştik genel olarak yukarıda dostlar…
Evet Vefa, unutmamak, unutturmamaktır. Vefa, sevmek, sevdiğinin sevdiklerini de sevmektir.
Vefa, bir ömür sevdiğinin yolundan yürümektir.
Vefa, insanları birbirine bağlayan, kaynaşmayı, bütünleşmeyi sağlayan yüce bir duygudur. Sözünde durmaktır, ihtiyaç halinde yardım etmektir. Vefa, sevdiklerimizin sevinciyle sevinmek, iyi ve zor günlerde kenetlenmek, dimdik durmaktır. İnandığı değerler uğruna birçok şeyden vazgeçmektir.
Öyleyse menfaati değil, merhameti işin temeli olarak edin ki, vefalı olabilesin, vefalı kalabilesin.
Vefa, dost ikliminde yetişen güllerdendir. Onu düşmanlık atmosferinde görmek nâdiratdan ve hatta mümkün değildir. Vefa, duyguda, düşüncede, tasavvurda aynı şeyleri paylaşanların etrafında üfül üfül eser durur. Kinler, nefretler, kıskançlıklar ise onu bir lâhza iflah etmez öldürür. Evet o, sevginin, mürüvvetin bağrında boy atar, gelişir, düşmanlık ikliminde ise bir anda söner gider.
Vefayı; insanın, gönlüyle bütünleşmesi şeklinde tarif edenler de olmuştur.
Eksik olsa bile yerindedir. Doğrusu, kalbî ve ruhî hayatı olmayanlarda vefadan bahsetmek bir hayli zordur. Konuşurken doğru beyanda bulunma, verdiği sözlerde, ettiği yeminlerde vefalı olma gönül hayatına bağlıdır.
Sadakatli atalarımı, büyüklerimi, ağabeylerimi, düşünüyorum… Sabır yarışında kazananları düşündükçe kendi kendime kızıyorum.
Neden onlardan ders alamıyoruz biz?..
Biz neden hep aceleciyiz?..
“Vefa imandandır, vefası olmayanın imanı olmaz” demiş söz sahibi…
“Kıyamet gününde her vefasızın başına bir bayrak dikilir, ‘Bu vefasızlık etmiştir’ diye âlem halkına ilân edilir” buyurur Âlemin Efendisi (asm)…
Vefasızlık tarihi bir hastalık…
Her devirde insanların ve insanlığın bir imtihanı o… Fedakârlık yapan hep kazanmış, vefasızlık yapan hep kaybetmiş…
Brutus’un hıyaneti sadece Sezar’a karşı değildi…
Brutus, tarih boyunca fedakârlığa, iyiliğe karşı yapılan hıyanetin ismiydi…
Döneminde vefasızlığı yaşayan Fuzuli de şöyle yakınmış bu derdinden:
“Her kimden vefa istediysem ondan cefa gördüm;
Kimi gördüysem vefasız dünyada, onun vefasızlığını da gördüm.”
“Vefa nedir bilir misin? Vefa, arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır. Vefa; dostluğun asaletine, bir duâ sonrası verilen sözlere, hayallere ihanet katmamandır. Vefa; ötelerin sonsuz mükâfatı karşısında cehennemi hafife almaman, ulvî güzellikleri dünyaya satmamandır.” diyecektir bir başka vefalı gönül Hz. Mevlânâ…
Vefa başka nasıl tarif edilir?
Yine Mevlânâ’ya kulak ver:
“Bir adamın birçok hüner, fen, bilgi sahibi olduğuna bakma! Verdiği sözde duruyor mu? Vefası var mı, ona bak!
Dostlarını daima vefa ile hatırla can! Arayan sen ol, bulan sen…
Kucaklayan yine sen…
Kula vefası olmayanın Hakk’a vefası olmaz…”
Can, vefa nedir, bilir misin?.. “Vefâ, sadece hasların vasfıdır can! Nisyan -unutmak- ise hamların… Bedene tutsak olmuş hoyratların nasibi yoktur vefadan. Gönlümüzün kitabında; Bize bir defa selâm vereni kıyamete kadar unutmayız. Düsturu kayıtlıdır. Biz dersimizi; Kabrimize gelip, bir defa Fatiha okuyanlar kıyamete kadar bizimdir. İmanlarını kurtarmadan ölmesinler, ömürleri boyunca fakirlik görmesinler. Biz nice vefa kahramanının manevi huzurunda hürmetle, edeple selâma durmuşuz.”
Can, vefa nedir, bilir misin?.. “Vefâ arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır.
Vefâ; dostluğun asaletine, bir dua sonrası verilen sözlere, hayallere ihanet katmamandır. Vefâ; ötelerin sonsuz mükâfatı karşısında, cehennemi hafife almaman, ulvi güzellikleri dünyaya satmamandır.”
Gözlerine bakıldığında kalbinin anlaşılması ne güzel haslet…
Konuştuğu zaman arka yüzü olmayan insanlara aşığım…
Kişinin özü ve sözünün bir olması ahlâkların en güzelidir…
Şöyle bir bak geçmiş tarihe. İslâm âlemi en çok da ikiyüzlü insanlardan çekmemiş mi?
Böylesi insanlar hayatını riyakârlık üzerine bina etmiş, vefa nedir bilmezler…
Hep aynı şeyi gözlemledim vefasız insanların yapısında: Hırs, haset, rekabet duygularının dorukta oluşu.
Bir kısmı bu duygunun farkında; ama nefsine hâkim olamaz; bir kısmının ise karakter yapısında bu mevcut.
Toplumumuzda bu tip insanlar daima karıştırıcı niteliğinde.
Konuşur, gıybet eder, jest ve mimikleri ile kendi dünyasında tespit ettiği muhatabını sinsice bitirmeye gayret eder.
Bu duyguları yaşayıp tatbik etmekten çekinmeyenler, aşırı derecede makam sevgisi olan kimseler…
Bu, ‘ben’ duygusunun dışarıya bir tezahürüdür aslında…
Ezilmiş bir kısım insanların, unutup imtihanını, kendine iyilik yapandan intikam alışıdır veya sosyal hayatta, arkadaşları içinde elde edemediği makamı bina etmek gayretinin çırpınışıdır.
Üstün olma arzusu terbiye olmamıştır, bu duygusunu çeşitli yollarla tatmin etmeye çalışır.
Hemen anlamak mümkün olmaz bazen… Sinsidir, uzun yıllar sonra fark edersin o kişiyi!
Toplumda uzun yıllar sonra fark eder aslında…
Ahde vefasızlığını tekrar tekrar görünce fark edersin, geç anlarsın; ama çok bağlandığın o dostundan (!) kopamazsın.
Her karşılaşmanda, her görüşmende onun arka yüzünü görürsün…
Anlatamazsın diğer arkadaşlarına…
O fark ediş sende (nefsin terbiye olmuşsa şayet) sonsuza kadar gizli kalacaktır belki de…
Bir gün öyle bir tepki verirsin ki dostuna, bu çıkışını, iç çatışmalarını, patlayışının sebebini fark edemez şahit olanlar, garipserler…
Sen olursun haksız bulunan… Haklıyım diyemezsin, ifşa edemezsin hakkı…
Etmemelisindir de…
Anlamaları yıllar alır.
Onların illa ki anlaması da gerekmiyordur hakikatte…
Bu, sonuna kadar sana has bir deneniştir… Bu, senin imtihanındır, bu ders sanadır…
Nefsin alacakları vardır şimdi…
Hadi bakalım bir düşünme yolculuğuna çıkalım hep birlikte. Var mısınız?.. Yokum diyenleri de duyar gibiyim sanki.. Ama biliyorum… Sizler de vefasız değil, sadece vefasızlıklara maruz kaldığınız için pes etmenin yoluna düşmüşsünüz.
O halde el veriyorum, kalkın canlar şimdi.
Şimdi ibret vaktidir canlar…
Vefa örneği taşıyanlardan, gösterenlerden öğrenmeli değil miyiz bu hasleti?..
“En yakın dost ve en fedakâr arkadaş ve en güzel takdir edici yoldaş ve en civanmert kardeş olmak iktiza eder” nasihatinin neresindeyiz?..
Kendimize muhasebe olsun diye okuduysak kelime kelime, cümle cümle yukarıdan aşağıya bu satırları ve içimize sindirebildikse, üzerimize alınmayacak mıyız hiç?..
Pay biçmeyecek miyiz?..
Ne kadar vefa gösterdik, ne kadar vefalı olduk geçmişimize, büyüğümüze, atamıza, bize bir kelime öğretene, bize hayat dersi verene, hocamız, üstadımıza vefa gösteren olabildik mi?
Ya arkadaşlarımıza, eşimize, dostlarımıza, en azından yitip gitmiş ya da hala yaşayanlara, geçmişimizde üstümüzde onca emeği olanlara?.. Anamıza, babamıza, bir bardak su uzatan ele…
Haydi dostum;
Sana” yürümek düşer…
Çünkü yol olur yeryüzü yürümeyi bilene…
Yeter ki; vakar olsun duruşun, özlemli olsun yürüyüşün!
“Yürümek” kavlin olsun, ahdin olsun, vefan olsun…
Vur kendini yollara…
İmdada sesin olsun, dara uzansın ellerin, zora dayansın bileğin…
Olur da sürçerse ayağın; dayandığın, güvendiğin her daim Rabbin olsun! Rabbine vefan olsun… Rabbine ve onun sözcüsüne vefası olmayanın olmaz kula vefası…
Şimdi ayrılık vakti can!.. Veda vakti!.. Hoşça kal demenin zamanı!.. Şafağın gelip geceyi alma vakti, günün en karanlık vakti… Vaktin Yaratıcısı, az sonra geceden gündüzü doğuracak. Vakit gitme vakti, bizden aldıklarını gitmesi gereken yerlere iletme vakti…
Al can!.. Bu heybe senin… Sol yanımdan bir parça kopardım senin için; tâ özümden, tâ közümden…
Heybene doldurduğun vefa ile uğur ola yolun…
Vasiyetim olsun: Vefayla kalın canlar…
Yaşamın kaynağı sevgi ise, sevgi bir tutku, tutku bir amaç, amaç bir şeyleri birileriyle paylaşmaksa, paylaşalım sevgimizi bir lokma ekmek gibi… Sevin hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir…
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbetler gönderdim, sizler için güzel ve saklı içinde geçmesini dilediğim gününüze…
Hoş kalın, hoşça kalın, hep dostça kalın bir yerlerde bir gün görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#
























Vefa…öyllesine güzel anlatılmış ki……söyleyecek söz kalmamış. Kaleminize yüreğinize sağlık hocam