Japonya’da olan 8.9 şiddetindeki depremde bir kişi pencereden 2 kez atlamış, o da Türk. Ben bu kişinin Türklüğünden şüpheliyim. Depremlerden bu kadar korkuyorsun, canın bu kadar tatlı ise ne işin var Japonya gibi bir depremin beşiğinde. Japonları kutluyorum. Gerçekten eğitimli bir toplum. Eğitimli toplumun içinde bir ödlek nasıl da sırıtıyor.
Ödleğe kızmıyorum aslında çünkü onun ülkesinde yapılıyor uyduruk çürük apartmanlar, deniz kumundan binalar. Onun memleketinde müteahhitler bakkaldan, şambalici den, imamdan, galericiden, hatta en çapulcusundan oluyor. Bina yapmak onun ülkesinde o kadar önemseniyor. Onun ülkesinde müteahhitlik tükürükle karışmış deniz kumundan yapılan apartmanları vatandaşa 10-20 yıllık borçlanmalarla satılıyor. İnsanların ömürlerinden yıllar çalınıyor.
İşte o ödlek kişi Japonyayı da Japonları da kendi ülkesi, kendi memleketlileri gibi zannettiğinden atıyor kendisini pencereden hem de 2 kez. Artçı 7 şiddette de atlıyor çünkü. Biz yıllardır korkudan üçbuçuk ata ata İstanbul depremini sayıklıyoruz. 7 şiddetli bir deprem İstanbul da en az 300 bin ölü demektir bence. İstanbul İstanbul olmaktan çıkar. Türkiye ekonomik açıdan çöker. 1999 Gölcük depreminde yağmacılar gitmişti akın akın. İstanbul un deprem sonrasında nasıl yağmalanacağını hayal bile edemiyorum. Kimsenin komşusuna yardıma koşacağını zannetmiyorum, köşe başındaki kuyumcuya dalacaktır çoğunluk.
Türkiye de deprem bilinci ve ahlakı yok. Bence Japonlar bu sınavda ders alınması gereken bir halk. Japonya da hiç yağma hareketi gördünüz mü ? Depremler ve doğal afetler bir halkın ahlakının seviye sınavıdır. Halklar böyle zor durumlarda imtihan edilmiş olurlar. İmtihan denilince bazıları okullarımızdaki saçma sapan içerikli test sınavı gibi zannediyorlar. Doğal afetler ölenlerin değil geri de kalanların çetin imtihanıdır. Ve o imtihanda insanların insan olup olamadıkları aşikar olur.
Böyle yaşanmış afetlerde kimin ne etnik kökenden geldiğine bakılır ne de geçmiş seçimde hangi partiye oy verdiğine. Böyle bir yaşanmış afette herkes aynı sosyal statüdedir. Zenginliğin fakirliğin, işçi memurluğun fark etmez. Aynı Kızılay çadırında aynı çorbayı içersin. İşte o zaman anlarsın insan olmanın erdemini. İşte o zaman anlarsın elindeki zenginliklerin kıymetini. Hele o deprem karda kışta olmuşsa. Kızılay çadırında anlarsın yuva sıcaklığını ve eşinle çocuklarınla yaşadığın günlerin kıymetini. 1999 Gölcük depreminde bu sahneler çok yaşandı. O günlerden bu güne ne ibret alabildik orası şüpheli. İnsan olduğumuzu unutmayalım. Tok iken açları, sağlıklı iken sakatları, diri iken ölüleri ve ölümü unutmayalım. Unutmak nankörlüğü doğurur, unutmak kalleşliği doğurur, unutmak ihaneti ve yağmacılığı doğurur. İnsan olduğumuzu unutmayalım.Ne diyor Ta-Ha suresinde Musa a.s : RABBİM YANLIŞ YAPMAZ VE UNUTMAZ. Haşr Suresi : 19. Allah’ı unutup da Allah’ın da kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın onlar, yoldan çıkan kimselerdir.

















