Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cumartesi, Aralık 6, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Mustafa Nevruz SINACI

Uyarı ve Armağan (I)

Mustafa Nevruz SINACI Yazar Mustafa Nevruz SINACI
02 Mayıs 2013
Mustafa Nevruz SINACI
0
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Öncelikle ifade etmek ve altını çizerek belirtmek gerekir ki; 12

Haziran 2011, 24. cü dönem (parlamenter atama / belirleme usulü) milletvekili(!) genel seçimleri, tam bir ucube, rezalet; hak, adalet ve hukuk cinayeti, utanç verici bir skandal olarak tarihe geçmiştir.

Şimdi, hiçbir partinin ön seçim yapmadığı.; Asli, insani, hukuki ve anayasal hak olan “vekilini bizzat belirleme, önerme ve seçme” imkân, fırsat ve iradesinin alenen gasp edilerek, seçmenlerin “Noter gibi” kullanıldığı antidemokratik bir belirlemenin ürünü; Hükmen atama yoluyla tayin edilip millete cebren ve hile ile tasdik ettirilen kimselerle Anayasayı ilga, devleti dönüştürme ve milleti motive etmeye kalkışmak, en azından bir insanlık suçudur.

İşte, mevcut ve mer-i politik-ACI’ların, nice umur-u devlet ehli, asli unsur ve hakiki hüküm sahibi millete rağmen onursuzca, sorumsuzca ve pervasızca iştigal ettiği cürüm budur. Üstelik milletin “muhalefet görevi” verdiği partiler, parlamenterler, adalet cihazı ve hukukun üstünlüğünü korumakla memur ve mükellef kurum sorumlularının gözünün içine baka baka..

Özellikle ve şu hale nazaran; Mevcut Anayasa ve hukuk nizamını korumakla mükellef hali hazır Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın kırmızıçizgisi tarzında deklare edilen: “Yeni anayasanın kriteri insanlık onuru olmalıdır” biçimindeki sözleri; Adeta bu onursuzluk ve sorumsuzluğu meşrulaştırılma girişimi gibi algılanmıştır.

Bu vesileyle “dönem açısından” fevkalâde önemli ve değerli bir çağrı; Daha açık bir deyimle, “mevcutların muhtaç olduğu uyarı, ilim, tarih ve fikri armağan” mahiyeti arz eden; 14., 15., 19. ve 20. dönem Denizli Milletvekili, TBMM (Emekli) Başkan Vekili ve Türk Parlamenterler Birliği (TPP) Onursal Başkanı Hasan Korkmazcan’ın 23 Nisan Egemenlik (özgürlük) ve Çocuk Bayramı’nda yayınladığı, “Sayın Milletvekilim” diye büyük bir edep, hâya ve tevazu ile başlayan “açık mektubu”nu ilgi, bilgi ve dikkatlerinize sunuyorum.

 “Sayın Milletvekilim,

TBMM’nin 93. Açılış Yıldönümü’nde, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mızın sonsuza kadar kutlanması dileğimle sevgi ve saygılarımı sunarım. Yıllardır ülke yönetimiyle ilgili görüş ve düşüncelerimi parlamenter dostlarıma iletmeyi, Türk Demokrasi Tarihi’nin önemli bir bölümünü – 1956‘dan itibaren gazeteci, 1969’dan itibaren parlamenter olarak – izlemiş olmanın bana yüklediği bir görev saydım. Bugün de aynı duyarlılık ve duygularımla bazı değerlendirmelerimi size sunmak istiyorum:

Öncelikle Milletvekili kimliği konusundaki inancımı bir kere daha belirtmeliyim: “Her bir milletvekili, şerefli yemin metninin bağlayıcılığıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün önde gelen güvencesi olma sorumluluğunun bilincindedir. Milletvekilinin, seçiliş şartları ve seçilme beklentilerinin oluşturduğu tüm zorluklara karşın, TBMM’nin kahramanlık ruhuna ve yemin onuruna bağlılığı her türlü sadakat duygusunun önünde gelir.” Daha önceki yazılarımda size ilettiğim bu anlayışı bugün de aynen koruyorum.

Başka bir siyaset anlayışının etik temelden yoksun olduğuna inanıyorum.

Toplumumuz, günümüzde anlamlandırmakta ve yorumlamakta güçlük çektiği bazı kaygılarla karşı karşıyadır. Kaygılar giderek derinleşmekte, belirsizlikler birer bunalım kaynağına dönüşmektedir. Binlerce yılın birikimi olan ortak ilke ve değerlerimizin aşınmasına yol açan bir yönetim anlayışıyla mı yönetiliyoruz? İktidar odakları bu gidişin planlayıcısı mı, uygulayıcısı mı, seyircisi mi?.. Bu gelişmeler bazı çevrelerin dayatmalarının kaçınılmaz sonucu mudur? Bazı iktidar yöneticilerinin ülke-dünya dengelerindeki temel algılamaları bir yenilmişlik değerlendirmesine mi dayanmaktadır? Belgeli tarihi binlerce yıl olan Türk Devleti’nin yalnız kendisi için değil, komşuları ve diğer ülkeler için de savunduğu egemenlik ve bağımsızlık esasına dayalı, karşılıklı saygı ile yürütülen dış ilişkiler ilkeleri hangi zorunluluklarla gölgelenmektedir? Bazı uluslararası kuruluşlar, devletler ve bunların temsilcileri mütekabiliyet ve kendi yükümlülüklerine eş zamanlı sadakat ilkelerini, söz konusu Türkiye olunca neden kolayca ihmale yeltenmektedirler?”

 “Müttefikimiz ülkelerle mevzuat birliğimize rağmen asker gönderme ve kabulde neden farklı usuller uyguluyoruz? Yürütme ve yargının uygulamalarında Anayasa’ya, kanunlara ve özellikle hukuk devletinin temel ilkelerine aykırılıklar zaman zaman tersinden bir sıkıyönetim, olağanüstü hal veya kriz yönetimi anlayışıyla mı yaygınlık kazanmaktadır? Devletin kanun hâkimiyetini, kamu düzenini, kamu güvenliğini ve hukuk istikrarını sağlama görevi hangi anayasal yetkiye dayanarak belirsizlik süreçlerine sokulabilmektedir?

Türkiye, Anayasa metninin yargıçlarla yazıldığı tek hukuk devleti, Cumhurbaşkanı statüsünün seçim yerine yasa yorumlarıyla gerçekleştiği tek cumhuriyet olma durumuna nasıl sürüklenmiştir? Bu sorular ve benzerleri birçoğuna katıldığım, bizzat tespit ettiğim ve somut örnekleri çokça yaşanan olaylardan doğmuştur. Sorunları yeni sorunlarla perdelemek, müsaadeli düşmanlıklarla gerilimler, sahicileştirilmiş başarılarla zaferler sahnelemek bazı güçlerin yönetme ve yönlendirme metodu olsa dahi, bizim ülkemizin insanlarının irfanını doyurmamaktadır.

Durum başka türlü olsaydı, güç sahiplerinin gücü arttıkça alkışlamakta gönülsüz, güç sahibine yaklaşanları değersizleştirmekte aceleci davranmazdı.

Milletimiz tarihte hep kendi azim ve kararıyla yol almıştır.

Türk Milleti 93 yıldan beri de huzuru ancak, TBMM’nin devlet idaresinde millet iradesini etkin olarak uygulatabildiği dönemlerde bulmuştur. Kaygı, huzursuzluk ve bunalımlar işlerin TBMM’nin etki, gözetim ve denetimi dışına çıktığı veya öyle algılandığı süreçlerde doğmuştur. Günümüzde TBMM’yi yasa yapma, yasaların uygulamalarını denetleme, halkı bilgilendirme ve halkın taleplerini siyasi alana taşıma konularında sıradanlaştıran kaynağı belirsiz oldubittiler, toplumda karşılığını puslu bir ortam ve yön duygusunu yitirmişlik olarak bulmaktadır.

Ülkemizdeki puslu ortam bir yandan siyasi, sosyal ve etik bunalımı beslerken, diğer yandan marazi ve sapkın bir anlayışla Türk düşmanlığı zemininde buluşanların (ki bunlar herhangi bir milliyete bağlanamazlar, zira milliyetçi her ulusa saygılıdır; hatta kendi ırklarını üstün görme maluliyeti taşıyan ırkçılardan bile değildirler, ırkçılar hiç olmazsa başkalarının direktifiyle değer düşmanlığı yapmazlar) ölçüsüz taleplerle ortaya dökülmesine yol açmaktadır… Yeni Haçlılık’ın kanlı araçları olan EOKA, ASALA ve PKK gibi örgütlerin lobilerine dayananlar adeta kamu yetkileri kullanmaktadırlar.

Türkiye sanki bir savaş kaybetmiş, Türk milleti sanki kayıtsız şartsız teslim olmuş, Türk devleti sanki yeniden kuruluyormuş gibi Anayasa taslaklarının propagandası yapılmaktadır. İkinci Dünya Savaşının kayıtsız şartsız teslim olan mağlupları Almanlar, İtalyanlar ve Japonlar bile bu kadar ahlaksız tekliflere muhatap kılınmadılar. Galipler, yendikleri, hem de insanlık dışı ırkçı uygulamalarla suçladıkları Almanlar’ın, İtalyanlar’ın ve Japonlar’ın Milli adlarını Anayasa’dan çıkarmalarını istemek cüretini göstermediler.

Galip işgalcilerin yazdığı Alman Anayasası Madde:116 vatandaşlığı “Alman Kavmiyeti” bağlantılı olarak hükme bağlamıştır. İtalyan Anayasası Madde: 51/2 “Etnik İtalyanlık”ı bile vatandaşlığa bağlamıştır. “Güneşin Oğlundan” insan kimliğine dönüşen Japon imparatoru Hirohito bile işgalcilerin yazdığı Anayasa’yı 3 Kasım 1946 günü yeni bir Anayasa olarak değil, “Japon İmparatorluk Anayasası’nın DEĞİŞİKLİĞİNİ yayınlıyorum” ibaresiyle yürürlüğe koymuştur. Gerçekleri örtmekte sınır tanımayanlar Osmanlı Devleti’nin yapısı ve kimliği hakkında da tarihi inkâr etmektedirler. Osmanlı Devleti Aliyesi Kadim Asya İmparatorlukları’nın ve Selçuklular’ın devamı olarak milli, merkezi ve üniter bir devlet anlayışını hayata geçirmiştir.

1876 Anayasası’nın Osmanlı kimliğini esas alan hükümleri içindeki 18. Madde’de: “Hidamatı devlette istihdam olunmak için devletin lisanı resmisi olan Türkçeyi bilmek şarttır” ibaresi yer almaktadır.”

“Aynı şekilde 57. Madde’de “Heyetlerin (Heyeti Ayan ve Heyeti Mebusan) müzakeratı lisan-ı Türki üzere cereyan eder” hükmü yer almaktadır. 68. maddede “Osmanlı tebaası olmayan, ecnebi hizmetinde olan ve Türkçe bilmeyenlerin” heyetlere seçilemeyeceği hükme bağlanmış, yeniden aday olabilmek için “Türkçe okumak ve mümkün mertebe yazmak şart olacaktır” hükmü yer almıştır.

Bu gerçekleri görmezlikten gelenlerin tarih tahrifatçılığı tescillenmiştir.

Bir başka tarih yalanı da Türklük kavramının 1924 Anayasasıyla ihdas edildiği iddiasıdır. Halbuki TBMM 1-2 Kasım 1922 tarihli kurucu Anayasa hükmündeki 308 numaralı kararında “Birkaç asırdır saray ve Bab-ı Âli’nin cehalet ve salahati yüzünden devlet azim felaketler içinde müthiş bir surette çalkalandıktan sonra nihayet tarihe intikal etmiş bulunduğu bir anda Osmanlı İmparatorluğu’nun müessis ve sahibi hakikisi olan Türk Milleti Anadolu’da hem harici düşmanlarına karşı kıyam etmiş, hem de o düşmanlarla birleşip millet aleyhine harekete gelmiş olan saray ve Bâb-ı Âli aleyhine mücadeleye atılarak TBMM ve onun hükümet ve ordularını biteşkil harici düşmanlar saray ve Bâb-ı Âli ile fiilen ve müsellehan ve malum müşkilât-ı şedide ve mahrumiyet-i elime içinde cidale girişmiş ve bugünkü halâs gününe vasıl olmuştur. Türk milleti saray ve Bâb-ı Âli’nin hıyanetini gördüğü zaman Teşkilât-ı Esasiye Kanunu isdar ederek onun birinci maddesi ile hâkimiyeti Padişahtan alıp bizzat millete ve ikinci maddesi ile icrai ve teşrii kuvvetleri onun yed-i kudretine vermiştir. Yedinci madde ile de harp ilânı, sulh akti gibi bütün hukuk-ı hükümraniyi milletin nefsinde cem eylemiştir. Binaenaleyh; o zamandan beri eski Osmanlı İmparatorluğu tarihe intikal edip yerine yeni ve millî bir Türk Devleti yine o zamandan beri Padişahlık merfu olup yerine TBMM kaim olmuştur.” ibarelerini tarihe silinmez harflerle kazımıştır.

Batıda bazı sapkın çevrelerde görülen ırkçılığı Türk Milliyetçiliği’ne yöneltmek aşağılık bir işbirlikçiliktir. Türk Milliyetçiliği’ni ırkçılıkla suçlamak bir nefret suçudur ve milleti tarih içinde aşılan geri yapılara doğru çözme amaçlıdır. Türk Devleti’nin kimliğini tartışanlar, yönleri emperyalizmin Sevr’ine ve 1071 Bizans’ına dönük olanlardır. Ayetleri eksilterek, Hadis’lere ekleme yaparak bu gerçekler örtülemez, olsa olsa sahiplerini kutsalların tahrifçisi yapar.

Milletimiz kaygı ile izlediği ve bilinç ile kaydettiği her türlü hukuksuzluğun hesabını elbette soracak kararlılığa sahiptir. Milletteki kaygının temel sebeplerden biri, kendi hukuk dışı konumları tescillenenlerin TBMM üyelerini de aynı gayrı meşru zemine çekme gayretleridir.

TBMM’nin Anayasa değişikliği yapma yetki ve sınırları TC Anayasası’nda açıkça belirlenmiştir. TBMM elbette yeminlerine onurla bağlı üyeleri eliyle yasama organını kendi meşruiyetini çiğneyecek konuma düşürmeyecektir.

1971’de Anayasanın 147. Maddesi’ni bizzat kaleme alan, Partilerarası Anayasa Komisyonu’nun başkanı olarak, şanlı TBMM’nin değerli üyelerinin milletin verdiği kutsal yetkiye hiçbir gücü ortak etmediğinin ve kendi tercihlerini hukuk çizgisinden asla taşırmama kararlılığının tanığıyım.

Milleti şerefle temsil edenlerin kopamayacakları öncelikli ilke, yeminlerine sadakattir.

Bunun yerine getirilmediği süreçlerde, vatandaşın millet, ülke ve devletine sadakati devreye girer.

Sizlerin de yüce Türk Milleti’nin beklediği gibi TBMM’nin tarihsel bilincini gelecek kuşaklara şerefle aktaracağınızdan kimse şüphe edemez.

Bu kutlu günde başta TBMM’nin kurucusu ve ilk başkanı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere ebediyete uğurladığı bütün millet temsilcilerini rahmetle anıyorum. Yaşayan bütün parlamenterlerimize esenlikler diliyorum.

En yürekten saygılarımla,” …//…

 

Paylaş
Etiketler: adaletHakikathukukseçimyeni anayasa
Önceki Yazı

Beyinsiz Ahali İçin Kemiksiz Tavuketi

Sonraki Yazı

Ya O Olmasaydı!

Mustafa Nevruz SINACI

Mustafa Nevruz SINACI

İlişkili Yazılar

Mustafa Nevruz SINACI

GACETA OFICIAL Venezuella Aldatan Put

01 Mart 2019
5k
Mustafa Nevruz SINACI

Demokratlar Kulübü Derneği

30 Ocak 2019
5k
Mustafa Nevruz SINACI

Cumhuriyetçi Demokratlar Hareketi

26 Ocak 2019
5k
Mustafa Nevruz SINACI

Milli Dava “Vatan Kıbrıs” (ve KKTC) Yaşayacak Ve Mutlaka Yaşatılacaktır

25 Ocak 2017
5k
Sonraki Yazı

Ya O Olmasaydı!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Bebeğim

Bebeğim

06 Aralık 2025
Güvenlik Görevlisi

Güvenlik Görevlisi

06 Aralık 2025
Aklımda Bir Ses Var

Aklımda Bir Ses Var

06 Aralık 2025
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap