Kuzey bölgesine, yolculuk başlamıştı. Üç yağız at üzerinde üç delikanlı. Tehlikeli yollar, uzayıp gidiyordu. Bu yolları aşmak zorundaydılar. Ulaklar; “iyi olmak yetmiyor. Kendini koruman da gerekiyor,” diyorlardı.
Yılda bir de olsa uğranılmayan kasabanın yönetimine; istekleri sorulacaktı. Ulaklar, eşkıyalarla karşılaşmamak için dua ediyorlardı. Yerleşim yerlerine ait ürünleri ve geçim şartlarının merakı içindeydiler.
Ulaklar şehrin çeşitli yerlerinde dolaştılar. Halkın nabzını tuttular. Halk yemeye ekmek bulamıyordu. Fakat bu kadar tembel insan topluluğu da olamazdı. Buna rağmen, araştırmaya devam ettiler. Halkın arasında, Hana karşı bir güvensizlik hüküm sürüyordu.
Ulakları serbest bırakmışlardı. Çünkü Han da İmparatorluğa katılmak istiyordu. Bu bilgiyi, ulakların yetkililere söylemesini bile istemişti. Böylece İmparatorluk sayesinde karınları doyacaktı.
Şehrin esnafı da hiç iş yapamıyordu. Çünkü çalışan kesim yaşlanmıştı. Gençler de iş beğenmiyorlardı.
Branşlarında iyi eğitim almışlardı. Hanlığı vergiye bağlamışlar ve yılda iki defa vergi toplanıyordu. Vergiler köylüye yol ve su olarak geri dönüyordu. Hanlığın sarayını gezmek için, izin istediler. Saray, tipik bir doğu eseriydi.
Saraya girmek için ara sokağa saptıklarında, yoğun bir ilgiyle karşılaştılar. Saraylar halkın görüşüne açılıyordu. İnsanlar karşılarına çıkıyor ve niçin geldiklerini soruyorlardı.
Ulaklar olayı çözdü. Çünkü Han halka zulmediyordu. Konuşmak isteyenlerin gizlice aktardıklarından bu yorumu yapmışlardı.
Hanın tebaası, çöl sıcağında gece gündüz yatıyorlardı. Her şey başkasından bekleniyordu. Halkın karnını doyuran, Hanın Ülkesine hâkim oluyordu. Ulaklar öğrendikleri bilgilerle geri döndüler. Bunlardan vergi alınmayacak ve Ülkeleri imparatorluğa katılacaktı.
Hanın ovası çok hoşlarına gitti. Bu ova için Hanlığa sefer düzenlenirdi. Sonuçta sefer düzenlendi ve Hanlık, İmparatorluğa katıldı.
Ova tahıl ambarıydı. Çevresinde maden yatakları işlendi. Hanın halkının karnı doydu ama maden ve petrol kaynakları da kullanıldı.
Bölgede İmparatorluk güçlenmiş oldu.
Hasan TANRIVERDİ























