Demir parmaklıklar içerisindeki çocuğu görünce şaşırdık. Birbirimize baktık ve tuhaf olduk. Elimiz ayağımıza dolaştı. Elim titredi, ne yapabilirdik. Dağ başında tek başına yola yakın, niçin bırakılmıştı. Arka tarafa doğru engebeli bir arazide köy yer alıyordu.
Birbirimize bakarak, biraz daha yaklaşalım dedik. Yaklaştık, çocuğa laf attık, ses yok. Çocuk el kol hareketleri yapıyor ama ne anlatmak istiyor yorum yapamadık. Çantamızdan ekmek ve helva çıkarttık. İki eliyle acele ederek yedi. Kardeşim elma verdi. Elmayı da yedi. Ne verirsek yiyecek dedik.
Tutsak çocuk, yerken, köye dönüp bakıyor ve ağlamaklı bir ses çıkarıyor. Eğiliyor, omuzlarını birleştiriyor. Ayaklarını kaldırıyor, kaçmak ister gibi, olduğu yerde hareket ediyor. Ağlıyor ve köye bakıyor. Titriyor, kendi kendine vuruyor. Esasında bize bir şeyler anlatmak istiyor ama tanımıyorsun, burası dağa yakın bir yer. Bizim konuşmamızı nasıl karşılarlar.
Kardeşim anası veya babası gelene kadar bekleyelim dedi. Beklemeye karar verdik ama çekiniyoruz.
Onunla konuşuyoruz, gülüyoruz. Eline para verdik. Ağzına attı. Çıkartı yüzüne sürdü. Ellerini alkışlarsın gibi birbirine çarptı. Köy tarafına baktı. Kaşlarını çattı. Eğildi top gibi oldu, yere vurdu, alttan aşağıya baktı. Ellerini salladı. Parayı tekrar ağzına attı. Hava soğuktu, bir atletle nasıl duruyordu. “Sıcaklığı algılamıyor” dedim.
Kafamızdaki sorulara şaşkınlık içerisinde cevap ararken yorum dahi yapamaz olduk. Yalnız kardeşim, “Çocuğu tecrit için, soğuk sıcak demiyorlar dışarıya atıyorlar.” dedi. Çocuk titredikçe telaşlandık. Arkadaş çantasından kazağını çıkarttı ve ona giydirdi. Çocuk, havaya atlıyor, ellerini çırpıyor ve gülüyor. Arada köye bakıyor ve yere eğiliyor ve sızlanıyor. Dayanamadım ve spor ayakkabılarımı verdim ve arkadaş giydirdi.
Çocuk ayaklarını yere vuruyor. Kazağının kollarına elini sürüyor. Kolunu yüzüne getiriyor. Ayaklarına bakıyor. Bir parça daha ekmek verdik ve geceye kalmamak için, gidelim gelen olmayacak dedik.
Kardeşim, ana baba dedi çocuk ağladı. Yere çöktü, arkaya baktı. Ellerini havaya kaldırdı. Kollarını vücuduna sardı. Kafasının salladı ve yüzünü kapattı.
Çantalarımızı sırtladık. Geri dönüp bakıyoruz. Demir parmaklıklara yaslandı ağlıyordu. Göğsüne vurdu ve beni kurtarın der gibiydi.





















