Onlar iki sevgili gibiydi…
Nasırlı elleri toprağın rengini andırıyordu.
Bu çorak toprakları helva gibi yapan bu ellerdi…
Karıncalarla, solucanlarla arkadaşlık ederken
Kazma kürek sesleri arasında….
Ve bir şafak vakti
Gözleri uzak iklimlere doğru
Bir nehir gibi akıyordu.
Güneş ılık ılık ışıklarını vurmadan
İlk tohumu ekmeğe başlamışlardı bile.
Kargaların gizlendiğini de hesaba katarak
Bir yandan da tohumların üzerini örtüyordu.
Bereket fışkıracak olan
Bu toprakları
Kendi öz suyu olan alinteriyle yoğuruyordu.
Tohumları atmadan önce bu topraklara
Gönlünü sermışlerdi.
Hakettiler.
Çünkü onlar bu toprağa aşık
İki sevgili gibiydiler.
Onlar ki
Altın sarısı başakları koparirken dalından
İlk aklına gelen
Kınalı parmaklı kizlarin
Beyaz gelinliğiiyidi.
Onlar ki geceleyin
Yıldızları indirip gökyüzünden
Ayın önüne koydular
Ve her tarla başında
Her ağacın gölgesinde
Çiçek çiçek
Yaprak yaprak
Al bayrak oldular
Ve bu çorak toprakları
Vatan yaptılar.
Yusuf YILMAZ























