Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Özkan KARACA

Tarihte Birbirinin Kurdu Olan Avrupa

Özkan KARACA Yazar Özkan KARACA
01 Temmuz 2017
Özkan KARACA
0
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

1300’lü yıllarda Avrupa’da baş gösteren şiddetli kuraklık ve açlıktan dehşet verici sahne:

“… Şiddetli yağışlardan ötürü ve tarlalardaki ürünlerin güçlükle kaldırılabilmesi, çoğu yerde de yok olup gitmesi yüzünden, buğday ve tuz kıtlığı yaşandı. İnsanların sağlığı bozulmaya başladı ve sakatlıklar oluştu. Her gün o kadar çok insan ölüyordu ki, ortalık kokudan geçilmez oldu. İrlanda’da acı günler 1318’e değin sürdü ve alabildiğine şiddetlendi, çünkü halk kilise avlularındaki mezarlardan ölüleri çıkarıp yediler… Polonya ve Sibirya gibi Slav ülkelerinde kıtlık ve ölümler 1319 yılında bile kol geziyor ve yamyamlığın hâlâ gündemde olduğu söyleniyor. Anne babalar çocuklarını, çocuklar anne-babalarını parçaladılar ve idam edilmiş suçluların cesetleri sehpalardan kapışıldı…’’ [1]

Thomas Hobbes’un “insan insanın kurdudur” sözünün niçin söylendiği anlaşılmakta, bu ifadenin Avrupalı için ne kadar doğru olduğu görülmektedir. Yine başka bir anlatımla:

“…1308–1332 yılları arasında Avrupalıları bir deri bir kemiğe döndüren kıtlıklar, insanları ısırgan otu, güvercin pisliği, hatta çocukları yemeye zorladı. Birçok şehirde kedi ve köpekler kazanlar içinde yok olurken, aç kalabalıklar katillerin ve hırsızların etlerini kapışmak için darağaçlarına koşuşturdu. Öyle ki bu süreçte Papa 4. Clement’in ölü sayıcılarının tahminine göre, 1348–1351 yılları arasında büyük ölüm yamyamlığı, 23.840.000 insanı ortadan kaldırdı. Bu rakam Avrupa nüfusunun %31’ini oluşturuyordu…’’[2]

Özellikle, veba salgını ile gelen ölümler Avrupa’da yayıldıkça, korku dolu insanlar öfkelerini Yahudileri yakarak çıkarmaya çalıştılar. Ortaçağ’da birçok meslekte çalışmaları yasaklanmış olan Yahudiler; rehincilik, tefecilik ya da mezar kazıcılığı gibi işler yapıyordu. Katolik krallar ve kraliçeler, yüzde 20 faizin bıraktığı kârın büyük kısmına el koymalarına rağmen, bütün kızgınlığın Yahudi tefecilere yönelmesine ses çıkartmıyorlardı. İsterik veba kurbanları, Yahudileri kuyu sularını zehirlemek ve havayı bozmakla suçladığında, borçlular ve yoksullar Yahudileri kitleler halinde öldürmeye başladı. Basel’de, Hristiyanlar kuyu zehirleyici olarak gördükleri birkaç yüz Yahudi’yi yakmak için tahtadan özel bir ev yaptı. Bazı şehirlerde, Katolik rahipler Yahudileri yakmadan önce kazıklara çiviledi, bazıları Yahudileri şarap fıçılarına kapatıp Ren Nehri’nin sularına attı. Yahudiler ise genellikle kendilerini yakarak, can koparmaya hevesli cellâtları işsiz bıraktı. 1351’de, “Büyük Ölüm” hadisesinden yalnızca iki yıl sonra, Orta Avrupa’da neredeyse hiç Yahudi kalmamıştı.[3]

Bütün bu süreç içerisinde Hıristiyan Avrupa önce kendi kendini sömürgeleştirme işini tamamlamıştır. Dini sınırlarını gelecek beş yüzyıl için saptamıştır. Yakalamış olduğu ilk fırsatta kendi içindeki ötekilere kefen giydirmeyi seçmiştir.

1492 yılı tüm dünyayı derinden etkileyecek olan büyük değişimlerin anahtarlarıydı. 1492 yılında Kristof Kolomb’un Amerika’yı keşfettiği..![4], Sefarad Yahudilerinin İspanya’dan sürüldüğü ve Endülüs’ün son kalıntısı olan Müslüman Granada Devleti’nin yok edildiği yıldı. İspanyol Yahudilerinin sürülmesi ise belki o kadar dikkat çekmeyen, ancak çok önemli sonuçlar doğuran bir olaydı.

Nitekim Müslümanların durumu 1494’ten itibaren bozulmaya başlamıştır. 1499 yazında Granada nüfusunun ezici çoğunluğu hala Müslümanlardan oluşmaktaydı. Hıristiyanların burada hala serbestçe yaşadıklarını fark eden Katolik krallar, sadık dostları Talevera’yı görevden almışlar ve yerine Cisneros’u geçirmişlerdir. Cisneros vakit kaybetmeden Müslüman çocukları vaftiz ettirmiştir.[5]

Müslüman Granada Devleti’nin yok edilmesi ve içindeki Müslümanların kılıçtan geçirilmesi büyük bir yıkım gerçekleşti. Avrupa’dan İslam kazınmıştı. Endülüs Emevileri’nin İber Yarımadasında kurdukları büyük medeniyetin son kalıntısı olan Granada, 15. yüzyıl da İspanya’yı saran “yeniden fetih” çılgınlığının kurbanı oldu.

  1. yüzyılda İspanyolların büyük bir çoğunluğu Müslümanken, 1600’de, İspanya nüfusunun sekiz milyon olduğu tarihte, Hıristiyanlaştırmaya karşı direnişi sürdüren Müslümanların yalnızca sekiz yüz bin dolaylarına inmişti. Bunlardan yaklaşık altı yüz bini Kuzey Afrika’ya gönderilmek üzere yurtlarından atılmış, dört yüz elli bin kadarı kötü yolculuk şartlarında hayatını kaybetmiş ve bunların servetlerine el konulmuştur.[6]

Bu süreç içerisinde yapılan katliamlar sadece Müslümanlar üzerine olmamıştır. Benzeri vahşete Yahudiler de maruz kalmıştır. Şu satırlar mevcut durumu çarpıcı bir şekilde dile getirmektedir:

“…İsrailoğullarının İspanya’daki sayıları, ihtişamlarının yağmalandığı yılda üç yüz bindi. Gayrimenkul ve menkul servetlerinin ve yaptıkları bol miktardaki hayrın değeri binlerce kere bin saf altından daha fazlaydı. Bu zenginlikleri felaket günleri için saklıyorlardı. Bugün sürgüne gönderilmemizden ve harap edilmemizden dört yıl sonra her şey acı bir şekilde sona erdi. Çünkü onlardan yaklaşık on bin erkek, kadın ve çocuk kaldı. Zenginliklerini ve doğdukları ülkeden kendi elleriyle getirdikleri her şeyi sürgün yerlerinde bitirdiler…”[7]

Bu dönemde Yahudilere dünyanın hiçbir yerinde yaşama imkânı tanınmazken, onlara sadece Türklerin kucak açmaları oldukça dikkate değerdir. Zira Osmanlı İmparatorluğu ıstırap içerisindeki bu insanlara şefkat elini bir an bile tereddüt etmeden uzatmıştır.

Yaşanan hüzün dolu sahneler, sadece bu yüzyıllara ait değildir. Oldukça yakın sayılabilecek tarihlerde bile bu ve benzeri sahneleri görmek mümkündür Nitekim 1780’li yıllardaki Paris, hiç de geçmişi aratmamaktadır:

“…Paris’te 1780’li yılların ötesinde, her yıl ortalama 20.000 kişi ölmektedir. Bunların 4000’i hayatlarını hastahane’de bitirmektedir. Kaba bezlerin içine dikilen bu ölüler Clamart’ta sönmemiş kireçle sulanan ortak bir çukurun içine karmakarışık bir şekilde gömülmektedirler. Gerçekte, her gece sürüklenen ve Hotel-Diev’den ölüleri güneye doğru taşıyan el arabasından daha ürpertici ne vardır? Çamura bulanmış bir papaz, bir çan, bir haç, fakirlerin gerçek konvoyu budur. Hastane burada her şey sert ve kötüdür. 5000 veya 6000 hasta için 1.200 yataklar. Yeni gelen, bir cesedin yanında yan yana yatırılacaktır.  Ve hayat, henüz başlangıcında daha cömert değildir. Zira Paris 1780’e doğru, 30.000 kadar doğumdan 8.000 kadar terkedilmiş çocuk kaydetmektedir. Bu çocukları hastaneye bırakmak bir meslektir, adam bunları sırtında, içine üç tane alabilecek örtülü bir kutuda taşımaktadır. Çocuklar kutunun içinde kundaklanmış olarak ayaktadırlar, yukarıdan nefes almaktadırlar. Taşıyıcı kutusunu açtığında çoğunlukla bunlardan birini ölü bulmaktadır; yolculuğunu diğer ikisiyle tamamlamaktadır ve elindekilerden kurtulmak için sabırsızlanmaktadır ve hemen ekmek parası olan işine yeniden başlamak üzere geri dönmektedir…” [8]

Fransa’da bu son derece acı sahneler yaşanırken, tartışılan çözüm önerileri de en az yaşananlar kadar dehşet vericidir. Zira 1783 yılında Ticaret Odası temsilcileri, “nüfusun büyük bir kısmını yok etmek üzere İngiltere’den belli sayıda kurt getirilmesine yönelik, birkaç yıl önce verilmiş bir öneriyi tartışmaktadırlar.[9]

            Bu ve benzeri sahnelerin daha nicelerini tarihin sayfaları arasından hiç de zorluk çekmeden bulabilmek mümkündür.  Avrupalı sadece kendi içerisindekileri değil, dış dünyadaki ötekileri de katletmekten de çekinmemiştir.

[1] Jean Gimpel,  Ortaçağda Sanayi Devrimi, Çev. Nazım Özüaydın, Tübitak Yayınları, Ankara, 1996. s. 200-201.

[2] Andrew Nikiforuk, a.g.e.  s.70.

[3] Andrew Nikiforuk,  a.g.e.  s.73.

[4] Amerika kıtası,  çok daha önceden bulunmuş olmasına rağmen, asırlar boyu bu kıtayı yeni “keşfetmiş” bir kişi

olarak tanındı.

[5] Jacques Attali, a.g.e. s. 233.

[6] Cemal Bali Akal,  Modern Düşüncenin Doğuşu, İspanyol Altın Çağı, Dost Kitabevi, Ankara, 2010.    s. 44.

[7] Jacques Attali,  a.g.e.  s.185.

[8] Fernand Braudel, Maddi Uygarlık, Ekonomi ve Kapitalizm, 15. ve 18. Yüzyıllar, Gündelik Hayatın  Yapıları, Cilt: 1, Çev. Mehmet Ali Kılıçbay, Gece Yayınları, Ankara, 1993.  s.17.

[9]  Fernand Braudel,  a.g.e. s.48

Paylaş
Etiketler: Asya ve Avrupa tarihiAvrupa VahşetikatliamlarMakale yazarlarından
Önceki Yazı

Benim Mantolamam Has Olsun…

Sonraki Yazı

Büyük Yemin

Özkan KARACA

Özkan KARACA

1977 Malatya doğumludur. İlköğrenim, Ortaokul ve Lise öğrenimini İstanbul’da tamamlamıştır. Lise öğreniminden sonra tahsili sürdürmeyerek iş hayatına atılmıştır. Kanal 7 televizyon kuruluşunda aktüel kameramanlığı yapmış, askerlikten sonra da bir süre bu kuruluşta çalışarak iş değişikliği dolaysı ile ayrılmıştır. Daha sonra televizyon ve dizi filmlerin setlerinde önce kameraman asistanlığı, ardından kameraman olarak prodüksiyon çalışmalarında aktif olarak yer almıştır. Küçük yaşlarından bu yana ara vermeden yazı denemeleri karalayarak üslubunu geliştirmiştir. İlk makalesi 18 yaşlarında yerel bir gazete (Karadeniz Gözde) köşe yazarlığı ile başlamıştır. Şiir ve makaleleri; Aktüel, Ay Vakti, Çorum 2000, Fikir Yolu, Güllük, Hece, Hicran, İlkadım, İslami Edebiyat, Kara Kalem, Kumru, Küskün Akasya, Maki, Mavera, Sarı Çiğdem, Şiir Merdiveni, Yüz Akı dergilerinde yayınlanmıştır. 2007 yılında İki Kanat Yayınları’nı kurmuştur. Can Suyu, İHH, Yardımeli gibi sivil toplum kuruluşlarının yurt dışı temaslarında yer alarak yardım ve hizmet faaliyetlerini görüntülemiş ve belgesel haline getirmiştir. Sinema diline vakıf olarak, kamera plan ve acı tekniğini kavrayarak hikâye tasvirini birleştirmesi ile film senaryoları da yazmaktadır. Tarihsel duygu ve günümüzün yaşamsal kodlarını açarak ülkemizin tarihi ve kültürel zenginliklerini tanıtmaya yönelik çeşitli belgesel filmleri üretirken, bir yandan da kaliteli teknik altyapı oluşturan “Atlantik Medya ve Prodüksiyon” şirketinde; belgesel, dizi, televizyon filmlerine yönelik yapımcı - yönetmen olarak faaliyetini sürdürmektedir. Yine Atlantik Medya ve Prodüksiyon şirketinin bünyesinde bulunan ve 2016 yılında kurulan MSN Yayıncılık’ın Genel Yayın Yönetmenliğini yapmaktadır. İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM), Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER), Türkiye Gezginler Derneği ve İzollu Vakfı üyesidir. Yayınlanmış Kitapları: Aynalar (2007), Kanlı Şarap, Küflü Ekmek: Sömürgecilik (2017), Dövüştüler, Götürüldüler, Dönemediler: Esarette Kalanlar (2017), Dinlerde, Mitolojilerde, Savaşlarda: Kurban (2017)

İlişkili Yazılar

Özkan KARACA

İstanbul Şehir Kültürü ve Bilinci (II)

22 Haziran 2017
5k
Özkan KARACA

İstanbul Şehir Kültürü ve Bilinci- (I)

17 Haziran 2017
5k
Özkan KARACA

1. Dünya Savaşı Öncesi Osmanlı Devletinde Durum

06 Haziran 2017
5k
Özkan KARACA

Aynalar

03 Haziran 2017
5k
Sonraki Yazı

Büyük Yemin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap