Sıcaklar bastı ya şehirleri eşkiyalar gibi herkesin canı başına yük.
Kimseler masafir de istemiyor, misafirliğe gitmek de istemiyor.
Eski edep düzen, kibarlık, da kalmadı ki. Bazı ‘misafir de ne kafir’ dedirtiyor kendine arkadaş.
Daha kapıdan giriyor; bu buraya olmamış, bunu şuraya koy, koltuklar yeşil de halı neden kırmızı?
‘Sene ne keyfimin kel kâhyası mısın?’ Diyemiyorsun tabi.
Level atlayıp güneşliği niye tülün üstüne taktın diyen bile var ayol iyi mi?
Yok efendim tabaklar, bardaklar, küllükler eski moda…
Ülen, tabağın içine koyacak malzemeyi, kaliteli gıdayı buldun da tabağın nakışı mı dert şimdi sana, töbe töbe…
Ben evimde hiç plastik tabak bırakmadım, hepsini attım, deyip az sonraki ikram faslında üç elmayı beş kişiye üleştirmek için alnı çatlayanı ev sahibini de gördüm.
Yaz, kış ne zaman gidersen git, gülen bir yüzle karşılayıp, hemen yere sofra bezini serip yazın domates salatasını, kışın, turpu, havucu ve sevgisini de rendeleyip misafire sunan rahmetli halacığımı da gördüm.
Burdan şu çıkar, bu izbelerin hepsi seni görmeye gelmemiş, evi görmeye gelmiş, ne derin sığlık…
Geçeceksin böyle ziyaretçiyi.
Hele haber vermeden, komşuya da olsa çat kapı gelmeler, hiç olacak iş değil.
Ben kapısına vurmadan çocuğumun odasına bile girmedim ayol. Edep, adap bunu gerektiriyor.
Hele bir de ‘evi geziyim’ diyen var iyi mi?
Sanırsın ev değil gezeceği Bakingım sarayı veya Tacmahal.
Neyini gezecen? Yaşanan, uyunan yuyunan, aş pişen bir evceğiz işte. Gececeksen müzeye git parka git, olmadı kuleye çık Eyfel’e misal.
Gözkapağını niye yaratmış Allah, o da senin perden, sansürün, sınırın herşeyi görmek zorunda değilsin.
Hele bir de ‘namazcılar’ var. Zaten gelmişsin iki saatlik ziyarete, her geldiğinde abdest alıp namaz kılarsan gitti ziyaretin bir saati.
Geçenlerde biri kıbleyi sordu, söyledim, yetmemiş, telefonunu çıkarmış, yere tutmuş, kıble arıyor.
Napıyorsun, zaten namaza niyette;
‘Durdum divana,
Uydum Kur’an’a,
Yönüm kıbleye, Kıblem Kabe’ye’ demeyecek misin? Dedim, he hu, deyip geçiştirdi. Oysa niyettir her ibadette istikamet huuuu…
İbadetin gizli yapılanı makbuldür diye belletildik hem.
Nerden nerelere geldik, biri de dün gündelik kıyafetime, ‘bu tişörtlerin modası geçti, benim de vardı eskiden aynısından’ demesin mi?
Evet, dedim tişörtüm eski, demek ki neymiş, ben yirmi sene önce de şık giyiniyormuşum, şimdi böyle naylonsuz saf penye triko mu var?
Bir daha gelirse daha eski model birşey bulursam onu giyeyim, dün Trendyoldan aldığım Çiçekli fistanımı giymeyim.
Hülasa, komik olmayalım misafirlikte, hoşsohpet olalım, nazik olalım, gümrük memuru, maliye memuru gibi sorular sormayalım. Gözlerimizi mersedes farı gibi açıp her köşeyi kolaçan etmeyelim emi.
Gitti de kurtulduk demesinler, yine gel ne olur desinler.
Gel zaman git zaman, geçmiş zaman misafir sevmeyen bir geline, kaynatası ve kaynanası bir gün aniden çıkagelmiş.
Gelin alı al, moru mor zor bir sofra çıkarmış. Torunda bir sevinç bir sevinç dedenin nenenin kucağından inmiyor, ninenin yanından ayrılmıyor.
Gelin gerim gerim gergin, kıskanıvermiş bu sevgi yumağını ‘ben çocuğu uyutuyum’ demiş.
Çocuğu almış, beşiğinde sallıyormuş.
‘Oğlumun nenesi geldi hu hu
Oğlumun dedesi geldi hu hu
Gelmeden gidesi geldi hu hu’
Çocuk bir türlü uyumaz. Dede der ki ‘gelinkızım kolların yoruldu, biraz da ben sallayım beşiği de uyutuyum bebeyi’
Beşiği alır eline
‘Dedesinin adı Durali hu hu
Bugün de buralı hu hu
Yarın da buralı hu hu’
Ben gelene surat etmem, severim konuğu. Ziyarete gittiğim hiçbir evde de teftiş memuru gibi gezmem, geçer otururum bir yere, yerimden kalkmam. Haddimi bilirim. Hatta gariptir ama tekrar gittiğimde de o eve hep aynı yere oturduğumu fark ettim.
Evlerimizin salonları, o evin zekâtıdır, misafire aittir ‘misafir on kısmetle gelir birini yer, dokuzunu bırakır’ derdi atalar.
En iyisi eskidenmiş, evlerin ev olduğu dönemlerde yani evler bahçe içindeyeken iki oda da misafirhane yapılırmış, evin nitişiğinr.
Allah kimseyi misafirsiz, konuksuz bırakmasın, tabi ki misafir gelecek, hoşgelsin, safa gelsin ama bizi özlediği için gelsin. ‘Tanrı misafiri’ diye bir deyimimiz var ayol! Daha ne olsun.
24 Temmuz 2025
Ankara























