Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Zehra ULUCAK

Surlar Arasında Ağlayan Şehir

Zehra ULUCAK Yazar Zehra ULUCAK
18 Şubat 2010
Zehra ULUCAK
1
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Diyarbekir… Uğruna nice canların verildiği, adına yanık yanık türküler yakılan surlar arasında ağlayan şehir.

Kendine has kültürü, görsel estetiği ile Diyarbakır…

Bizans’ın son kalesi, İnaloğulları ve Akkoyunlular’a başkentlik etmiş, Dicle kenarında önemli ticaret ve ulaşım yollarının kavşağında kurulmuş, dört büyük sur arasında güneşin doğduğu şehir…

Zenginin çok zengin, fakirinse çok fakir olduğu, yaslanan ile yaslanılan arasında köprü olmuş şehirde gittikçe zenginleşen burjuvazi ve 50 derece sıcağın altında açlıktan ölecek kadar çaresiz insanlar yaşar.

Sokak aralarında polisler, askerler dolaşır bu şehirde. Çocuklar çelik çomak yerine taş atar polise… Kaçakçılık genelde başlıca mesleğidir zenginin… Milli maçlardan sonra, kimileri Türkiye’nin kaybetmesine sevinir bu diyarda. Asya’nın batısında metropolitan bir şehirdir Diyarbakır. Türk, Arap, Kürt, Musevi, Hıristiyan bir arada yaşar medeniyetin doğduğu kanla sulanmış bu topraklarda.

TTK eski Başkanı Halaçoğlu’nun  ‘Anadolu Aşiretler, Cemaatler ve Oymaklar’ kitabında ilginç iddialar yer alıyor. Kimilerinin Kürdistan olarak iddia ettikleri Diyarbakır’ın tarihte “Kürdistan” olarak geçmediğini söyleyen Halaçoğlu, “Kürtlerin yaşadıkları yer bugün Irak’ın kuzeyiyle, İran tarafındaki bölgedir. Diyarbakır bölgesi tarihte ‘Kürdistan’ olarak geçmez. O bölgelere Kanuni döneminden sonra yavaş yavaş gelmeye başlamışlardır” diyor belgeleriyle.

Osmanlı arşivlerinde bulunan birçok belge bugün Kürt diye bilinen birçok aşiretin birkaç asır önce Türkmen olduğunu ispatlar içeriktedir.

16. Yüzyıl’daki Safevî – Osmanlı çekişmesi sırasında Alevî Türkmenler, Osmanlı yönetiminin baskısından kurtulmak için Sünnî Kürt aşiretlerinin içine karışıp zamanla asimile olmuşlardır.

(Kaynak: Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu)

85 yıl boyunca Türkiye Cumhuriyeti’nin aslen iç meselesi olan Kürt meselesini Mustafa Armağan, ‘1924’te Diyarbakır’da toplanan Türk-Kürt Kongresi’ adlı yazısında gayet güzel açıklamış;

1923 Ağustos’unda yapılan seçimlerde Kürt kökenli milletvekillerinin yeniden seçilemediğini, artık Kürtler ile Türkiye Cumhuriyetini birbirine bağlayan tek bir bağın, Lozan’da halledilemeyen Musul sorunu olduğunu anlatmıştır.

Mustafa Armağan’ın yazısına göre; Türkiyeli Kürtler Musul’daki kardeşleriyle birleşme hayalleri kurarken, TC de Kürtlerin Musul sorununda kendi tarafına meyletmesi için onlara bazı ayrıcalıkların verileceği vaat ediliyordu. Bir belgeye göre 1 Ağustos 1924 günü Diyarbakır’da bir “Türk-Kürt Kongresi” açılmış ve kongrede Güneydoğu’ya özerklik verilmesi anlamına gelecek bazı yeni düzenlemeler kararlaştırılmıştı.

Buna göre, 1) Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgelerde özel bir yönetim şekli kurulacak, 2) Hükümet Kürtlere bütçeden özel ödenek ayıracak, 3) Hapisteki Kürtler için genel af çıkarılacak, 4) Bölge halkından 5 yıllığına asker alınmayacak, 5) Şer’î mahkemeler yeniden kurulacak, 6) Halktan toplanan silahlar geri dağıtılacak, 7) Bölgede görev yapan bazı Türk subay ve memurları görevlerinden alınacaktı. Buna karşılık Kürtler de Musul sorununda Türkiye’yi destekleyeceklerine söz vereceklerdi.

Konu tam TBMM’ye getirilecekti ki, 3-4 Eylül 1924’te Beytüşşebab isyanı patlak verdi, ardından da bahar aylarında Şeyh Said isyanı. Belki de Türkiye için altın bir fırsat olan bu son “ortak akıl” girişimi de böylece suya düşmüş oldu. Sonrasında Türkiye’yi 85 yıl uğraştıracak olan kapan, ağır ağır kapanacaktı…

Diyarbakır, sendikalaşma ve dernekleşme konusunda, kitlesel örgütlenmeyi başarabilmiş önemli bir şehridir aslında.

Güneydoğu Anadolu’da CIA, Mossad ve emperyalist devletlerin Türkiye Cumhuriyetine karşı desteklediği, devletinin gücünü azaltmak, ülkeyi içten içe çürütmek amacı ile kurulan, bölgedeki Kürt kökenli insanları bölgesel çıkarlar amacı ile kullanmış olan bir terör örgütü ziyan etmiştir, Diyarbakır’ı da tarihini de…

1990’larda Irakta Barzani’nin desteğiyle kurulan terörist kamplarında ve İran’daki kamplarda gayrı nizami harp tekniklerini öğrenen, örgütlenmiş terörist grup PKK, sosyalizmi araç olarak kullanıp halklarından ziyade emperyalist güçlerin emellerine alet olmaktadır.  PKK, Türkiye Cumhuriyeti’nin 1985-1993 seneleri arasında, Körfez Savaşı’nın ve dağılan Sovyetler Birliği’nin oluşturduğu siyasal boşlukta basiretsiz davranmasını fırsat bilip, halkı devlete karşı kışkırtmışlardır. Ezelinden intikam alma derdinde olan Kürtlere özgürlük vaat edilmiştir.

1993ten sonra operasyonlara başlayan devlet bu örgütün gücünü kırsa da; her türlü finansmanını sağlayan ABD’ye rağmen sesini siyasal ortamda çıkaramayacak kadar zavallı olan bu kahrolası örgüt silah ve uyuşturucu kaçakçılığı ve halktan alınan haraçlarla silahlanıp dağa çıkmış, 20 senede 30000 masum insanı katletmiştir.

Affınıza mahçuben şunu da eklemeden geçemeyeceğim; köpek bile su içtiği kaba pislemezken, senelerce ekmeğini yiyip suyunu içtikleri ülkeye ihanet etmiş, devletin askerine kurşun atmıştır bu isyancı soysuzlar.

Kürt halkını  ’emperyalizme karşı savaşıyoruz’, ‘biz halkların kardeşliğini savunuyoruz’ diye kandırıp, ‘kültürüyle, diliyle ezilen bir halkız’ bahanesiyle haklarını savunduklarını iddia edip; yıllardır beraber yaşadıkları, komşu oldukları halkın hakkını gasp edip, arkadan vurmuşlardır.

PKK’nın amacı hiçbir zaman Kürtlerin bağımsızlığı yahut hakları olmamıştır. Ruslar tarafından beslendikleri dönemde katlettikleri insanları gömerken sosyalist şiirler okuyanlar, SSCB yıkıldıktan sonra cenazelerde dua eder olmuşlardır. Amaçları sadece istikrarsızlık yaratmak ve her kalkınma teşebbüsüne bir şekilde çelme takarak gelişmemişlikten rant sağlamaktır. Kürt halkı PKK’nın piyonudur sadece.

Aklıma senelerdir takılan bir şey var ki bu da, güç yapısı itibarıyla dünyanın önde gelen ordularından biri olan Türk Silahlı Kuvvetleri nasıl olur da üç beş faşist ruhlu çapulsuzun kökünü kazıyamaz? Yıllar evvel kepenk kapatmaları için esnafın PKK tarafından zorlandığı, hatta tehdit edildiği söylendi. İlk kepenk kapatıldığında devlet, elinde kilitleri kıran makaslarla hatta pompalı tüfeklerle dükkân açtırdı Diyarbakırlı Kürtlere ama ondan seneler sonraki yine aynı kepenk indirme eylemine hiç müdahale etmedi. Neden devlet yaptırım gücü varken buna engel olmadı? Sadece örgütlenmiş bir halkın demokratik tepkisine, yeter ki dağa çıkmasınlar, kepenk indirseler de olur mantığıyla mı yaklaşmaya başladı?

Irak Savaşında Amerika, 400bin’e yakın silahını kaybettiğini açıklayarak kuzey ırak’taki teröristlere satmış veya hibe etmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri, PKK’nın kökünü kurutacak güce sahip olduğu halde nedense operasyonları hep siyaset engeline takılır. Çünkü bu süreçten kar sağlayan politikacılar ve bu işten para kazanan şirketler vardır.

Birçok Avrupa ülkesinde,  bazı devletlerin PKK’yı, uyuşturucu ticaretinin sorunsuz sağlanması amacıyla kurduğunu yazarlar. PKK, milyar dolarlık uyuşturucu ticaretinin akışının rahat sağlanması açısından bu bölgede önemli bir üsttür ve uyuşturucu işinden nemalananların işine gelmez tabi PKK sorunu çözmek.

Bizim ülkemizde dinini yaşayana yobaz, gerici derler, Milliyetçi olup vatanına bayrağına sahip çıkan ülkücüye faşist, şövanist derler, solculara da ya vatan haini ya komünist derler.

Amerika, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında maşa olarak kullanmak üzere PKK denen terör örgütünü ülkemize musallat ederek; yobazlık, faşistlik, vatan hainliği nasıl oluyormuş gösterdi.

Şimdi bazıları rahmet okur oldular gericiliğe, şövanistliğe, devrimciliğe. PKK hepsine bedel gözyaşı döktürdü analara. PKK, Türk milletinin savunma mekanizmasını güçlendirmiş bir panzehirdir aynı zamanda. Kurtlar Vadisi dizisini takip edenler hatırlarlar; İskender Büyük, devletin PKK’yı, vatan evlatlarına bayrak ve vatan sevgisini aşılamak amaçlı oluşturduğunu söylemişti. Eğer demişti, PKK olmasaydı bu millet bayrağına bu kadar sahip çıkmazdı…

Yalnız şunu herkesin bilmesi gerekir ki; Kürtlerin hepsi PKK’lı değildir. PKK’nın da hepsi Kürt değildir. Dolayısıyla Kürt halkının hepsini, PKK’nın sebep olduğu şiddet ortamından nemalananlarla aynı kefeye koymak yanlıştır. Diyarbakır’da yaşayanları homojen bir toplum olarak niteleyip hepsine potansiyel terörist gözüyle bakmak olmaz.

80 öncesinde doğu ve güneydoğu bölgelerinde giderek artan zengin aşiret(şafi mezhebinin ağa zihniyetinin oluşmasında önemli rolü vardır)-fakir halk uçurumu vardı. Devletin o dönemlerde iki seçeneği vardı; ya zenginin yanında olacak ya da zengine karşı fakiri savunacaktı. Devlet zenginin yanında olmayı seçince buna karşılık öcalan yaptığı türlü provokasyonlarla fakir halkın desteğini yanına aldı ve o fakir halk, devletin (belki biraz geç kalınmış olsa da) onlar için uğraşını asla nazarı dikkate almadan sürekli çaresizlik, ezilmişlik ve dışlanmışlıktan dem vurdular.

Devletin 20 yıldır avuç dolusu para akıttığı, milyarlarca teşvik ödenen, GAP ile ihya edilen, devletin genelde vergi alamamasına rağmen en çok para harcadığı, eğitim ve sağlık alanında oralara personel ve hizmet gönderdiği, Kürtçe konuşmanın özgürleştirildiği Diyarbakır’da bu canlanan girişimciliğin kendi çıkarlarının aksine olacağına inananlar, çözümsüzlükten rant sağlayanlar devrim yollarına başvurdular. Karanlıktan çıkar sağlayanlar, aydınlıktan kaçıp geriye dönmek istediler.

Sırf sakin otursunlar, aman ayaklanmasınlar diye gelişmesi adına Diyarbakır’da açık açık vergi kaçırılmasına göz yumulur, teşvik ve yatırımlarda öncelik buraya sağlanır, spor kulüpleri kayrılır, kacak akaryakıt ticareti yapılması, kacak elektrik kullanılması görmezden gelinir ama hala birileri “çözümsüzlük var ” diye devlete isyan eder, ortalığı savaş alanına çevirir, ama devlet bunu önlemek adına güç kullandığında kabahatli olur kimilerinin gözünde.

Hatırlar mısınız, bir ara emniyet güçleri sokaktaki lastikleri yakmak yerine toplayıp emniyete getirenlere lastik başına 1tl veriyordu? O zamanlar çoluk çocuk demeden halk Diyarbakır sokaklarından lastik toplayıp para kazanmıştı. Şimdilerde ise oyun oynamayı polise taş atmak sanan Kürt çocuklarına, emniyet mensupları kendilerini sevdirmek adına yemek ısmarlıyormuş. Devlet bu yöre halkına bu kadar fedakârca açılımda bulunurken, 30000 masum insanın ölmesine sebep terörist başı kopasıca apo denen adam için ellerinde onun posterleriyle sokaklara dökülmek, dükkân yağmalamak, orduya askere hakaret etmek, küçük çocukları kullanıp polisi taşlatmak ayıp olmuyor mu artık?

Yalnız şu da aşikârdır ki; Diyarbakır’daki birçok Kürt halkı, Kürt kimliğinden önce Müslüman kimliği, Ümmet bilincini taşımaktadır ve bunun PKK’nın ideolojisiyle uzaktan yakından alakası yoktur.

Hasılı; kimileri ‘şeytan diyor, al eline makineyi tara hepsini’ derse, kimileri ‘en iyi Kürt ölü Kürt’tür’ derse, kimileri de bu şehrin sporcusu sahaya çıkınca ‘defolun teröristler’ diye bağırır, kimileri de sokaktaki adamın meşrebine laf söylerse bu mesele daha çok su götürür. Fanatizmi körüklememek lazım!

diyarbekir warê mine, [diyarbakır benim varlığımdır]

diyarbekir cihê mine.. [diyarbakır benim yaşadığım yerdir]

cihê bav û kalê mine [benim babamın dedesinin bile yaşadığı yerdir]

ew mesken û paytaxta min e… [benim başkentimin meskenidir..]

diye şiirler okurlar Diyarbakır’da.

Burası bizim başkentimiz deyip sonra da biz de bu ülkenin vatandaşıyız demek ikiyüzlülüktür. Bu ülkenin tek başkenti, tek bayrağı vardır… Kargaşa ortamını fırsat bilip bundan çıkar sağlayanlar, halkı devlete karşı provoke edenler, hele hele bunlara çocukları alet edenler er yada geç hem Allah’a, hem Devlet’e, hem de millete hesap verecekler!

.

Paylaş
Etiketler: ayaklanmadiyarbakırfaşistgapkaçakçılıkkürtmilliyetçilikpkkpolisterör örgütüteşvikTSKuyuşturucu
Önceki Yazı

Bulgaristan’dan Yeni Oyun

Sonraki Yazı

Savaş Biraz da Böyle Bir Şeydir

Zehra ULUCAK

Zehra ULUCAK

İlişkili Yazılar

Zehra ULUCAK

All The Curse Of Allah Be Upon Israel

01 Haziran 2010
5k
Zehra ULUCAK

Tüfek İcat Oldu Mertlik Bozuldu

28 Mayıs 2010
5k
Zehra ULUCAK

Dünyanın En Pahalı Benzini Neden Türkiye’de?

24 Mayıs 2010
5k
Zehra ULUCAK

Emeklilik Çanları Baykal İçin Çalıyor

19 Mayıs 2010
5k
Sonraki Yazı

Savaş Biraz da Böyle Bir Şeydir

Yorumlar 1

  1. Ahmet Ay says:
    16 yıl önce

    Sayın ULUCAK;
    Diyarbakır’da yaşayan bir Kürt olarak yazınızın içeriğinin bir kısmına katılmadığımı, ancak emek ürünü olan çalışmanızı saygıyla karşıladığımı belirterek ufak bir düzeltme yapmak istiyorum.
    “diyarbekir warê mine, [diyarbakır benim varlığımdır” tercüme hatası vardır. Doğrusu Diyarbakır benim yaylamdır. Zira war yayla anlamındadır. Türkçedeki gibi varlık anlamında değildir. Sevgi ve saygılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap