Ey petrol aşkı ile Osmanlıyı yıkanlar. Kabilden farkınız ne. Bir tesbih taneleri gibi ağlıyor Osmanlının yetimleri….
Dünyayı neden cennet yapmıyorsunuz. Kabilden farkınız ne. Nefis insanısınız. Allah insanı olun
“Asrıma nasıl zalim demeyeyim
Fukaralık kirdi
Ocağıma girdi” Dünyamızda acından ölenler var. Uzanıyor mu elleriniz? Uzanmıyor. Kabilden farkınız ne. Ademin evlatları değil mi o açlık ve yoksulluk içindeki ülkeler
Benim ecdadım İstanbul’u fethetti. Ezanlar okunan bir belde oldu İstanbul. Girdikleri ülkeleri yakıp yıkanlar, Kabilsiniz. Aynı kalp Kabilde de vardı.
“Asrım koynumda yılan
Öğrettiği hep yalan
Rüzgârı gönlümü yaptı talan
Sarhoş oldu namaz kılan.
Allah için ne yaptınız. İnsanlığın bir kısmı köle. Ey insanlara İbadet hakkı bile vermeyenler. Kabilde de aynı kalp vardı.
Yusuf’u kuyuya atan kardeşlerden ne farkınız var. Onlar da tevhide inanıyordu ve peygamber çocuklarıydı… Aynı zalim kalp sizde şimdi…
Hz İbrahim’i ateşe atanlardan farkınız var mı? Tevhit inancı sizin de gözünüzde suç… Hani inanca saygı. İnanç hürriyeti. İnsan hakkını çiğneyenler, zulümde eskileri geride bıraktınız.
Ne dünyayı cennet kıldınız ne gönüllerinizi. Beyinleriniz cehennem kadar azgın, nefsinize hizmet etmeyene, Size esir olmayana… Köle olmayana…
Allah’ı tanımak için geldik dünyaya. İlahi kitaplar Allahı tanıtmakta. Var olan her şey Allah’ı tanıtmada. Allah’a kul olana savaş Allah’a savaş değil mi? Bırakın insanların yakasını. Gönlünce zikretsin yaradanı. Dönüşleri cennete olsun…
“Dünyaya geldim seni bilmekti murat
İnci incidir zikirli günler
Gönlüm yaşadı dernekler düğünler
Kefenim olsun at” kaç Allahla kullar arasında duvarlarsınız. Siz yeni Kabillersiniz…
Sen Kabil Gibisin Ben Habil…
Sen Kabil gibisin ben Habil…
Musa ile Kızıl denizi geçtim
Yusuf ile zindanda yatan benim
Veysel Karani rasul aşığı
Veysel güneşim ondan aldım ışığı…
Fatih İstanbul’u cennet yaptı
Yolu yolumdur sapan saptı
Sarıkamışa kar yağdı o ne işti
Soğuğu gönlüme düştü
Kar altındayım
Yad ediyorum o günleri hep
Kur’an başa taçtı
Aklımız çiçek açtı
Ta çocukluğumdan beri
Yüzüm güneşe döndü
Karanlığım kuyuya indi…
Anadan başka bir anam var vatan
Bayrak sevgimdir gönlümü büyüten
Asrıma nasıl zalim demeyeyim
Fukaralık kirdi
Ocağıma girdi
Asrıma nasıl zalim demeyeyim
İslam kardeşliği kuru dal
Irkçı ırkçılığı başına çal
Asrıma nasıl zalim demeyeyim
Evlat anasını tanımıyor
Müslüman gibi yaşamak zor…
Asrıma nasıl zalim demeyeyim
Atomlar gönlüme de atıldı
Süte yine su katıldı
Asrıma nasıl zalim demeyeyim
Dertlerle çıkamıyorum başa
Allah düşürmesin ne dosta ne gardaşa…
İnsanım melekten ağır yüküm
Giymişim kırk yıla hüküm
Gülümü savurdu eylül ekim
Günahıma yordum havanın sisini
Nasıl sevmem göklerin mavisini
Uçurtmalar gibi gözlerim
Sundular denizin kirlisini pisini
Nasıl çıkar benim kirim
Ölüme hep güldüm
Şehit olacak bir güldüm
Şehit olamamak büyük derdim
Bekliyorum Allah kerim
Her sabah yeniden doğarım
Okunur ezanlar karanlığı boğarım
Günde beş vakir akar göz yaşım
Sofram boş ne peteğim var ne arım
Yaşım kırk olunca
Yunus oldu kılavuzum
Güldü gülmeyen yüzüm
Kim anlayacak beni sen anla yar beni
Öldürecek bu hançerli şehir beni
Yıkamaya kalkmasın kirlenir nehir beni
Cenazeler uğurluyorum ecel seçecek ahir beni
Ben her ölenle öldüm
Fitneci fesatçı dolu etrafım
Kitaplarla eskidi rafım
Ben de kirliyim sanma safım
Çocuklukmuş süt beyaz
Aklımız kirleniyor kış yaz
Altaylara benzer gönlüm
Kederle dolu ömrüm
Asi değil gönlüm Hiraya
Tapmadım makama tapmadım paraya
Öfkem namuslu sırtımdaki haram çuladır
Sevgim yolundaki kuladır…
Gözlerim bir çift çeşme
Şiirlerimdir akan
Kardeş ülkelerin derdidir yakan
Ah nereye baksam kan
Atomları var Kabilin
Aşkım silah
Maviye aşığım
Aşıklar ölmez diye aşığım
Asrım koynumda yılan
Öğrettiği hep yalan
Rüzgârı gönlümü yaptı talan
Sarhoş oldu namaz kılan
Pusu kurdu gönlüme asrım
Vız gelir gönlüme gönlüm yiğit
Gökler yanında gönlümün
Asrımın işi yalan
Ey sevgili ey ulular ulusu ey rahman
Derdim değil ekmek derdim gönül
Neye yarar ömür
Bir gönül sahibi olsam