Cenab’ı Allah insana akıl nimeti vermiş ve onu diğer bütün varlıklardan daha üstün bir durum da yaratmıştır. Akıl nimetine sahip olan insanda vatanına sahip olma, kendi vatanında bağımsız ve hür bir şekilde yaşama duygusunun olması doğal bir duygudur. Dinimiz İslam vatan sevgisinin önemine işaret ederek onu iman ile bağdaştırmış ve vatan sevgisinin imandan olduğu beyan etmiştir. Zira vatansız ya da vatanında başkanlarına bağımlı bir şekilde yaşamaya yaşamak denilemez.
Şüphesiz ki; vatana sahip çıkıp hür olarak yaşamakla dini, imanı, namus ve mukaddesatı ayaka tutmak mümkündür. Aslolan kendi vatanında hür ve bağımsız olarak yaşamaktır. Bu manada vatan müdafaası esnasında şehit olmak veya gazi olmak şerefli bir makam olarak gösterilmiştir, şehitlik Peygamberlikten sonraki en yüce makam kabul edilmiştir. Gazilik de bu amaçla kazanılan bir onur madalyasıdır.
Bir kimse Allah-u Teâlâ’ya, Allah-u Teâlâ’nın dinine ihânet ettiği zaman; din-i İslâm’ı ve Müslümanları kâfire peşkeş çekmek olur. Artık ondan her şey beklenir. Bunu yapan her şeyi yapar. Vatanını bağımsızlığı satar, bu gibiler için artık şeref onur haysiyet mevzu bahis değildir. Biz bunlara “Vatan haini” diyoruz. Onlar ülkeye düşmandırlar, kendilerine bir şey emanet edilemez, zira emanete de hiyanetlik ederler.
İhanet: hainlik, hıyanet, nankörlük, emanete ters hareket, ahde vefasızlık, ahdi gizlice bozarak hakka aykırı davranmak anlamındadır. Hainin ülkeye kazadıracağı bir şey yoktur. Haktan görünüp Münafıklık edenler de hainlerden farksızdır!
İhanet eden kimseye de “hain” denilir. İhanet, birisine kendisini güvenilir tanıttıktan sonra, o güveni bozacak ve hakka aykırı iş yapmak demektir. İhanet, İslâm ahlâkında münafıklık özelliği olarak sayılmış ve haram kılınmıştır. Çünkü Müslüman, herkesin malı, canı ve namusu konusunda kendisinden emin olduğu kimsedir. Emanet ve ihanet malda olduğu gibi sözde de olur. İhanetin zıddı emanete sadakattir, kendisine güvenilen, kendisinden emin olunan kişidir. Onun için bizim Peygamberimize: “Muhammed’ül Emin” denilmiştir.
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Kendilerine hainlik edenleri savunma; zira Allah, daima hainlik yapıp günah işleyen insanı sevmez! (Kötü fiillerini) insanlardan gizliyorlar da Allah’tan gizlemiyorlar. Oysa geceleyin O’nun istemediği şeyi kurarlarken O, onlarla beraberdir. Allah, onların yaptığı her şeyi kuşatmıştır”. (Hiçbir şeyi O’ndan gizleyemezler.)
Yüce Yaratanın bu konudaki hükmü şudur: “Allah ve Resûlüne karşı savaşan(Kafirlerin) ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların (Müslümanları bir birine düşüren fitne çıkaranların) cezası, ancak öldürülmeleri ya asılmaları yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürgün edilmeleridir. Bu onların dünyada çekecekleri rezilliktir, âhirette ise onlara büyük bir azap vardır.” (Maide Suresi Ayet: 5/33)
“Eğer müminlerden iki topluluk birbirleriyle vuruşursa, onların aralarını bulun. Buna rağmen biri öbürüne saldırırsa, bu saldıran tarafla, Allah’ın emrine dönünceye kadar siz de vuruşun. Döndüğü takdirde aralarını hakkaniyetle düzeltin ve hep âdil olun, çünkü Allah âdil davrananları sever.” (Hucurât Suresi: 49/9).
Cenab’ı Allah bizleri bu konuda net bir şekilde uyarıyor. “Ey iman edenler! Müminleri bırakıp kâfirleri dost edinmeyin. Allah’ın aleyhinize apaçık ferman vermesini mi istersiniz?” (Nisâ: 144) Cinsi ne olursa olsun küfür, İslâm’a göre tek bir millettir. Müminlerin dostu ise ancak Allah’a tam anlamıyla iman etmiş olan müminlerdir.
“Sen onların dinlerine uymadıkça ne Yahudiler ne de Hıristiyanlar aslâ senden hoşnut (memnun) olmazlar.” (Bakara: 120)
Vatan korunması gereken bir hazinedir. Bağımsızlık ve hürriyet ise esaret zincirlerini kıran bir haykırıştır! Bağımsız ve hür yaşayamazsanız din, şeref, haysiyet değerlerini de koruyamazsınız. Onun için vatan uğrunda ölmek şeref, gazi olmak da onurdur. Selam olsun din, vatan, namus ve bayrak uğrunda can verenlere!…Allah onların mekanlarını da cennet etsin!