Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cumartesi, Aralık 6, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Ülkü TAŞLIOVA

Seher

Ülkü TAŞLIOVA Yazar Ülkü TAŞLIOVA
27 Mayıs 2016
Ülkü TAŞLIOVA
0
401
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

“Ah benim nursuz, kötürüm aklım, her yerde çırıl çıplak karşımda duran nefsime nasıl da yenik düştün. Onca emek bilinmediyse sebebi ben değildim ki. Ya çekile çileler…Peki ben kadınsam, insan değilmiyim?” diye düşünüyordu. Hâkime Hanımın ardı arkası kesilmeyen sorgusundan çok kendi kendini hesaba çekmesi bitmek bilmiyordu. Mahkeme duvarlarının soluk yüzünde yankılanan ses beyninde uğulduyordu. “Sen mi yaptın? Neden yaptın?” kelimeleri ilişiyordu kulaklarına.

Ruhu yükseğe çıkmış, ayakta duran zayıf bedenini seyrediyor gibiydi. Başından sıyrılarak omuzuna düşen yazmasını fark etti. Örgülü kara saçları ıstırabın rengine bürünmüştü sanki. Tekrar bağlamak istedi, yazmanın uçunu bulup bağlayamadı. Bir an, açık kalan başının tedirginliğini yaşadı. Saçları gibi bütün hayatı da orta yere dökülüvermişti. Arka sırada oturan birkaç akrabasının nefesleri ensesinde rüzgâr gibiydi. En çok da durmadan mırıl mırıl dua eden bacısı kaygılıydı. Hâkime Hanım, “Söyle hanım sen mi yaptın?” diye tekrar ettiğinde başını kaldırıp yüzüne baktı baktı. Hal ehli olmayan nerden bilsindi nefis belasını. “Evet” diyebildi kısık sesiyle.

“Bilirim diye övünen kibirli akıl, bil artık en bilmeyen sensin.” Aklıyla kavgasını yarım bırakarak yatağından sessizce doğruldu. Ağrıdan zonklayan alnını ranzanın soğuk demirine dayadı. Gözünden süzülen damlalar sanki ateştendi. Ruhunun yangını yanaklarından süzülerek koğuşun boz betonuna damlıyordu. Aylardır ne ettiği ahlar içini soğutuyordu, ne de eline bulaşan kan.

Gecenin yalnızlığı dört duvar arasına onunla birlikte hapsolmuştu. Kalbindeki sızı canını yakıyordu. Haftalardır dehşetin pençelerinde parça parça oluyordu sanki. Nasıl napmıştı? Aklı ise biricik yavrusundaydı. Karagözlü, kıvırcık saçlı Seheri nerelerdeydi şimdi. Korkudan sindiği kapı arkasından çıkmış mıydı? Yoksa yine , “Yapma.” diye ağlıyor muydu?

Aniden oturduğu yerden doğruldu. Aklından düşünceler sürüyle geçiyordu. Toz duman olmuştu kafasının içi. Olanları seçemiyordu kimi zaman. Ayakta kımıldamadan durduğu yerde dünyayı dolaşıyor fellik fellik kızı Seher’ i arıyordu.

Dilinden düşürmediği, “Seher kızım.” Ağıtını koğuştaki diğer mahkûmlarda ezberlemişti. Susturmak için ettikleri eziyete boyun eğmemişti. Bildiği tek şey vardı o da uzak kaldığı kızı. Bir canı vardı o da yavrusunun hasretiyle yanıp kavruluyordu.

Aylardan beri hayal denizinde çırpınıp duruyordu. Ruhunun yorgunluğu bedenini bitkin düşürmüştü. “Kızım” diye nice bir ağladıktan sonra. Tekrar ranzasına uzanarak gözlerini karşı duvara dikti. Anasının evinde ki zamanlar geldi aklına;

“Yeter kızım içme suyu bitmek üzere.”

“Hemen taşıyayım ana.”

Avludan kovaları alarak ağaçlı yoldan köyün ortasındaki çeşmeye gitmişti. Ne güzel bir gündü. Yaprak yüklü dallarda ötüşen kuşlar, güneşin şarkısını söylüyor gibiydi. Tabiatın her halini çok severdi. Rüzgâr estiğinde dalgalanan çayırları seyretmeye giderdi kimi zaman. Hele de yağmurun hikmetine hayran olurdu. Bazen bir sebep bulur, sağanak altında iliklerine kadar ıslanırdı. Onun için evde uğraşmaktansa, dışarıda çalışmayı severdi. Çayır, tarla işlerini yüksünmeden yorulmadan yapardı.

İki kova su getirmek ne ki onun için? Çocuksu yüreğine böyle işler masal gibi gelirdi.

“Genç kız oldun, dünürcülerin gelip gidiyor biraz akıllı ol. Evde bunca iş varken çayır tarla koşturup duruyorsun.” diyordu anası. O ise içinin huzuruyla işine gücüne bakıyordu. Ta ki o güne kadar.

O gün toprak yolda ardında toz bulutu bırakarak gelen traktörün sesi ortalığı velveleye vermişti. Elinde su kovalarıyla köy çeşmesinden dönen Yeter birkaç adım atarak yoldan kenara çekilmişti. Meraklı gözlerle ona bakarken göz göze gelmişlerdi. Onunda baktığını görünce utanmış, hızlı adımlarla yoluna koyulmuştu. “Bizim köyden değil kim ki bu? Nasıl da baktı bana.” Heyecanlanmıştı içten içe.

O günden sonra Yeter’ in hayalleri kanat açıp uçuşuyordu. Bir kez gördüğü delikanlı bir türlü aklından çıkmıyordu. Kirpiklerini her yumduğunda onun bakışları geliyordu gözlerinin önüne. Karma karışık duygular içinde günü güne ilikliyordu.

Güzel olana meftun olunmaz mı hiç? Yeter de sarışın sonbaharın meftunuydu. Altın başakları harman ediyor, sonrada değirmende sıraya duruyordu. Nöbetin kendisine geleceği zaman atını arabasına koşup değirmene gidiyordu. Öğütülen ununu yükleyip evinlerindeki tahtadan yapılmış büyük un ambarına boşaltıyordu. Nöbetinin son gününe iki çuvallık buğdayı kalmıştı.

Babasını kaybedeli birkaç yıl olmuştu. Anası ve bacısıyla kalan Yeter bir an olsun ümitsizliğe düşmemiş, babasından devir aldığı işleri olanca gücüyle yapıyordu. Onca dünürcüsü gelmiş ama o hiç birini kabul etmemişti. “Anamı bacımı bir başına koyup evlenmek olur mu hiç. Şükür muhtaç da değiliz.” diyordu gelenlere.

O sabah değirmenci haber göndererek unu almasını istemişti. İşlerini bitirdikten sonra at arabasıyla oraya vardığında traktörü görmüştü. Heyecandan ne yapacağını bilemez bir haldeyken değirmenin kapısından biri çıkmıştı. Üstü başı un içindeydi. Bir an gözleri gözlerine ilişmişti. Oydu işte. Gözleri gözlerinde yurt kuran adam… Karşısında duruyordu.

İnsanın sırrı çözülür mü hiç. Ben en akıllıyım diyenler bir çift gözede nasıl yok olduklarını bilebilir mi. O yokluk ki aşkın yolunda tükenmekle başlamaz mı?

Sonbaharın sonu geldiğinde hasat bitmiş, kışlık tedarikler edilmişti. Soğuk günlerin birinde karşı köyden görücü gelecek haberi gelmişti hanelerine. Toprak yolda, köpüklü çayın eteğindeki değirmende gördüğü, gözlerini gözlerine nur ettiği delikanlının ailesi onu istemeğe geliyordu. Yeter’ in tanımadığı halde gönlüne giren delikanlı herkesin bildiğiymiş meğer.

Bir hafta içinde yapılan nişanları coşkun yüreğine huzur doldurmuştu. Hele de kavuşacakları günü düşündükçe mutluluğu aşıp taşıyordu. Nişanlısı Yeter’ in köyüne yerleşecekti. Böylece anasından bacısından ayrılmayacağı gibi evlerinin erkeği olacak, işleri çekip çevirecekti. O da hayalini kurduğu mutlu yuvasında çocuklarını büyütecekti.

Hayatın ahenkle akışının üstünden on yıl geçip gitmişti. Geçen zamanın içinde kızını dünyaya getirmiş, annesini kaybetmişti. Kız kardeşi de evlenip evden ayrılmıştı.

Kocasının yaptığı kusurları defalarca affetmişti. “Aşkın ömrü edebin ölçüsü kadardır. Böyle şeylere meyil ettikçe çok şey kaybediyorsun. En önemlisi gönül makamımda hürmetten düşüyorsun.” demişti. Aylarca, “Acaba çabuk bağlanan duygular çabuk mu çözülüyor. Yoksa bana hiç bağlanmadı mı ki bunları yapıyor. Ya sabır demekten başka bir şey yapamıyorum.” düşünceleri arasında kıvranıp durmuştu. Nice bir kavga etmiş, kızının gözleri önünde kaç kez saçlarından tutularak yerlerde sürüklenmişti. Her defasında araya giren küçük Seher “Yapma.” çığlıklarıyla babasının önüne geçerek yumruklarından nasibini almıştı. Uğradığı zulümden çok kızının çırpınışlarına yanıyordu Yeter. Yaşadığı hayat onu zavallı dünyanın çileli ve üzgün insanı yapıvermişti. Her şeye rağmen ne olgunluğunu ne edebini elden bırakıyordu. Yaşamak için tek nefesi vardı o da Seher’ di.

Birkaç günlüğüne bacısının yanına ilçeye gitmişti. İkinci günden sonra kalbine bir huzursuzluk çökmüştü. Daraldıkça daralan göğsü sanki boğazını sıkıyor nefesini kesiyordu. Gücünün yetmediği bir haldi bu. Ne kadar uğraşsa da kendine gelemiyordu. Sanki Azrail boğazına çökmüş boğuyordu. “İçimi bir kötü telaş sardı. Gitmek istiyorum.” demişti bacısına.

Birkaç sokak lambasının aydınlattığı köy meydanında minibüsten inerek acelesi varmış gibi hızlı adımlarla evine doğru yürümüştü. Bir elinde kızının eli diğer elinde küçük valizi… Karanlığın sessizliğini ise köpek sesleri bölüyordu.

Masanın üstünde gördüğü boş şişeler kocasının aklını uyuşturmuştu. Kelimeler ağzında dolandıkça dolanıyordu. Dediği zamandan önce geldiği için pelteleşmiş diliyle sövüp duruyordu. Şaşkınlığını üzerinden atan Yeter, ne dese eşine dinletemiyordu. Hakaretleri çığ gibi büyüyordu adamın. Seher, “Baba yapma.” diye feryat ettiğinde Yeter yediği darbelerle yere uzanmıştı. “Deli inek danasını çığnar gibi çığnayacam seni.” diyerek tekmeliyordu.

Bir an kocasının elinden kurtulan Yeter avluda duran baltayı almıştı..

Sonra seherin kapının dibine sinerek, “Yapma.” diye bağrışı susturmuştu ikisinide.

Gözünden süzülen yaşlar yastığını ıslattı. Demir parmaklıklı pencereye baktı. Sadece lacivert gökyüzündeki sönük birkaç yıldız görünüyordu. Avucunda sakladığı cam parçasına baktı baktı, “Sehere az kaldı.” dedi.

Parmaklarının arasından akan sıcak kan, ağır ağır gözlerinin perdesini kapatyordu. Başının ağrısının dindiğini düşündü.

24.05.2016/ANKARA

Paylaş
Önceki Yazı

Atlantik Rusya’yı Savaşa Hazırlıyor

Sonraki Yazı

İnsandan İnsana Dışkı Nakli Ülseratif Koliti İyileştiriyor

Ülkü TAŞLIOVA

Ülkü TAŞLIOVA

İlişkili Yazılar

Kervan
Edebiyat

Kervan

04 Aralık 2023
5k
Ben Büyüttüm Seni
Şiir

Ben Büyüttüm Seni

04 Kasım 2023
5k
Hiç
Öykü Tefrikaları

Hiç

26 Ekim 2023
5k
Damgalı Deli Çoban
Öykü Tefrikaları

Damgalı Deli Çoban

06 Ekim 2023
5k
Sonraki Yazı

İnsandan İnsana Dışkı Nakli Ülseratif Koliti İyileştiriyor

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Bebeğim

Bebeğim

06 Aralık 2025
Güvenlik Görevlisi

Güvenlik Görevlisi

06 Aralık 2025
Aklımda Bir Ses Var

Aklımda Bir Ses Var

06 Aralık 2025
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap