Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
“SEÇEMEDİKLERİMİZ” ama “VAZGEÇEMEDİKLERİMİZ”
İşte bütün mesele burada başlar.
Sorarlar hazrete: “Sevmek” Der ki; “Yoluna ölmek.”
Haklısın sevmek yoluna ölmekte…
Ama vede illaki yanı başımız da bekleyen keşkelerimiz…
Onlar ne olacak?..
Bütün mesele şu dostlar: Seçebildiklerimiz var, bir de seçemediklerimiz. Vazgeçebildiklerimiz var, bir de vazgeçemediklerimiz. O nedenle keşkelerden vazgeçme zamanıdır bence belli bir zaman sonra. Çünkü “Atı Alan Üsküdarı Geçti ” derler….
Hayatta pause ve geriye sarma tuşuna acil ihtiyaç hissettiren, “HAYATIM” bir daha oynatalım için belki çok büyük şeyler feda edilebilinecek…
Ve fakat doksan dakikanın dolduğu ve iyi oynayanın da her zaman kazanamadığı bir durumda, düşüncelerin rüzgârıyla bir o yana bir diğer yana savrulan.
Verilmesi muhtemel kararların bu rüzgârın içinde değerini yitmiş gibi göstermesi ile bizlere yanlış karalar vermeye zorlayan, aklımız ve duygularımızın; bu evrenin ardından dinen rüzgârın yanı başında mantıklı düşünmeye koyulduğumuz anda “ulan ben ne yaptım!” demenin ardından içinde bulunacağımız hal-i ruhiyedir, can acıtır.
Hepimiz birçok hata yapmış, yapacak ve sonucunda bu hatalardan pişman olacak insanlarız ama hayat denilen bu süreci yaşamaya mecbur olduğumuz gerçeği yüzümüze her sabah soğuk su ile kendi elimizle vurulduğundan, keşkelerimiz, pişmanlıklarımız da yüzümüze vurulacaktır…
İlk yıllarımızda başlar seçim… okul, arkadaşlık, hobiler, ilgiler, düşünceler…
Seçemediklerimiz ise aile ve kardeşler… nerede doğacağımızı, hangi ailede, hangi ülkede doğacağımıza karar veremeyiz, seçim şansımız yoktur… hayat seçer… biz seçemeyiz…
Keşke deriz. Bazı kez yaptığımız seçime ya da seçemediklerimiz veya vazgeçemediklerimize…
Keşke demek içinde ne yaptığımızı bilsek ya da neler yapamayacağımızı… Hep bir yerlerden başlamak… Başlamaktan korkmak.
Başlamak, tekrar başa sarmak, keşke başlayabilmek için bitirebilsek bir şeyleri…
“Nereden başlasam…” diye bir tümce var ya…
Hayatımızda bir zaman bir yerlerde kullanmışızdır bu tümceyi. Arkadaşlarımıza, dostlarımıza, kendimize yakın hissettiğimize başımızdan gecen bir olayı anlatmak için, yaptığımız bir hatayı düzeltmek için…
Keşke hiç bir zaman böyle olmasa tekrar bir yerlerden başlamak zorunda kalmasak…
Ama olmuyor. Bir yerlerde seçimlerimiz bizi bunu söylemeye mecbur kılıyor.
Bir şeyler yanlış gidiyordur. Gidişatı durdurmak istersin ve sorunu aramaya başlarsın önce kendine sorarsın “ben neler yaptım neden böyle oldu…”, sorgularsın kendini nerelerden incinmiştir ufak ufak kalbin ve nerde çatlak büyüktür. Suçu kendinde bulamazsan olay çok vahim hale gelir. Çünkü düzeltme imkânı yoktur elinde. Ve tükenmelerin başlar…
Herkes bir şekilde tükeniyor hayatta… Kimi doğru insanı beklerken kimi yanlış insana katlanırken… Herkes bir şeylerin bedelini ödüyor, bazen seçimlerinin bazen seçemediklerinin.
Hırs, gurur ve kibir inhibitörü olur bu duygunun…
Hayatımızı vazgeçtiklerimiz belirler. Bu yüzden bir karar alırken neyi seçtiğimizden ziyade, nelerden vazgeçtiğimizi çok iyi sorgulamalıyız. Çünkü hayat bir zamandır ve zamanın dönüşü yoktur…
Koskoca bir yaşamdan geriye kalacak tek şey seçtiklerimiz. Bizden geriye tüm kararlığımızla seçtiğimiz şeyler kalacak. Seçemediklerimiz, korktuğumuz için vazgeçtiklerimiz kimse tarafından hatırlanmayacak. Korkmaktan vazgeçip kendi hayatınızın dümenine geçmek için geç kalmayın. Bir hiç olur gidersiniz…
Hayat ne garip değil mi?..
Ya da ne kadar sıradan…
Ne kadar boş ya da, ne kadar dolu… Hayat gözlerimizde yaş bir zaman…
Yüzümüzde bir gülücük, ya da dudağımızda bir sözcük, bakışlarımızda bir anlam, uyuduğumuzda bir rüya, uyandığımızda ise bir gerçek…
Hayat barikatlarla doludur. Ama onu aşmak için sağlam bir yüreğe güçlü iradeye sahip olmak gerekir. Oysaki şartları ne olursa olsun süregelen hayatınızda ki bulunduğunuz şartın bir altında hayatını sürdürenlere bakın… Egolarına yenik düşmüş komik hallere girenlere… Kendini kabullendirme çabasıyla sağa sola çarpanlara… Sağlam adım atıyorum deyip gayyanın içine yuvarlananlara…
Hayat acılarla süslüdür, neşesi, sevinci hep ardındadır…
O halde hayatı şöyle değerlendirelim mi?
Belki hepimiz için iyi olan budur… Bence budur değil bu olmalıdır…
Ama sizler daha başka çeşniler katabilirsiniz devam eden hayatınızın içerisine onu daha güzel, daha yaşanası yapmak adına…
Hayat nedir?.. diye sorsam size… önce ben cevap vereyim kendi sorguma, sonra sizlerden dinleyelim; bakalım siz ne diyeceksiniz…
Bence şöyledir hayat… şöyledir demekte yanlış dostlar… bence böyledir…
Hayat bir aşktır… (Acısıyla tatlısıyla ) Onu yaşayınız… Hayat bir hediyedir… (Yarım elma da olsa) Onu alınız… Hayat bir bilmecedir… (Zor da olsa ) Onu çözünüz… Hayat bir fırsattır (Bir daha ele geçmeyen) Onu kaçırmayınız… Hayat bir güzelliktir… (Hem de nasıl ) Devamına dua ediniz… Hayat bir şarkıdır… (Dillerden düşmeyen) siz de söyleyin…. Hayat bir yolculuktur… (iki kapı arasında Onu ‘MUTLULUKLA’ tamamlayın… Hayat ileriye yönelik yaşanır, geriye dönüp anlaşılır… O zaman yaşayalım hayatı, mutlulukla, coşkuyla, umutla ama yüreğimizde her şeye sevgi dolu olarak…
Keşkelerle dolu his yumağı.
Sorarım dostlar: Hayatta yolumuzu çizerken kalemi başkasının eline mi vermeliyiz?..
Bu konuda en güzel laf şöyledir:
“yaptığımız şeyler için pişmanlık zamanla geçer, ne var ki, yapmadığımız şeylere pişmanlığın çaresi yoktur.”
Sydney j. Haris
Ya da…
İranlı astronom, bilim adamı, şair, bilgin ve filozof olan Rubaileriyle ünlü olan Ömer Hayyam’ın dediği gibi… bunu düşünmek lazım?
“Geçmiş günü beyhude yere yad etme bir gelmemiş an için feryad etme”
Mutluluk sessiz bir şarkı / Duyan yok
Yaşam öyle bir açlık ki / Doyan yok.
“Mutluyum… Çünkü yol yakınken dönüşlerim var.
Huzuruma şaşırmayın! Çünkü yarı yolda duranlardan gitmişliğim var
Gelsin hayat bildiğin gibi ver
Elinde ne varsa hayata dair
Ötesi hiçbir şeydir
Ya da vesair
Hani demiş ya şair
Mutluluğu sen de bulan senindir
Gerisi misafir…
Hayat bir bumerang gibi… Yaptığınız, söylediğiniz her şey dönüp dolaşıp yine size gelir. Bazen hemen, bazen de yıllar sonra. Ki bunların birçoğu size dönmek için yola çıkmışlardır bile…
Ve Şems-i Tebrîzî’nin şiiri düşüyor aklıma. Ne güzel demiş. Haydi dostlarım, hep birlikte “Ümit Çetinkaya” dostun yorumundan dinleyelim… Bakın “Sevmek” demiş Şems-i Tebrîzî ve Sevmek derken de neler anlatmış, ne sözler bırakmış bizlere miras olarak…
Haydi o zaman dostlar; Gönlünüzden geçen her güzel şeyin hayalden çıkıp, gerçeğe dönüşmesi, yeni günün size huzur getirmesi dileğiyle, Merhaba maviye, Merhaba yağmur bulutlarına, Merhaba Şiirlere, Merhaba şimdilere, Merhaba yarınlara… Merhaba gönlü güzel dostlara…
Sevin sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir…
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun…
Hoş kalın hoşça kalın ama her dem sevgiyle dostça kalın… Bir gün, bir yerlerde görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#