Bulut güneşin önüne doğru yürüdü. Dağın dibindeki gölün mavi suyu renk değiştirdi. Gölden duyulan, uzun hava türküsünün nağmesi yürek burkuyordu.
Şahin terbiyecisi, yavruyu yakalamak için tepelere çıkması gerekiyordu. Bu konunun uzmanıydı ama serde sarp tepeden düşmekte vardı. Sungur, ailenin küçük oğluydu. Tepeye çıkma korkusu içini kemiriyordu. Çünkü tepede şahin yavrusuna ulaşabilecek miydi?
Sungur, tepeye vardığında her şey normaldi. Biraz dinlendi ve ipine bağlanıp büyük kayadaki yuvaya sarktı. Yavrunun kanatlarının telekleri oluşmuş fakat uçamıyordu. Yavru Sunguru görünce anasına sesini ulaştırabilmek için ağzı açıldığı kadar bağırdı.
Yavrunun bağırması korkunun yanında açlığını da gösteriyordu. Sunguru korkutsa da hemen yavruyu koynuna koydu. Kuş kafesinin yanımda olması çok işe yarardı, dedi.
Kendini iple yukarı çekti ve düzlüğe çıktı. Kolları iyice yorulmuştu. Yavruya getirdiği kavurmadan verdi. Yavru şaşkındı ve anasından ümidini kesmişti. Fakat et yemiş kursağına bir şeyler gitmişti. Sungur da elmalı pekmezini ve biraz da ekmekle peynir yedi ve ekmekten yavruya da verdi.
Hava kararsa da dinlenmedi bir an önce eve varmaya çalıştı. Şahin yavrusunu ceketinin yakasını kaldırıp izliyordu. Sungur eve girdiğinde ana ve babası koştu. Dua ettik, yavruyu bulasınız diye, dedi.
Ocaktan kül kokusu geldi. Annesi ocağa patates atmıştı. Anasının gözlerine kül kaçmış ve yanmıştı. Kül ile patatesleri kapatırlar ve üzerinde, ateş yakarlardı. Külde patates çok lezzetli oluyordu.
Patates piştikten sonra, sininin üzerine soğusun diye boca ettiler. Anası da pekmez getirdi ve birlikte yediler.
Sabahın erken saatinde ana şahinin sesi duyuldu. Şahin evin üzerinde dönüyordu. Yavrusundan bir haber almanın peşindeydi. Annesi Sungur’a, ana yüreği kuş olsa da yavrusunu kaybederse bulmak için çırpınır, dedi.
Anne olmak böyle bir duygu, dedi.
Güneş havanın soğuğunu kırdı. Baba ılıman geçecek bir gün, dedi. Tepelere baktı ve şahinden özür diledi. Yavrunu çok iyi bakacağına söz verdi.
Kahvaltıda yavruyu da yedirdiler. Kafese girdiğinde uyuklamaya başladı. Ana kahvaltıya pekmez ve bal da koymuştu. Tere yağı ve peynir de sofrayı süsledi.
Şahin yavrusu öğleden sonra Sungur tarafından eğitilmeye başlayacaktı. Bunun için tavşan parçaları gerekiyordu. Baba tavşan avlamaya gitti. Sungur da yavruyu aldı ve çimene çıktı.
Sungur kafesinde yavruyla konuşuyordu. O arada kapıya süt taşıyan kadın geldi. Sütünü ananın verdiği kaba doldurdu ve koyun sütüdür şifadır, dedi. Ana sütçü kadına patates ve pekmez verdi. Kadın kütüğe oturdu ve bir parça ekmekle verilenleri yedi.
Baba tavşanıyla geldi. Tavşan ayağından tuzağa vurmuştu. Onu yakaladığı gibi kesmiş ve yavruya vermek üzere parçalamıştı.
Yavru şahin sayesinde avlarını yakalayacaklardı. Şahin yavrusu, uyum sağlamaya başlamıştı.
Hasan TANRIVER























