İnsan ruh ve beden gücüdür. Öyle bir güç ki, kökleri mazide, dalları, yaprakları ve çiçekleri toplumun içindedir. Bunlar toplumda yayılır ve gelişir.
Bunlardan birinin yalnız başına gelişmesiyle bir yere varılmaz. Bedenin gelişmesiyle bir amaca ulaşılmaz. Çünkü ruhsuz bir bedenin yetişmesi, ot bitmeyen toprağı sulamaktır.
İnsanda ruhun gelişmemesi basit ve ilkelliğe neden olacaktır. Bu durumda kişi her zaman uçuruma sürüklenir. Toprakta bir kalite yoksa sebze yerine kokuşma büyür.
Ruh ve beden birlikte olmazsa yetişen çiçek, dalda kalamaz ve kendini gösteremez. Çünkü ruh sevinçlerin ve neşenin kaynağıdır. Sevinçli ve neşeli olmak, ruhun olgunluğuna bağlıdır. Bu tür olgunluğu, heyecanlar bozar, tutsak eder.
Ruh ve beden, madde ile mananın tek vücut hâlinde, şuurlu bir tutkusudur. Bu tutkudur akar. Bu akışa hiçbir etki tesir edemez, yönünü değiştiremez. Akar deryaya, temiz ve pak. Bu akmada arzular üstünlük kazanır.
O hâlde ruh ve beden, geliştirilmeye yatkındır. Biri ötekine tercih edilemez. İnsan zihninin ve ahlakının yücelmesi, ruh ve beden ve ruh sağlığına bağlıdır. Bu bağlılıkta her basamak bir öncekine göre kurtuluştur.
Ruh ve beden sağlığına önem verilmeli, ilerlemesi esas amaç olmalıdır.
O takdirde ruh ve beden kudretli olacaktır.
İnsan ruhu her zaman uyanık ve aydınlık olmalıdır. Bunu anlamamak medeniyete gözleri yummaktır.
İnsan ruhu ve bedeni, bir fikir binasının kurulmasında esastır. Fikirler, teşkilatlar, idealler, partiler, siyasetler onun üzerine kurulur ve ona dayanır.
Ruh ve beden, madde ile bütünleşir. Bu bütün alemdir ve bunun tecellisi kişiliktir. İnsanoğlu kişiliklere dayanarak, aleme hükmedecektir.
Toplum ve doğaya insanlık yani ruh ve beden sağlığıyla ulaşılır.





















