Bu gün yine gökyüzü seyrangâhı ile başladım güne.
Hep kuşlara ve bulutlara bakarım penceremden. Mutlu olurum alacalı kuşların sevinç ve kararlılıkla o çatıdan o çatıya uçmasına ve konmasına. Bu günden düne, dünden bu güne nerelere uçuyorum onların kanadında bir bilseniz.
Sonra, bulutlarda inmek için alçaktan süzülerek uçan uçakları izlerim, bana uzaklardaki yakınlarımı sevdiklerimi hatırlatırlar, onlar o uçağın içindelermiş sanki, gelmişler gibi sevinirim umutlanırım, yüreğim pır pır eder.
Derim ki uçağa, kaç seveni seveninden koparıp ayırdın, şimdi de kaç seveni hasretlisine kavuşturacaksın kim bilir? Uçan demir kuş derim.
‘Şu Dağlar demirdendir
Geçen gün ömürdendir
Feleğin bir kuşu var
Kanadı demirdendir’
Aheeyy aheeyy
‘Karşı dağlar olmasaydı
Dumanı hiç solmasaydı
Ölüm Allah’ın emri de
Ayrılık jiç olmasaydı’
Sızım sızım sızlamaz mı insanın burun direği, sızlar tabi…
Kuş muyum, uçak mı, çocuk muyum yoksa bilemedim işte.
Böyle düşünüp söyleşip dururken
ufaktan ufaktan çisil çisil yağıp pencereme sihirli damlacıklar serpip inciler dizen yağmur da başka bir sevinç kaynağım oldu. Bonusu işte hayatın.
‘Yağ yağ yağmur
Teknede hamur
Ver Allah’ım ver
Seli sulu yağmur’
diye çığrıştı yüzlerce çock umutluca kulaklarımda.
Sonra kanat kırdım, usulca gökyüzünden süzülüp indim karşı evin çatısına.
Hemen yakınımdaki diğer çatılara bakıyorum, birinde büyüklü küçüklü bir çok baca var, külhan mı işletiyorlar bilemedim. Ne işe yarar ki bu kadar baca. Yüreklerin isini, kurumunu da çekip götürür mü acep?
Diğerinde üç beş çanak televizyon anteni. Bu teknoloji atıkları bana ‘az gelişmiş ülkeler, gelişmiş ülkelerin sürekli yenisini geliştirip üretip sattığı elektronik araçların çöplüğüdür’ sözünü hatırlatıyor.
Elektrikli diş fırçası ne ya? Sonra diğer elektrikli aletleri düşünüyorum hızlıca, sonra onları alabilmek için kaç ay çalıştığımızı düşünüyorum.
Onları alabileceğimiz paraları kazanmak için harcanan güçleri, emekleri düşünüyorum.
İşe git gel git gel, aşınmaz mı eğilip bükülmez mi beller zavallı ayacıklar, artık zor yürümez mi şu kalan kıymetli ömür diliminde dizler?
Katı meyve sıkacağı makinemiz, ekmek pişirme makinemiz de olmayıverseydi keşke.
Plastik bir meyve sıkma aracı, bir teflon tavacıkla da oluverirdi bu işler. Hele firitöz, airfre safsatalarına hiç girmeyim gari miydi bari miydi neydi ülen?
Hey komşular uydu diye birşey var artık haberiniz yok mu? Kablolu, faturalı hem de. Geçmeyin o yayınlara ayda üç beş yüz de onlara bayılacaksınız diyorum.
Sürekli ödediğimiz, hoyratça ve müstifçe, itibardan tasarruf etmeden nerelere harcandığı bilinmeyen fatura ve vergiler az da hani.
Sonra pencere önündeki güzel çiçeklerimize kayıyor gözlerim, onları gözlerimle sevip okşadım bakışlarımla.
Odanın içini sonra anlatıyım.
Şükran Uçkaç Yargı
Sazsızozan
Ankara
31′ i olmuş mayısın.
Sene 2025























