Parkın yaşlısı, sözünün başında “yaşlılık zor” derdi. Bastonuna dayanır, Muhammet Ali gibi baston, dopingi yapıyorum, derdi.
Fötrünü sehpaya bıraktı. Gözlüklerini düzeltirken, elinin titrediğini fark ettim. Yaşam geçen yıllara, seyirciydi. Parkın yaşlısı, okulumuzun her şeyiydi. Sevecen tavrıyla, öğrencinin babası rolündeydi. Gözlerindeki pırıltı, ruhundaki asaleti simgeliyordu. Öğrenci psikolojisine merakından bir şey kaybetmemişti. Parkın kenarında havlayarak koşan köpeklere bakıp “kimsenin kışlamasına koşmayınız, boynunuza kemer bağlatmayınız,” derdi. Maaşını öğrencilerin ihtiyaçları için yetkililere veriyordu. Sevgi dolu ruhu, bedeninin yıpranmasına engel olmamıştı. Kötü sözler için, “incir çekirdeğini doldurmaz,” diyerek konu etmezdi.
Sabahın ilk saatlerinde, ona parkın çay ocağında rastlardık. “Baharda canlanır, yazın çiçek açıp meyve veririm, diyordu. “Biz de sizin meyveniz” dediğimizde duygulanmıştı. Çünkü o gün emeklilik yıl dönümüydü.
Müdürümüze, doğaçlama bir araya geldiğimiz hissini vermek istedik. Parka, arkadaşlarla birlikte girmedik. Çay ocağına, tesadüfen oturur gibi yaptık. Çünkü tören gibi davranışlardan hoşlanmazdı.
Elinde basket topuyla çay söyleyen çocuklara, burada ne işiniz var, okulunuza gidiniz, top bugün var yarın yoktur, dedi. Çaycı bize döndü ve ocakta lambaları yanık tutamıyorum, milletin parasını israf etmeyin. Dumanını savurarak, gelen gence; zehri içine çekmekle ne elde ettiğini sanıyorsun. Kimseye yarar sağlamayan sigarayla niçin yaşıyorsun, dedi.
Müdürümüzü yan masaya aldık. Kendimizi tanıttık, nasıl olduğunu sorduk. Tanıtırken o günlere ait anılardan bahsettik. Hatırlaması için özel olarak getirdiğimiz fotoğrafları gösterdik. Hatırladığı gibi, o günleri konuştuk. Hafıza böyle bir şey demek ki.
Anılar dillendirildikçe, fotoğraflar önüne kondu. Masalar eklendi ve kalabalık arttı.
Konuşanlar, göz yaşını tutamadılar. Yaşadığımız şartlara karşılık, müdür beyin kucaklayıcı tavrı, bizlere duygusal anlar yaşattı. Anılarla fotoğraflar karşısında, geçmişi yaşadık. Bir ara masa sessizliğe gömüldü. Müdürümüz, sessizliği bozdu ve mezunları anlattı.
Devlet kademelerinde ve yüksek okulda görev yapanlar konu oldu. Birkaç tane isim sayıldı. Müdürün onlara birkaç isim eklemesi, güçlü zekasını kanıtladı. Okulda her öğrenciye ismiyle çağırması, hatta babamızın dahi ne iş yaptığını bilmesine hayrandık. Bugün haklılığımız ortaya çıktı.
Çay, simit ziyafetinden sonra, çeşitli konularda konuşmalarımıza devam edelim, dedik. Birlikte kalktık ve okula yöneldik.
Okul yönetimini ziyaret ettik. Oradan bahçede oturduk. Katılanlara yemek verildi. Yemekte okul müdürü ve müdürümüzün konuşmaları çok değerliydi. Arabayla, okul sahası gezdirilirken de çok neşelendi. Bizzat eliyle yaptığı duvarı gösterdi. Fakat göz yaşlarını tutamadı. Şehri gezerken de neşesini bozmadı. Velilerine laf atmayı da ihmal etmedi.
Akşam üzeri evine bıraktık.
Hasan TANRIVERDİ























