Bir seçim daha atlattık, tüm sıkıntılara rağmen sakinliğimizi koruyarak…
‘Kazana kazana kazananlar, kaybede kaybede kaybedenler…’ Bildiğiniz gibi, -gerçek bir sanatçı siyasi görüşünü açıklayamaz,- biz de bu kurala uyarak toplumu aydınlatmak adına taraf tutmadan sanatsal açıdan yaklaşarak size bir anekdot aktarıp, bir de soru sorarak makalemizi tamamlayacağız:
Anekdotumuz dedelerimize yönelik. Çocukluğumuz köyde geçti ya, şöyle bir sohbete kulak misafiri olmuştum;
Yahu bizim Halid Emmi bu seçimde de yaptı yine yapacağını!..
Bu sabah erkenden Halid Emmi oy kullanmak için okulun yolunu tuttu, biz de merak edip peşine düştük, acaba bize verdiği “Vallahi bu sefer Demirel’e vermeyeceğim!” sözünü tutabilecek mi diye. Halid Emmi sandık başına vardı, eline seçim kâğıdını ve mührü aldı, kafasını kaldırdı ki kapıda biz varız, o da kaşlarını çatıp, kuyruğunu dike dike yürüdü aslan gibi oy kullanma kabinine doğru. Biz de “Hadi bakalım!” diye ümitlendik arkasından tebessüm ederek.
Birkaç dakika sonra kabinden, alnından dökülen boncuk boncuk terle, ayak parmaklarının ucunda, omuzları düşmüş, süklüm püklüm kedi gibi çıkan Halid Emmiyi görünce, hepimizin yüzünde acı bir tebessüm belirdi! Ben kendimi tutamayıp zeklendim yüksek sesle;
“Yine yaptın yapacağını, değil mi?”
Halid Emmi mührü teslim edip bize doğru başını kaldırarak düşen yüzü ile haykırdı;
“Hele bir sorun hele, niçin Demirel’e oy attım?”
Ben; “Ne soralım, günlerdir ütüleyip ikna etmeye çalıştığımız kafayı sen kuma gömmüşsün!” deyice, o kafasını sağa sola sallayarak; “Değil!” dedi.
İçimizden biri yine zeklenerek;
“Neymiş peki?” diye sorunca, Halid Emmi derin bir nefes alıp sonra avurdunu yırtarcasına tizli bir haykırışla kelimeleri boşalttı;
“Tam mührü götürdüm Erbakan’a basacağım, yan tarafındaki Demirel’in at kişnemesin mi? Ben mührü elimde titrettikçe at üzerime üzerime geldi! Sonunda mühür o tarafa doğru kayınca benim de yapacak bir şeyim kalmadı…”
Velhasılı o zamanlar bir tane Halit Emmimiz vardı, şimdi etrafımızda binlerce Halit…
…
Sorumuz ise şöyle;
Bir oda içerisine hapsedilmiş bir Serçe ile bir de Kedi düşünün. Odanın ortasına konmuş bir parça yiyecek, pencere kenarına tutunmuş Serçenin gözü yiyecekte, kedinin gözü de serçede! Sizce o serce, yiyeceği mi seçer, yoksa açlıktan mı ölür?
İşte (Liderine gönül verenler hariç) millet bazen öyle bir tercihe bırakılıyor olmalı ki; yıllardır çektiği terör belasından bıktığı için, Kuzey Suriye’den gelebilecek daha büyük ateş hattına karşı mutfağındaki yangına razı oluyor…