Seni üzen ne varsa yok etmeyi isterdim. Her sabah ayrı bir müjdeyle kapında belirmeyi. Su vermeyi kurumuş tüm çiçeklerine. Üşüyen ellerini öpmeyi. Yükünü hafifletmeyi, yüzünü güldürmeyi.
Ah benim yüreğime damdan düşer gibi düşen katmerli tenezzülüm; yoluna yoldaş olma arzusu bitirdi beni.
Satılmayı bekleyen antika bir saat gibiyim milyarlık mezatta. Çalışmıyor olmam kimsenin umurunda bile değil. Bozuk oluşum değerimi etkilemiyor, hayret!
Oysa gönlünün tezgahında çürük bir elma olmak isterdim, kimseye satamayıp kendine sakladığın. Devrimci dudağında türkü olmak isterdim yalnız kaldığında mırıldadığın. Belki bilirsin çiçekler ölür ama hiç bir ölüden çiçek yapılmaz. Bugüne dek konuştuğumuz tek cümleyi hatırlamıyorum, sustuğumuz ne varsa aklımda mıh gibi. Boşluklarına hiç bir şeklin uymadığı yapbozlar kadar yalnızız. Bu kimin umurunda ki annelerimizden başka. Kim ağlıyor her gece düştüğümüz kuyudan çekip çıkarmaya çalışırken bizi. Uzun zamandır ikimizden bahseden bir habere konu olmayı planlıyorum. Sonra babanı düşünüp vazgeçiyorum.
Babam umurumda bile değil !
Saygıdeğer olmak sıkıcı.
Saygıdeğer olmak lüzumsuz bir şey. Burada mezarlar hevesi kursağında kalmış saygıdeğer cesetlerle dolu. Burada kimse inanmıyor kocaman gülen kadınların ağladığına. Yere düşen elma şekerini paltomla temizliyor yine kardeşim. Oysa ben götürüm bir örümceğin cenazesinden dönmüşüm. Ağzım burnum ağ. Ölüm büyükbabamın sağ cebindeki kibrit kutusu. Burada kimse kimsenin hiç bir şeyi değil maalesef. Orada yalnız başımı omuzuna koyabileceğim birileri var mı tanıdığın, gelsem… Birazcık dinlensem. Azıcık serinlesem. Söz, istemezsen giderim yine olmayı istediğim son yere.
Filiz YÜKSEL




















