Öğretim yılının ikinci haftasında, pansiyonda belletici olarak göreve başladım. Hafta sonu tatili için, köylerinden dönenlerin yoklamalarına, özellikle dikkat etmemiz gerekiyordu.
Önceki yıl, iki öğrenci sel sularına kapılmış ve kaybolmuştu. Bu acı olaydan sonra, öğrencilerin geç kalmamalarına dikkat ediliyor ve özel vasıtayla gelseler bile yönetim, paralarını veriyordu.
Havaların ısınmasıyla, öğrenciler arsında, olumsuz hareketler gözledik. Yönetime bildirdik ve önlemimizi aldık. Bu konuda öğrencilerin isteklerini de yönetime bildirdik.
Temizlik ve yemek olayında titiz davranıyorduk.
Yıl sonu yaklaşsa bile kural dışı davranışlara göz yummuyorduk. Öğrencilerin başarıları için elimizden geleni yapıyor ve özel ilgileniyorduk.
Hafta içinde, öğrencilerden birini bahçede darp ediyorlar. Öğrenci hastaneye kaldırılıyor. Görevli olmadığım için, pansiyona yatma saatinde geldim.
Pansiyon ayaktaydı…
Şaşırdım ve bir o kadar da korktum. Bu saatte derdiniz nedir? Diye öğrenciye sordum.
Öğrenci bildiği kadar anlattı. Bahçeye girenleri kimse tanımıyordu.
Öğrenciler konuşturuldu ve yöneticiler, görevlerinden alındı.
Olan olmuştu, olayın üzerine gitmek bana göre gereksizdi. Öğrencilerin, geleceğini düşünmek zorundaydık. Bunu kurallara uygun yapmak gerekiyordu.
Öğrencinin sevgi ve saygı içinde sıcak bir yuva anlayışını, hissetmesi esastı. Yaptığınız daha farklı bir şey değildi. Öğrencinin bu konuda öğretmenlerine ihtiyacı vardı.
Öğrencinin kuralları çiğnemesine izin vermezdik. Bu sayede, pansiyonda başka olay olmadı. Kendilerine yakışmayanı yapmaları gerekmezdi. Gençlerin akıllı hareket etmeleri gerekirdi.
Bir yıllık pansiyon macerası, bu şekilde sonuçlandı.
Hasan TANRIVERDİ























