Değerli öğretmen arkadaşlarım ve okurlarım. Bundan 89 yıl önce, yani 24 Kasım 1928 tarihinde, Mustafa Kemal Atatürk o günün şartlarında millet mekteplerini yaşama geçirdi. O güne kadar okutulan Arap alfabesi yerine, Latin harflerinden oluşturduğu bu günkü alfabeyi uygulamaya koydu. Kara tahta başına geçerek, alfabemizi bizzat kendisi tanıttı. O güne kadar erkelerde yüzde yedi, kadınlarda yüzde üç olan okuryazarlığı yüzde yüzlere çıkarmak için, bundan sonra, Latin harflerinden oluşan alfabeyle, okuma yazmaya yapılacağını ilan etti. Bütün yurtta herkesin okuryazar olması için büyük bir seferberlik hamilesini başlaştı. Böylece bu güne yüzde doksan yedi okuryazarlığa ulaşmanın temelini atmış oldu. Düşünmüş olduğu çağdaş ve aydınlık geleceğin ilk meşalesini yakmış oldu.
Bu gelişmeler üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal Atatürk’e Baş Öğretmelik unvanını verdi. 24 Kasım günü, Başöğretmenlik günü olarak anılmaktaydı.
1980 ihtilalının Milli Eğitim Bakanı Hasan Sağlam tarafından, 1981 yılında 24 Kasımın gününün “Öğretmenler Günü” olarak kutlanmasını yasallaştırıldı.
Ancak bütün dünya devletlerinde öğretmenler günü, 5 Ekim olarak kutlanmaktadır. Maalesef, biz bu kutlamanın dışında kalmışızdır. Kaldı ki hepsi bir yana, 16 Mart 1848’de açılan öğretmen okullarının kuruluşu gününü bile kutlayamıyoruz. Bu günlerinde neden dikkate alınmadığına bir anlam veremiyorum.
Donanımlı öğretmenler sayesinde, ortak aklımızı kullanarak insanca yaşanır bir dünyayı nasıl kurabilir ortamını hazırlamak zorundayız. Çünkü çağdaş dünyayı yaratacak öğretmenlerin bilgi yüklü ve donanımlı olması gerekmektedir. Devletin görevi onları her konuda becerili ve üretken yetiştirmektir. Öğretmenler de çocuklarımızı bilgi donanımlı yetiştirmiş olsunlar. Böylece sağlam temelli bir topluma sahip olmuş olalım.
Devamlılık içeren Milli Eğitim müfredatı çağın gereklerine uygunluğu dikkate alınmalı ve o düşünceyle uygulamaya konulmalıdır. Buda yetmez, Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Öğretmenler cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmenizi bekliyor.” bu sözün önemi doğrultusunda, öğretmenin ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını da göz ardı edilmemelidir.
Öğretmenlerin çocuklarımıza daha faydalı olması yönünde, bütün imkânlar kullanılmalıdır. Yoksa bu gün öğretmenler günüdür deyip, o anlam da kutlamak hiçbir zaman öğrencinin bilgi dağarcığını, öğretmenin de sorununu çözmez. Öğretmenlerin içinde bulunduğu şartları ve sorunlarını çözemedikten sonra, hiçbir somut veri elde edilemez. Sadece kendi kendimizi kandırmış oluruz.
Hali hazırda görevinin başında bulunan öğretmen arkadaşlarıma, benim gibi eğitime hizmet etmiş ve bu gün emekli olanlara sağlıklı bir yaşam, aramızdan, ahrete göçüp gidenlere Allah’tan rahmet diliyorum.
Öğretmenlerin tek derdi olmalıdır, o dert ailemizin ve ülkemizin geleceği olan çocuklarımıza hizmeti, hakka hizmet olarak bilip, o şekilde çalışmaları gerekir diye düşünüyorum.
Öğretmenlerin, öğretmenlik mesleğinin nedenli kutsal bir meslek olduğu bilincinde olduklarını emekli bir öğretmen olarak düşünüyorum.
Öğretmenlerimiz, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ü takip ettikleri takdirde, cumhuriyetin ve demokrasimizin dahada güçleneceğine inanıyorum. Bu vasıflar içinde var olan bütün öğretmenlerimizin, öğretmenlik günleri kutluyor, başarılar diliyorum.
Saygılarımla.
Mürsel Adıgüzel
Eğitimci Yazar-Şair





















