Rüzgârın soğuğu, değdiği yeri pişiriyordu. Komşumuz da yazlık kıyafetle, apartmandan çıkmış geliyordu. Bakkaldan çıkıp önünü kestik. “Bu ne hal” dedik.
Döndü, üzgündü ve “ne olur sormayın,” dedi.
Sormayalım da belki derdine derman oluruz, dedim. Durdu, ne diyeceğimi bilemiyorum, yeni açılan mağazadan adımı kullanıp buz dolabı almışlar. Şimdi oraya gidiyorum, dedi. Kardeşim, “senden önce gidelim de bir tanede biz alalım,” dedi.
Akşam işten dönüşte, birilerine laf yetiştireyim, bir şeyler beğendireyim, dedim. Vazgeçilmez saydığım incelikleri açıklamak durumuna düştüm. Bu esnada yanıma sırnaşan gencin, samimi duygularla dinlediğini zannettim.
Toplu taşıma kimliğimin fotoğrafını çekmiş olmalı ki mağazada çalışmaya başladığında planını uygulamaya koymuş. Sabah, telefonla uyarıldım, peşinat ve senet için uğramanız gerekiyor, diye ikaz edildim.
Evdeki hesabın mağazayla hiç ilgisi yoktu. Nasıl çıktım bilemiyorum. Bakkalın önünde sizi gördüm, yoksa gidiyordum. Çalışanlardan biri sana kefil olmuştur. Böylece ona fotoğraf ve açık adres sormamışlardır. Bizde gelip mağazanın önünde bekleyelim, tanık oluruz, dedim.
Bulvar yolunda uyuşuk haldeydim. Bana bakanlar yüzünü ekşitiyordu. Mağazaya yaklaştım, arkadan geldiğinizin farkında değildim. Elimi yüzüme götürüp gözlerimi ovdum. Yılların demirci ustası, çarpıldığının farkında bile değildi.
İçeri girdim, sekreterle göz göze geldim. Sekreter buyurun, dedi. Oturdum ve sessizce; iki gün önce, mağazanıza uğramış olabilir miyim? Diye sordum. Sekreter şaşkınca, “hayır,” dedi. Yetkiliyi çağır ama önemli bir şey söyleyeceğim, dikkatli olunuz. Yetkili baktı ve “ilk defa görüyorum,” dedi. Sizden buz dolabı aldım mı? diye sordum. O zaman yeni çalışmaya başlayanınız, benim kimliğimi kullanıp sizi de inandırmış olmalı ki buz dolabı almış görünüyorum. Yetkili işe yeni giren gence seslendi. Beyefendiyi tanıyor musunuz? Diye sordu. Genç kapıya doğru koşmaya başladı ve polisleri atlattı.
Kapıdan fırlayan genç, aramıza daldı. Bizi geçer geçmez kardeşimin çelmesini yedi. Kafasını çarpmış olacak ki kalkamadı. Dengesini kaybetti. Polisler, komşu ve yetkili geldi. Genci kaldırmaya çalıştılar. Genç hala kendinde değildi. Hakem olsa kardeşimi sahadan atardı ve anında penaltı verirdi.
İnsan duyularıyla çevresinden haberi olmalıdır. Gencin çevremde olması vurgunu yediğimin ispatıydı. Sıkıntıya gireceğim anlaşılmıştı. İnce hesaba gerek yoktu, ama kimliğimi daha dikkatli kullanmalıydım.
Kasabanın girişinde demirciyim, öyle bir an geliyor ki, olaya yenik düşüyorsun.
Hasan TANRIVERDİ























