Bir fikre, işe, uygulamaya, eleştirel gözle bakabilen. İktidar sahiplerinin uygulamalarını eleştirebilen. Şartlanmış şartlandırılmış zihinlere
başka yönlerinde bulunduğunu ifade edip karşısındakinin at gözlüklerinden kurtulmasına yardımcı olan cesur kişilikler. Zalime karşı durabilen. Yanlış politikalardan ve doğabilecek zararlardan toplumu uyaran. Muhalifliğin tarifi bunlar olabilir ve sanatçılar doğal olarak muhalif kişilerdir. Sanat bir anlamda muhalifliğin arenasıdır. Sanat, bir toplumu uyandırmak ve hakikate doğru yürütmek ise muhalif olmakta kaçınılmazdır. Bir bakıma muhaliflik tezatları görebilmektir. Vasat bakıştan kurtulmuş görmek erdemine ulaşmış kişiler muhalif olabilir bence.
Eskiden saraylarda kralların palyaçoları ve bir de sözünü esirgemeyen, gördüğü yanlışları padişahın yüzüne korkmadan söyleyebilen şairleri olurmuş. Tarihi incelediğinizde devletlerin geliştiği büyüdüğü dönemler padişahların şairlerce eleştirilebildiği dönemlerdir. Ne zaman ki saraylarda eleştirel sesler kesilmiş, kelleleri uçurulmuş, zindanlara atılmışlarsa ve saray şakrabanları kralların etrafını sarmış yalakalık ve yaltaklık rekorları kırılmışsa o devletler tarih sayfalarından silinmişlerdir. Karşıt fikirlere tahammülü olmayanlara kibirli, despot, diktatör deniyor. Tarihin her dönemi bu kişiliklerle zalimlerle doludur. Bilginler,kaşifler, mucitler, sanatçılar her dönemde bu diktatörlerden çok çekmişlerdir. Asılmışlar, yakılmışlar, zindanlara kapatılmışlardır.
O yüzdendir ki tasavvuf ehli saraylarda hürmet görmeyi, ulufe beklemeyi, keyif ve zevk uğruna yanlışlara karşı münafık kalınabileceği endişesiyle saraylar değil viraneler tercih edilmiştir. Yol aşıldıktan sonra hedefe varıldıktan sonra saraylarda kalmanın tehlikesi yoktur.Fatih Sultan Mehmet ve onun hocası Akşemseddin örneğinde olduğu gibi ilim, kudret ve vicdan tahtta bulunduğunda nice İstanbullar feth edilebiliyor.
Her devirde geçerli olan kural şudur. Yöneticilerde ilim, kudret ve vicdan olmak zorundadır. Bunlar bir yöneticide yoksa o yönetici hangi devirde yaşarsa yaşasın zalimdir diktatördür. Muhalif seslere tahammülü olmayan bir zavallıdır. Asar keser biçer ve ülkesini halkını nesilleri mahveder. Günümüzde krallıklar padişahlıklar sultanlıklar çok azdır. Demokrasi çoğunluktadır. Diktatör yönetimler yok olmaktadır. Ama diktatör kişilikler yok olmamıştır. Zalimlik ve zulüm zayıf halklar üzerinde teknolojik üstünlük adı altında devam etmektedir. Artık modern kölelik çağındayız. Bilim ve teknoloji doğal yaşamı yok ediyor. Para çok büyük bir ilah olmuş Allah unutulmuştur.
Geçen yüzyılın küçük ölçekli şirketleri voltran gibi birleşmişler küresel ahtapot vampiri oluşturmuşlardır. Devletlerin işlerliği bu küresel sermayenin çıkarları doğrultusunda yönlendirilmekte ve yönetilmektedir. İnsanlar yaşamak için yemekten çıkarılmış yemek için yaşayan robotik canlılara dönüştürülmüştür. Geçinmek için çalışmak ideali yıkılmış faturaları ödemek için günde 12 sat çalışan kölelere dönüştürülmüştür. İnsanları medya uyutur olmuştur. Bir yandan bilim adamları dünya nüfusunun hızlı artışını bahane ederek GDO Genetiği değiştirilmiş gıdalar icat edilirken diğer taraftan insan ömrünü 300 yıla çıkartma çalışmalarından bahsedilmektedir. İnsanın bu tezatları gördükçe BU NE PERHİZ BU NE LAHANA TURŞUSU diyesi geliyor. Velhasıl ben bir muhalifim. Ben ilk başta bu küresel vampire ve dünyada demokrasiyi ve doğallığı yok eden her kişi, kurum ve çalışmaya muhalifim.İnsanın dengesini bozan her şeytani tuzağa muhalifim. Ay da mars da çiftlik kurma hayali ile dünyadaki doğal çiftlikleri, hayvanları bitkileri mahvedenlere muhalifim.
20 Mart 2012 Salı
UĞUR ÖZALTIN
