Türk Milleti’nin şanlı bir tarihi vardır; Oğuzlardan Selçuklulara, Osmanlıdan Türkiye Cumhuriyeti’ne… Türk Milleti bu tarihi yazarken asla hiçbir millete zulüm, baskı, empoze, asimile ve misyonerlik yapmamıştır. Tam tersi, idaresi altındaki milletlere adaletli, merhametli ve insani davranmıştır. Buna en iyi örnek Osmanlı’nın devlet olarak Ermenilere uyguladığı ‘Millet-i Sadıka’sıdır.
Sadık Millet anlamını taşıyan Millet-i Sadıka, Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermenilere verilmiş saygın bir unvandır. Yıllar yılı başta Anadolu’da olmak üzere tüm Osmanlı coğrafyasındaki Ermeni vatandaşlar bulundukları topraklarda Osmanlı yönetimi ile uyum içinde ve bu adla yaşamışlardır.
Cihan devleti Osmanlı’nın tam altı yüz yıl boyunca, geniş coğrafyalara yayılarak, bünyesinde çok sayıda barındırdığı Müslüman halktan Türkmenler, Kürtler, Arnavutlar, Boşnaklar, Araplar; Hristiyan halktan Ermeniler, Süryaniler, Katolikler, Rumlar, Bulgarlar, Sırplar; Yahudi halktan Kıptiler ve Samirler birlikte yaşıyordu. İmparatorluğun son döneminde milliyetçilik akımlarıyla Batı sınırlarında başlayan isyan hareketleriyle Yunan, Bulgar gibi Balkan milletleri bağımsızlıklarını alırken Ermeniler de, Osmanlı’ya karşı durmadılar. Rum isyanından sonra boşalan Osmanlı hariciyesine yerleştirilen Ermenilere, Osmanlı Devleti’ne hizmetlerinden ve bu sadakatlerinden dolayı da onlara ‘Millet-i Sadıka’ unvanını verildi. Diğer etnik tebaaların aksine Ermeniler, 19’uncu asrın sonlarına kadar Osmanlı idaresinde altın çağlarını yaşamaya başladılar. Islahat Fermanı’yla askerlik yapmayan ve kısmen vergi muafiyeti tanınan Ermeniler, ticaret, zanaat ve tarım ile devletin idari mekanizmalarda önemli görevlere yükseldiler.
Yemen harbinden Balkan harbine, Sarıkamış harekâtından Çanakkale harbine kadar tüm cephelerde eriyip giden Türklerin yerine ‘bürokratik kadroları dolduran Ermeniler arasından 5 bakan, 22 paşa, 33 milletvekili, 7 büyükelçi, 11 konsolos, 12 müderris, 8 tabip general, 42 yüksek dereceli memur çıktı.’ Dolayısıyla 19’ncu asrın son çeyreğine kadar Osmanlı Devleti’nin bir Ermeni sorunu da olmadı.
Ne zaman ki Batılı emperyalist devletler (Düvel-i Muazzama) Osmanlı’yı tamamen yıkmak için suları bulandırdı, işte o günden beri sular bir türlü durulmadı! Rusya, İngiltere, Fransa gibi emperyalist devletlerin desteklemesiyle Ermeniler Osmanlı’ya karşı bir tavır takınmaya başladılar. Özellikle Ruslarla…
1878 Ayastefanos Antlaşması’ndan sonra Rus Ordu Kumandanı Nikoloviç’i Ermeni Patriği Nerses ziyarete geldi. Nerses bu ziyaretinde; “Erzurum, Van, Bitlis, Elazığ, Diyarbakır ve Sivas’tan oluşan altı ili de yani Vilayeti Sitte’de bir Ermeni devleti kurulmasını istiyoruz” diyerek, Osmanlı’yı ilk içeriden vurma hareketini başlattı. Ardından Osmanlı-Rusya arasında çıkan 93 harbiyle, Doğu Anadolu’da tam 37 yıl boyunca Rus işgaliyle Ermeni çetelerinin Türk halkına baskınları sürdü. 1914 Sarıkamış Harekâtı buna dur dedi, ardından Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanıyla da doğu sınırlarında gelen durulma… Yeni çıkacak olan Sarıkamış tarihi romanımız da buna genişçe yer verdik…
Ne yazık ki Ermeni çeteler yine durmadı Türkiye Cumhuriyeti döneminde de ASALA terör örgütünü kurarak birçok Türk elçisini şehit etmeye devam ettiler.
Türkiye o ASALA’yı da bitirdi. Bu defa tıpkı İzrail diasporası gibi, dünyaya yayılarak ekonomik ve siyasi güce kavuşan Ermeni diasporası Türkiye’ye siyasi baskı yapmaya başladı… Ermenilerin bugünkü modern çetesinin adı sözde ‘Soykırım!’ iddiasıyla batılı devletler aracılığıyla yapılan siyasi baskıdır.
Kendi tarihinde Kızılderili’leri katletme gibi bir utancı taşıyan ABD’nin yeni yaşlı başkanı BİDEN’ın, 24 Nisan 2021’de 1915 olaylarını bahane ederek sözde ‘Soykırım’ skandal ifadesini Türk Milleti olarak telin ediyoruz, çünkü gerçekleri yansıtmamaktadır.
Devletler tarihleri üzerinden birbirlerini yargılamaya kalkarlarsa altımızda kalan çok olur!..
Bu haksız sözlerin hiçbir tarihi ve hukuki dayanağı yoktur. Tarihi siyasetçiler değil tarihçiler tartışır. Bu tür yalan yanlış ifadelerle şanlı bir milleti karalamaya çalışmak onlara iyilik getirmez, aziz Türk milletine de halel…
Peki, bu tür siyasi saldırılar burada biter mi, hayır bitmez! O zaman Türk Devleti olarak bu güne kadar yaptığı savunma stratejisinden vazgeçip yeni değişikliğe giderek karşı atağa geçmelidir! 1915 olayları artık dünya devletlerince Türk Milletine karşı suistimale dönüşmüştür! Bu bir oyundur ozaman oyunu kuralına göre oynamak gerekir; Türk diasporamız, genç akademisyenlerimiz ve entelektüellerimiz Türk Milleti’nin haklılığını göstermek için gerçekleri görsel ve dijital materyallerle tüm dış platformlarda daha çok anlatmalıdırlar… Unutmayalım ki, insanın yanlış anlaşılması kadar yanlış yoktur, devletinde…
yazarmehmetballi@gmail.com