Millet olmak, değerler sisteminin, yönlendirilmesiyle tarihi gelişimi tamamlamaktır. Bu konuda ortak payda “milli kültürdür.”
Bu paydada, demokrasi, adalet ve hukuk sistemleri değerlendirilip mili yapı sağlam hale getirilir. Önemli olan kendine yeterli bir Ülke olabilme, durumudur.
Türk toplumu, millet olma aşamasına geç girmiş ve sosyolojik araştırmalar yapılmamıştır. Ekonomik ve sanayi süreci değerlendirilmemiş ve bir araya gelip beraberce problemini çözememiştir. Toplum, aydınını da yetiştirememiştir. Yetişen de toplumuna aykırı hareket etmiş ve Milli beraberliğin güvencesini tanımamış, böylece kültür kanallarını tıkamıştır.
Bilinçsiz göçlere bağlı oluşan varoş kültürü, toplumun ayrışmasını tetiklemiştir. Milli kültür, beraberliğin simgesidir. Köyün yaşam biçimi, toprağın işlenmesi, önemli kültürel bağlardır. Sanat eserleri bu bağların, olgunlaşmış meyveleridir. Bu meyveler Ülkenin her yerinde, aynı değerdedir. Sanat eserleri medeniyetin temsilcisidir. Bu temsiliyet, Anadolu coğrafyasında, sürdürülen millet olma şuurudur.
Asker ocağı bu milletin, sınırlarını koruyan ve güvenliği sağlayan birliklerden oluşur. Bu birlikler ekonomik olarak da değerlendirildiğinde, milli kültürün bir parçasıdırlar. Aynı dili konuşan toplumda dilin temellerinde farklılık yoktur. Ağız yapısındaki değişiklik dilin bozulması değildir.
Atatürk, Türk Dil ve Tarih Cemiyetini kurmuştur. Dilde birlik bağımsızlığın şartlarındandır.
İmparatorluğun yalnız adı kalmıştır. Çünkü Türkler koca imparatorlukta tebaadan sayılmazdı. Sarayda hiçbir şekilde yoktu. (Görüp İşittiklerim, Ali Fuat Türk geldi) II. Abdülhamit, en büyük hatamız saraya Türk unsurlarını almamamız olmuştur, demiştir.
Atatürk “Türk Milletinin asaletini tanımak gerekir. Toplumun inanması ve Türklüğe güvenmesi gerekir,” demiştir.
Türk Milletinin çağdaş sanayi atılımında geç kalması, yer altı ve yer üstü madenlerini gerektiği gibi değerlendirememesi, maddi açıdan Ülkenin adak yapamamasına neden olmuştur. Milli kalkınma ve beraberlik bilinci, Atatürk’ün ölümüyle, sekteye uğratılmıştır. Atatürk’ün kurduğu düzene ters bir yol izlenmiştir. Bu da kültür hümanizması akımıdır. Atatürk düşüncesine karşı olmak üzere, yöneticiler, kendini kendinde arama hareketine karşı, “Yunan ve Latin köklere” dönülmesi gündeme gelmiştir.
İnsan ve kültür adlı incelemede, devletin felsefesi durumuna getirilen hümanizma hareketinin hedeflerini topluma açıklıyorlar. Böylece hümanizma kültürü zahmetsiz alınacak ve uygulanacaktır. Bu kafada olanlar, gençliğe Atatürkçülük diye yutturuyorlar.
Atatürk’ün dünya görüşü yanında “Batılılaşmayı” savunuyorlar. Burada tehlikeli anlayışı kabul ettirmede başarıyorlar. Yani Atatürkçülük Batılılaşmanın karşılığıdır, diyorlar. Sonuçta ATATÜRKÜN kuralları geri plana itildiğinden, Millet olma yolunda büyük darbe yemiş oluyoruz. Böylece Millet açıkça yıkım yemiş oluyor.
Ülkeye giren ideolojiler, hazır ve uygun beyinler buldu. Kendine aydın diyen bu guruplar, halka hiçbir şey vermedi.
Aydın kesim, Millet olma yolunda, boşa zaman geçirdi.
Hasan TANRIVERDİ























