Çocukluk yılları, ilginç olaylara tanıklık ediyordu. Fakat içlerinden bazılarının, belleğimizde açtığı izler kalıcılığını koruyordu. Benzer bir etkide kaldığımızda, ilgili anımız depreşiyordu.
Böyle bir örneği, okul çıkışında, mezarlığın yanından geçerken yaşadık. Mezarlıklar genelde korku yüklü olayların gerçekleştiği sahalar diye söylentiler oluyordu. Mezarlığın önünden geçerken, hiçbir hikâye aklımıza gelmiyordu. Fakat mezarın birinden ayağa kalkan, sarılara bürünmüş yaratığı görene kadar.
Mezardan ayağa kalkan, adamın, yüzü aslana benziyordu. Gözleri kırmızı ve çenesi dışa doğru ağzı kafa tasından ayrı gibiydi. Başında siyah bir kalpak, sırtında tarif edilemeyecek kadar parçalanmış ve çamura bulanmış sarı bir palto. Kollarını kaldırdığında kartal kanatlarının uzaması gibi açıldı. Avucundaki toprağı, bağırarak üzerimize saçtı.
Gurup halinde okuldan çıktık ve eve gidiyorduk. Önde olduğumuz için ilk anda, kaçmayı başardık. Fakat nasıl kaçıyoruz, düşen, çantası elinden fırlayan ve ayakkabısı çıkan olmak üzere, perişan halde köy yoluna yöneldik. Arkamızdan gelen acı sesler ise işi daha efsunkar havaya sokuyordu.
Komşunun küçük oğlu, düştü ağzından kan aktığı için, geri dönüp koluna girdik ve yanımızdan ayırmadık. Arkadan bize bağıranlar “deli adam” gelmiyor, diyorlardı.
Heyecanlıydık, evde kimse yoktu. Annemin ve babamın bahçeden gelmelerini bekledik. Geldiklerinde de ağlayarak, mezarlıktaki olayı anlattık. Adamı görseniz korkarsınız. Heykelin canlı şekli, dedik. Babam tepki vermedi. Onun isteyici olduğunu söyledi. Üç yıl önce de çocukları korkutmuş. Bunun üzerine adamı, fena dövmüşler. Polisler adamı kaç yıldır, şehre sokmamıştı. Çocuklar da rahat etmişti. Demek ki geldi ve korkutmaya, yine başladı.
Bizden sonra, korkunç adam, mezarlıktan öğrencilerin üzerine atlamış ve para istemiş. Öğrenciler kalabalıkmış ve eline taşı alan adama atmış. Olay büyümüş, öğrenci yakınları da gelince, adamı taşlayıp tekrar mezarlığa kaçırmışlar.
Polis gelmiş ve korkunç adamı mezarlıktan almış götürmüş. Yalnız ayağı ve kolu kırıkmış. Mezarlığın duvarından öğrencilerin üzerine atladığında ayağı kırılmış, dediler.
Mezarlıktaki adamın halini gören, kaçardı. Öğrencilerin çanta ayakkabı ve montları düştüğü için geri durup başına taş yağdırmışlar ve mezarlığa kaçırmışlar.
Bundan sonra, olay yerine, giden görevliler, adamın olmadığını belirler ve rahatça geçmemiz sağlanırdı.
Bir akılsız adamın yaptığı, kötülük bir gün de olsa, tüm öğrencileri perişan etmişti. Hasan TANRIVERDİ
























