Mezarlıkta konaklama, düşmana yakalanmamak için, evlerini terk eden mahallelinin, kaçış hikâyesidir.
Bu kaçışın mezarlıkta konaklamayla sonuçlanması önemli bir zorunluluktu. Bu zorunlulukta çok büyük bir de korku atlatılmıştı. Yaşanan korkunun bedeli ağır olmuştu. Çocuklarından birinin derede boğulması, acı üstüne acıydı. Top seslerinden düşman askerinin yakın geldiğine kanaat getirip inekleri ormana sürmeleri ve bir daha bulamamaları ayrı bir felaketti.
Öğle güneşi bastırmadan, taşıyabilecekleri eşyaları, paketlediler. Paketlerin bir kısmını, ahırın gazelleri altına sakladılar. Dere kaşına bile saklayan, kuyuya da çuval içinde kap kaçaklarını bırakanlar. Hatta kara çam ağacının içerisine asanlar da oldu.
İnekleri ve çocukları alıp göz yaşları arasında yola koyuldular. Akşam karanlığına kadar top mevziinden çıkmaları gerekiyordu. Bir kilometre arkadan atılan bombaların şarapnel parçaları başlarının üzerinden geçiyor ve moralleri sıfırlanıyor ve birlikte ağlıyorlardı.
Göçüyle düşmandan kaçmak, çok zordu…
Dereden geçmeleri problemdi. Dere yatağını sel suları doldurmuştu. Sahile inip derenin genişleyip yayvanlaştığı yerden geçmeyi düşünemediler. Çocuklarının küçüğünü elinden kaçıran anne kaybolmasına neden olduğunda kıyamet koptu ama seslerinin çıkmaması gerekiyordu.
İneklerini de ormana saldılar. İneklerini ayak izleri büyük ihtimalde, düşman askerlerini yanılttı. Çünkü düşman askeri de orman yoluna saptılar. Halbuki mahalleli sahile yönelip mezarlığı hedef aldılar. Akşam kararmadan mezarlığa ulaştılar.
Mezarlıktaki türbeye yerleştiler. Gençleri ise ormana gönderdiler. Yarınki duruma göre, köylere çıkar misafir oluruz, bizi düşünmeyin, dediler. Top sesleri ve mermilerin vızıldaması moral bozuyordu. Türbede sessiz ve bir o kadar da korku içerisinde beklemeye başladılar.
Sabah ışımadan önce, çevrenin karanlığında köye çıktılar. Köyde hemen herkes bekliyordu. Silah sesleri başlamamıştı. Muhtar, köye çıkmayı göze alamazlar. Çıksalar arkadaki kayalığa geçeriz, dediği için göçlerin köye ulaşmaları bir bakıma kurtuluşları olmuştu.
Yeni boşalmış bir eve yerleştiler. Komşular onlara yiyecek verdi. Silah sesleri biraz daha uzaktan geliyordu. Sahil yolunda askerlerin olduğunu söylediler. Akşam üstü, Türk topçusunun ateşi sonuç verdi ve silah sesi kesildi. Muhtar “Gemiden sahile çıkan başı bozuk düşman askerleri bombalıyormuş, dedi.
Türk askerinin ise nereden geldiğini bilmiyorlardı. Daha Türkçesi, bir şeyler oluyor ama doğru bilgiye ulaşamıyorlardı. Köyün çocukları düşman askerinin gemiye kaçtıklarını söylüyorlardı.
Silah sesleri de kesilince muhtar yanına arkadaşlarını da alarak sahile yaklaştılar. Kaçan köylüler de geri dönüş hazırlıkları yapmaya başladılar. Önce ormana gidip ineklerini bulacaklardı.
Kaybolan çocuk ise suyun akarına doğru cennete uçmuştu.
Muhtar döndüğünde “Bu akşam da kalın yarın kesin gidersiniz. İneklerinizi arayalım,” dedi.
Yalnız mezarlıkta gizlenmemiş olsaydınız yakalanırdınız, dedi.
Hasan TANRIVERDİ