Dikişler, hayatının inişli ve çıkışlı zikzakları gibiydi, mest’in kenarında. Kenardaki dikişler patika yola benzer bir çizgiydi. Bu çizgiydi hayatın güzelliklerini zirveye taşıyan.
Hayatını belirleyen çizgide sığınmıştı yaratanına. Sığındığı istikamette yücelmişti, erenlerin bağına. Erenlerin bağında düğümlenmişti dikişler. Son düğümde bulmuştu, hayatının neşesini. Neşeli, sevinçli ve gururluydu son düğümde. Son düğümle hayatın güzelliklerini hissederek tatmıştı, dikişlerin bazıları düzensizdi, yan çizgide. Belki de, yan çizgiydi hayatı muhteşem yapan, iman ve inanç noktasında. Bu noktada bulmuştu şahsiyetini. Şahsiyetini bulmuştu zikzak çizgilerin kesişen boyutlarında Bu boyutta güçlüydü, mutlu ve hoş görülü. Güçlü ve sevinçliydi, fakat çok sarsılmıştı, kuzey ve güney giden dikişlerde.
Çile yüklüydü dikişler, hayatın engebesinde. Engebeyi aşan özgür çizgide insanlara güvenmişti. Çıkış yeri, yeni bir başlangıç da olsa, hedefleri arasında hasret çektiği belliydi.
Hayatından kesitlerdi mestin dikişleri. Çileli de olsa inen ve çıkan dikişlerin izlerinde yükselmişti zirveye. Zirvede bir sırdı balmumuyla cilalı iplikler. Cilalı iplikler, mestin inanç abidesiydi. İplikler yaşantısında bir hurma misali saygındı.
Dikişlerdi O’na dünyayı mutlu kılan. Kalbi dikişlerin zikzaklarında atardı. Gönlü bol fakat çilelerle doluydu.
Kalbini bağlayan duygularda sağlık buldu, yüceldi doruklara. Doruklarda iplikler cilalı, beyaz ve ince. Beyaz ipliklerdi toprakla hayat bulan. Toprakta yürüdü suyun kaynağına. Toprakla dua etti, Hıra’ da ki duaya eş. Duaya eşti, yaşlı gözler. Yaşlı gözlerle dikti mestini.
Mestle dolaştı tepelerde. Tepelerde her şeye rağmen hayat güzeldi. Kalbi hüzünlüydü, iyi ve doğrudan yana. Yön buldu incelen ipliğiyle ahlak çizgisinde. O çizgide kalpler yeşersin istedi. Avuç açtı, güzel ahlaktan yana.
Güzele varmak, zikzaklı dikişlerle. Zikzak çizmişti mumla cilalı iplik ve çile dolu.
Dünya yalandı, yalandan da öte, yollar yalandı, engeldi ve yıllar zordu. Yolların engelini hissetmedi, mesh etti mestini. Mesh etti günde beş defa. Günde beş defa, Yaradanın huzurun da divan durdu ve boyun eğdi. Gönlü iman ateşiyle sarsıldı ve yandı kül oldu.
Çimler üstünde mesthini tamamladı. Soğuktu suyu ve havası, buz gibi. Soğuk suda abdestini aldı. Mest’e su şifalıydı. Şifalıydı dikişlerin arasına giren su. Bu suydu iplikleri okşayıp parlatan. İplikler parladı sevgi sağanağında. Sağanaktı yağmur, ahlak ölçüsündeki meshin dikişlerinde. Meshin kırık dikişlerinde ölçüden şaşmadı. Dikişler köprü oldu dostlara. Dosttu dikişler topluma, saygındı ve merhametliydi.
Ayağını uzattı, yavaşça mesh etti, mestini. Yavaşça çimlerin üzerinde yürüdü. Gözlerinin içi güldü. Güldü, ellerine bakarak. Gömleğinin yakasını düzeltti. İç dünyasına yöneldi, huzura doğrulmadan. Namazgâhtı yer yüzü, kıbleye döndü. Çimlerdi secde yeri. Çimlerle dua etti, boyun büküp. Göz göze gelip yaş dökerek. Yaş döktüler diz üstü.
Dua ile birlikte, zikzaklı dikişlerin istikametinde yürüdüler zirveye, zirvede insan sevgisi ve mutluluk vardı.
Şairin dediği gibi;
“Bak şu aydınlık yola
Yollar uzuyor öze
Yer yer tozuyor yollar
Yollarda sadık kullar.