Tüm dünya tam anlamı ile bir kaos içindedir. Her tarafta isyanlar, harpler, terör kol gezmektedir. Sömürgeciler (başta Siyonist/ Evanjelist çetesi olmak üzere) “Kontrollü kaos politikası” ile tüm Dünyayı sömürmektedir. Akan masum kanları, kaybedilen canlar umurlarında değildir. Tek amaç daha fazla çıkar ve güç elde etmektir.
Bu yangın içinde ve özellikle Ortadoğu’nun yaşadığı kaos göz önüne alınırsa; Türkiye’nin dış politikada ne kadar hassas/ akıllı ve tedbirli davranmasının zaruriyeti ortaya çıkmaktadır. Buna göre;
1– Dışişleri teşkilatımızın fevkalade dinamik ve tecrübeli olması gerekmektedir. Konu sadece Sarayın, tek kişinin iradesine bırakılmayacak kadar önemlidir. Geniş bir istişare düzeni gerçekleştirilmelidir. Tüm yetişmiş hariciyelerimizden ( Sn. Ş. Elekdağ/ U. Özülker/ Y. Yakış/ F. Faruk Loğoğlu, Looğlu/ Y. Öymen vs olmak üzere) ve konu ile ilgili akademisyenlerden istifade edilmelidir. Kısa, orta ve uzun vadeli (değişik alternatifleri de ihtiva eden) planlar hazırlanmalıdır. TBMM devamlı olarak devre içinde tutulmalı, muhalefetin görüşlerinden de yararlanılmalıdır.
a) Tayinlerde (özellikle büyükelçilerde) liyakat, tecrübe ve kalite aranmalıdır. Politikacı eskilerine teselli ikramiyesi uygulama dönemine son verilmelidir.
b) Güçlü bir lobicilik düzeni kurulmalıdır. Tüm gurbetçilerimizden, yurt dışında eğitim gören ve akademik kariyer sahibi evlatlarımızdan yararlanılmalıdır. Türkiye’ye gelen turistlerden istifade edilmeli; menfi kanaat doğuracak davranışlardan kaçınılmalıdır. Kar hırsı, milli çıkarlarımızın önüne geçilmemelidir.
c) Güçlü bir ekonomi, güçlü ordu, gelişmiş silah sanayi, kendimize yeterli düzeyde tarım sektörü, gerçek anlamda parlamenter demokrasi ve hukuk üstünlüğü zaruridir.
2– Dış politikada “gerçek dostluğun”, “vefanın”, “söze sadakatin” olmadığını idrak etmeliyiz. Sadece çıkar ilişkilerinin söz konusu olduğunu anlamalıyız. “Tarihi dostluk”, “stratejik ortaklık” vb sloganların anlamsız ve içi boş olduğunu öğrenmeliyiz. Nitekim; şu an en büyük düşmanlarımız; ABD/ NATO ülkeleri ve AB değimlidir? (Elbette bunları güden İsrail.)
a) Rusya’ya/ Çin’e/ AB ülkelerine/ İran’a/ Irak’a/ Suriye’ye de ne kadar güvenebiliriz?
b) İslam ülkesi olarak geçinen; Suudi Arabistan/ BAE/ Mısır/ İran/ Lübnan hatta Filistin, Türk düşmanlığı yapan, ABD ve İsrail’e uşaklık eden ülkeler değil midir? (Şu an Müslüman diyebileceğimiz bir ülke yoktur.)
c) Başta Azerbaycan olmak üzere Türk Cumhuriyetlerinin hangisi bağımsızdır? İsrail / ABD veya Rusya’nın izni olmadan bir karar alabilmekte midirler?
d) KKTC’nin Cumhurbaşkanı bile bize karşı ihanet ve nankörlük içinde değil midir?
3– Kimse bölgesinde güçlü, etkili ve yetkili bir Türkiye’yi arzu etmemektedir. Her türlü ihaneti ve kalleşliği mubah saymaktadırlar. Terörün her çeşidine de destek vermekten utanmamaktadırlar. Bizi çember içine sokmak, bölmek ve parçalamak için uğraşmaktadırlar.
Lütfen aklımızı başımıza alalım. Oyunu kurallarına göre oynayacak ekipleri kuralım. Ve dış politikayı, iç politika oyunlarına, oy avcılığına alet etmeyelim…
