Lüfer bir deniz balığı! Yeşile, çevreye, canlıya, canlılara ilgi gösterenler, bir canlının yaşamı tüm insanlığın yaşamıdır, lüfer yok olmasın, lüfer sadece İstanbul’un değil tüm ülkemizin diyenler onu Dicle, Kızılırmak, Fırat nehirlerimize taşınması tartışmalarına kulak kabartıyorlar.
Hatta Ankara, Çubuk Çayına taşıyalım diyenler oldu ise de ASKİ su tüketiclerinden ton başına 1,5 TL atık su bedeli alıyor olsa da bu iki Çay’ dan siyah su aktığından bu teklif hiç rağbet görmedi! Balık(Su Ürünleri) Mühendisleri yazı başlığımızı okuyunca küçük dillerini yutacaklar ama lüfer’ e ilgi gösterenler onu başlıktaki nehirlere taşımayı düşünüyorlar hem de lüfer’in iklimini, su özelliklerini de!
Tarım Bakanlığı Lüfer’in yok oluşuna aldırış etmiyor ise biz de onu Kızılırmak, Dicle, Fırat nehirlerine, Atatürk Baraj Gölü’ne mi taşıyalım diyorlar? Lüfer’i başkente yaklaştırmak, başkenti lüfere yaklaştıramıyor isek!
Fikir Sahibi Damaklar Grubunun “Lüfer Yok Olmasın’’ kampanyasının basına yansımalarını görüyoruz. Lüfer için diğer balıklar da dile geldi. Hatta sadece deniz hayvanları mı? Kara hayvanlarından adını duyduğumuzda ürperti veren yılanlar bile dile geldi.
Lüfer’ in bedduası, Yılanların öcü’nden korkalım.
Hiç bir emek sonuçsuz kalmaz. Artık Lüferlerin yaşam mücadelesine FSD’ nin, liderliğini katkılarını, çabalarını sağır sultanlar bile duyuyor. Sanmayınız ki bu konuda karar vericiler sağır ve duyarsız, duyacaklaradır, işiteceklerdir. Ama karar vermede bürokrasinin kendi hantallığından üstlerinin haydi demelerini bekleyeceklerdir. Ast olmalarından mı bir şeyler yaptıramıyor? Yazdıklarınızın ,yazdıklarımızın, yazılanların karar vericilerce okunmadığını hiç sanmayın. Zaten en kötüsü de duyuramamaktı. Bu FSD tarafından aşıldı.
Artık herkes balık yerken lüfer aklına geliyor.
Karar verici Bakanlık Merkez Yöneticilerinin balık değil de tavuk veya kara ete aşina olmaları Lüfer aşıklarının sevdalarına kavuşmalarına engelmidir diye düşünmekten kendimi alamıyorum. ‘’Biz Adana’ lıyık! Hem de sapına kadar!’’ Biz de de lüfer balığı kültürü gelişmemiş. Acılı Adana Kebabını yiye yiye! Ama deniz balıklarının pek isimlerini bilmesek de nehir, dere balıklarıyla küçük oltalarımızdan tanışırız. Bakanlık Merkez Yöneticileri genellikle iç Anadolu Kültürü’ne sahipler, onlarda benim dere, nehir balıklarından başkasını tanımadığım gibi Kızılırmağın balığından başkasını tanımazlar. Sevgili Tarım Bakan’ımız Sayın Mehdi Eker’ de Fırat ve Dicle’ nin, Atatürk Baraj Gölü’ nün balığının lezzetinden başka lezzetle tanışmamış mı? Bir de lüfer’in tadına bakmalı.
Kızılırmak nehrimizin üzerinde kurulu Kesikköprü barajından gelen sazanlar ölüyoor desek şimdiye çoktaaan o sazanlara bürokratlarımız can suyu vermişti bile!
İnsana insan olduğu için, canlılara da canlı olduğu için değer veren, kuşlara özel yuvalar yapan ulu ataların torunları, kuşlar kadar lüfer’ e bir değer biçemiyorlar mı? Lüfer’ in kaplumbağalar kadar değerinin olması için Dünya Bilmem ne örgütünün Tarım Bakanlığı’ na talimat mı vermesi gerekiyor.
O yok oluşu bekleyen lüferlerin çırpınışları kadar hiç bir menfaati olmadığı halde FSD lideri Defne Koryürek’ in çabaları boşa gitmeyeceğini umuyoruz.
Lüfer’ in yok olmasına engel olmayanlar Lüfer’ in ahından korksunlar, hem de şu mübarek bildikleri Ramazan ayında! Bir canlıyı kurtarmanın ibadet olduğunu unuttular mı?
Lüfer yaşam alanı olarak Boğazları, Karadeniz’ i Marmara’ yı seçmekle çok mu şanslık etmiş?
Lüfer Kızılırmak’ta yaşasaydı Tarım Bakanlığı Bürokratları bu bizim, Dicle, Fırat nehirlerinde yaşasaydı Sayın Mehdi Eker Beyefendi ağzının damak lezzetini hatırlayıp ‘’durdurun lüfer kıyımını’’ dermiydi diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Lüfer sadece İstanbul’luların değil hepimizin! Tüm ülkenin. Başkenten lüfere can simidi bekleniyor.
Sorun galiba anlaşıldı. Bu anadolu çocuğu devleti idare edenlerimize, balık ziyafeti vermeliyiz. Balık derken onların alıştığı dere balığı değil. Gerçek lüfer ziyafeti . O zaman bu balığı tanıyınca belki , harekete geçerler. (: