Konkordato Sürecinde Finansal Kiralama Konusu Kıymetlerin İadesinin Ertelenmesi ve Teminat Hesabı: İİK m.307⁄2-d Hükmünün Analizi
Konkordato, borçlunun ekonomik varlığını koruyarak alacaklılarla uzlaşmasını amaçlayan kolektif bir yeniden yapılandırma kurumudur. Bu süreçte borçlunun malvarlığı üzerindeki tasarruf yetkisi kural olarak devam etmekteyse de, alacaklıların bireysel takip hakları önemli ölçüde sınırlandırılmaktadır. Ancak bu sınırlamanın kapsamı, borçlunun mülkiyetinde bulunmayan ancak işletme faaliyeti bakımından fiilen kullandığı malvarlığı unsurları açısından tartışmalıdır. Bu tartışmanın en yoğun yaşandığı alanlardan biri, finansal kiralama konusu kıymetlerdir.
6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu uyarınca finansal kiralama sözleşmesinde kiralanan malın mülkiyeti kural olarak kiralayana ait olup, kiracı yalnızca zilyetlik ve kullanma hakkına sahiptir. Buna rağmen finansal kiralama, ekonomik işlevi itibarıyla sıradan bir kira ilişkisinden farklı olarak, işletmenin üretim ve faaliyet kapasitesinin doğrudan bir parçası haline gelen yatırım mallarını konu edinmektedir. Bu nedenle finansal kiralama konusu kıymetlerin konkordato sürecindeki hukuki akıbeti, hem alacaklı mülkiyetinin korunması hem de borçlunun işletme bütünlüğünün devamı arasında hassas bir denge kurulmasını gerektirmektedir.
Bu dengenin yargısal uygulamadaki yansıması, finansal kiralama konusu malların konkordato sürecinde kural olarak iade edilebilir olduğu, ancak istisnai olarak İİK m.307 kapsamında iadenin ertelenebileceği yönünde şekillenmiştir. Nitekim İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi, finansal kiralama konusu malların mülkiyetinin kiralayana ait olması sebebiyle, konkordato mühleti bulunmasının tek başına iade talebine engel teşkil etmeyeceğini açıkça vurgulamıştır (İst. BAM 44. HD, 08.11.2023, E.2020/1911, K.2023/1350).
Bu çalışma, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 307. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi uyarınca, konkordato projesinin tasdiki aşamasında finansal kiralama konusu kıymetlerin iadesinin ertelenmesi şartlarından biri olan değer kaybından doğabilecek zararın teminat altına alınması yükümlülüğünü incelemektedir.Hükmün amacı, borçlunun işletme bütünlüğünü koruyarak finansal kiralama verenin (kiralayanın) potansiyel zararını güvence altına almaktır. Çalışmada, bu teminat miktarının hesaplanmasında uygulama metodoloji analiz edilmiş teminat hesabının VUK amortisman oranları ile piyasa değerindeki enflasyonist artış gibi ekonomik verileri birleştiren hibrit bir yaklaşımla yapıldığını göstermektedir.
- Teminatın Hukuki Niteliği Ve Türü
İİK m.307’de teminatın türü açıkça belirtilmemiştir. Bu durum uygulamada teminatın nakit, banka teminat mektubu veya güçlü şahsi kefalet şeklinde kabul edilmesine olanak tanımaktadır. Ancak yargı kararları, teminatın paraya çevrilebilirlik ve sürat kriterlerini karşılaması gerektiğini ortaya koymaktadır.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi, konkordato tasdik kararında teminatın niteliğinin açıkça gösterilmemesinin, iadenin ertelenmesi kararını hukuken geçersiz hale getireceğini kabul etmiştir (İst. BAM 16. HD, 29.06.2022, E.2020/1367, K.2022/1192). Bu karar, teminatın yalnızca miktar olarak değil, hukuki formu itibarıyla da belirli olması gerektiğini göstermektedir. Teminat, kıymetin tamamının değeri üzerinden değil, yalnızca erteleme süresine özgü değer kaybı üzerinden belirlenmelidir.
Aksi yöndeki uygulamalar;
- finansal kiralama sözleşmesini fiilen rehinli alacağa dönüştürmekte,
- İİK m.307’yi istisnai olmaktan çıkararak genel bir koruma mekanizmasına dönüştürmekte,
- konkordatonun yeniden yapılandırma amacını işlevsiz kılmaktadır.
Bu nedenle teminatın;
- banka teminat mektubu,
- nakit bloke,
- devlet tahvili rehni
gibi araçlarla sağlanması mümkün olmakla birlikte, tutar bakımından mutlaka hesaplanan değer kaybı ile sınırlı olması gerekir Bu yaklaşım, özellikle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi’nin 08.11.2023 tarihli, E.2020/1911, K.2023/1350 sayılı kararında açık biçimde benimsenmiştir. Anılan kararda, finansal kiralama konusu malların iadesinin ertelenmesinin ancak İİK m.307’de sayılan şartların tamamının birlikte gerçekleşmesi hâlinde mümkün olduğu, teminatın ise değer kaybı ile sınırlı olması gerektiği vurgulanmıştır.Benzer şekilde İzmir BAM 17. Hukuk Dairesi’nin 09.11.2023 tarihli kararında da, teminatın “mülkiyet hakkını bertaraf edecek ölçüde” belirlenemeyeceği açıkça ifade edilmiştir..
Bu örnek uygulama modeli göstermektedir ki;
- İİK m.307/2-d, borçluyu mutlak şekilde koruyan bir norm değildir.
- Aynı zamanda finansal kiralama şirketine sınırsız bir güvence de sağlamaz.
- Teminat hesabı, ölçülülük, somutluk ve denetlenebilirlik ilkelerine dayanmak zorundadır.
Bu nedenle konkordato hukukunda finansal kiralama konusu kıymetler bakımından en kritik kırılma noktası, iadenin ertelenmesi değil; teminatın doğru ve sınırlı hesaplanmasıdır
Bu yönüyle İİK m.307/2-d hükmü, finansal kiralama şirketine rehinli alacaklı benzeri bir üstünlük tanıyan bir koruma normu değildir. Aksine hüküm, borçlunun işletme bütünlüğünün korunması ile kiralayanın mülkiyet hakkı arasında ölçülü ve sınırlı bir denge kurulmasını amaçlayan istisnai bir müdahale mekanizmasıdır. Bu nedenle teminat, finansal kiralama konusu kıymetin tamamını güvence altına alan bir ikame değil; yalnızca erteleme süresi boyunca doğabilecek net değer kaybını telafi etmeye yönelik sınırlı bir güvence olarak değerlendirilmelidir.
- İİK m.307’nin Sistematik Konumu Ve Amacı
İcra ve İflas Kanunu’nun 307. maddesi, konkordatonun tasdiki aşamasında rehinli mallar ile finansal kiralama konusu mallar bakımından özel bir düzenleme getirmektedir. Madde başlığı dahi, bu hükmün konkordato hukukunda istisnai ve sınırlı bir alanı düzenlediğini ortaya koymaktadır: “Rehinli malların muhafaza ve satışı ile finansal kiralama konusu malların iadesinin ertelenmesi.”
Bu düzenleme, konkordato mühletinin sağladığı genel korumadan farklı olarak, finansal kiralama konusu mallar yönünden tasdik kararına bağlı, şartlı ve süreli bir koruma öngörmektedir. Dolayısıyla finansal kiralama konusu kıymetlerin iadesinin ertelenmesi, ne geçici mühletin ne de kesin mühletin kendiliğinden sonucu olup, ancak kanunda sayılan şartların birlikte gerçekleşmesi halinde mümkündür.
Yargısal uygulama bu noktada son derece nettir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi, konkordato mühletinin varlığının, finansal kiralama sözleşmesinin feshi ve iade talebi bakımından mutlak bir engel oluşturmadığını; iadenin ancak tasdik kararında İİK m.307 uyarınca açıkça ertelenmiş olması halinde mümkün olabileceğini belirtmiştir (İst. BAM 16. HD, 23.12.2022, E.2021/353, K.2022/2209).
Aynı doğrultuda Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi, İİK m.307’de öngörülen şartların kümülatif nitelikte olduğunu, bu şartlardan birinin dahi eksik olması halinde iadenin ertelenmesine karar verilemeyeceğini açıkça ifade etmiştir (Konya BAM 3. HD, 12.12.2023, E.2023/2716, K.2023/2732).
III. Finansal Kiralama Konusu Kıymetlerin “İşletme Faaliyeti İçin Zorunluluk” Kriteri
İİK m.307/3-e bendinde yer alan “işletmenin faaliyeti için zorunluluk” ölçütü, uygulamada en çok tartışılan ve en dar yorumlanan şarttır. Zira kanun koyucu, borçlunun salt ekonomik sıkıntı içinde olmasını yeterli görmemiş; finansal kiralama konusu kıymetin iadesi halinde borçlunun ekonomik varlığının tehlikeye düşeceğinin yaklaşık ispatını aramıştır.
Bu bağlamda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi, finansal kiralama konusu malların konkordato projesi kapsamında somut olarak değerlendirilmesi gerektiğini; borçlunun bu malları hangi üretim veya hizmet faaliyetinde kullandığını, konkordatonun başarıya ulaşması bakımından bu malların neden vazgeçilmez olduğunu ortaya koyması gerektiğini vurgulamıştır (İst. BAM 45. HD, 01.02.2023, E.2022/1966, K.2023/161).
Benzer şekilde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi, finansal kiralama konusu malların iadesine ilişkin taleplerin, konkordato yargılamasını yapan mahkeme tarafından ve İİK m.307 çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini; bu konuda ihtiyati tedbir yoluyla genel mahkemelerce karar verilmesinin mümkün olmadığını belirtmiştir (İzmir BAM 17. HD, 06.03.2025, E.2025/289, K.2025/492).
- Finansal Kiralama Konusu Kıymetlerin İadesinin Ertelenmesinde Teminat Mekanizması Ve Değer Kaybı Hesabı
İİK m.307, finansal kiralama konusu kıymetlerin iadesinin ertelenmesini mutlak bir koruma olarak değil, alacaklının mülkiyet hakkını telafi eden bir denge mekanizması olarak düzenlemiştir. Bu dengenin en kritik unsurlarından biri, maddenin (d) bendinde yer alan “değer kaybından doğabilecek zararın teminat altına alınması” şartıdır. Kanun koyucu bu düzenleme ile, borçlunun işletme faaliyeti uğruna alacaklının malvarlığında meydana gelebilecek eksilmeyi katlanılması zorunlu bir risk olmaktan çıkarmış, aksine hesaplanabilir ve güvence altına alınabilir bir zarar kalemi haline getirmiştir.
Yargısal uygulama, teminat şartını lafzi değil, ekonomik içerik üzerinden değerlendirmektedir. Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi, finansal kiralama konusu malların iadesinin ertelenebilmesi için değer kaybının soyut bir ihtimal olarak değil, yaklaşık ispat seviyesinde somutlaştırılması gerektiğini vurgulamıştır (Konya BAM 3. HD, 12.12.2023, E.2023/2716, K.2023/2732). Bu yaklaşım, teminatın yalnızca sembolik bir güvence değil, gerçek bir ikame değer taşıması gerektiğini ortaya koymaktadır.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi de benzer şekilde, konkordato tasdik kararında İİK m.307 kapsamında açık bir teminat düzenlemesi bulunmadığı sürece, finansal kiralama konusu malların iadesinin ertelenemeyeceğini kabul etmektedir (İst. BAM 44. HD, 09.02.2024, E.2021/41, K.2024/233). Bu karar, teminatın sonradan tamamlanabilir bir unsur değil, tasdik anında mevcut olması gereken kurucu bir şart olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.
Teminatın hukuki niteliği, klasik anlamda bir alacak güvencesinden ziyade, Anayasa’nın 35. maddesi kapsamında korunan mülkiyet hakkına getirilen sınırlamanın telafisi niteliğinde bir ikame değer olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle teminat tutarının, mülkiyet hakkını fiilen ortadan kaldıracak veya finansal kiralama sözleşmesini rehinli alacak ilişkisine dönüştürecek ölçüde belirlenmesi, ölçülülük ilkesine açıkça aykırıdır. İİK m.307/2-d hükmü, teminatı bir koruma aracı değil, sınırlı bir zarar tazmini mekanizması olarak öngörmektedir.
- Teminat Tutarının Belirlenmesinde Kullanılan Kriterler
Uygulamada teminat tutarının belirlenmesi noktasında mahkemelerin ve konkordato komiserlerinin ortaklaştığı kriterler bulunmaktadır. İncelenen kararlar, teminat hesabının şu unsurlar üzerinden yapıldığını göstermektedir:
- Kıymetin piyasa rayiç değeri
- Kullanım süresi ve amortisman oranı
- Erteleme süresi (en fazla 1 yıl)
- Teknolojik eskime ve ikinci el piyasası riski
İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi, finansal kiralama konusu malların mülkiyetinin kiralayana ait olması nedeniyle, konkordato süresince malın değerinde meydana gelebilecek azalmanın, alacaklının mülkiyet hakkına doğrudan müdahale oluşturacağını ve bu nedenle teminatın makul, ölçülü ve hesaplanabilir olması gerektiğini kabul etmiştir (İst. 12. ATM, 26.10.2020, E.2020/69, K.2020/529).
VI.ÖRNEK “ BORÇLU A.Ş.”İİK 307/2-D UYGULAMASI(MODEL UYGULAMA)
Aşağıda yer verilen örnek uygulama, münferit bir bilirkişi hesabı veya somut bir uyuşmazlığa özgü teknik değerlendirme niteliği taşımamaktadır. Bu çalışma kapsamında geliştirilen hesaplama yöntemi; mahkemeler, konkordato komiserleri ve bilirkişiler tarafından İİK m.307/2-d hükmünün uygulanmasında esas alınabilecek normatif bir model ortaya koymayı amaçlamaktadır. Model, teminat tutarının soyut kabullerle değil; piyasa rayiçleri, teknik amortisman ve ekonomik veriler birlikte değerlendirilerek hesaplanması gerektiğini göstermektedir.
İnceleme konusu olan “ Borçlu A.Ş”, dir.
- Borçlu A.Ş (Geri Dönüşüm Lojistik): Şirket faaliyetleri, atık toplama ve sevkiyat kapasitesine dayalıdır. Mevcut araç parkı, toplam kapasitenin %90’ını temsil etmekte olup iade durumunda operasyonun durması kaçınılmazdır.
Sanayii alanında faaliyet gösteren bir yapıdır. Şirketin üretim parkuru; katı atık ayrıştırma tesisleri, lojistik hizmetlerde kullanılan çekiciler ve saha operasyonları için vazgeçilmez olan iş makinelerinden (ekskavatör, loder vb.) oluşmaktadır.
Borçlu İşletme, erteleme talebiyle birlikte;
- finansal kiralama sözleşmelerinin aynen ifasını üstlendiğini,
- ödenmemiş kira borçlarının üç aylık tutarı aşmadığını,
- söz konusu kıymetlerin işletmenin devamı için zorunlu olduğunu
ileri sürmekte; ayrıca İİK m.307/2-d hükmü gereği, erteleme süresince kiralayanın uğrayabileceği muhtemel değer kaybının teminat altına alınması gerektiğini kabul etmektedir.
Bu kabul doğrultusunda, aşağıda yer verilen normatif modelde; finansal kiralama konusu kıymetler bakımından teminat hesabının nasıl yapılması gerektiği, hangi değişkenlerin dikkate alınmasının hukuken zorunlu olduğu ve teminatın hangi ölçütlere göre belirleneceği, tablolar ve sayısal hesaplamalar yoluyla ortaya konulmaktadır.
İcra ve İflas Kanunu madde 307, finansal kiralama konusu malların iadesinin 1 yıl ertelenmesini şu dört şartın kümülatif (birlikte) gerçekleşmesine bağlamıştır:
- İşletme İçin Zorunluluk: Malın ikamesinin mümkün olmaması ve işletme faaliyeti için elzem olması. Aşağıda yer verilen tablo ve hesaplamalar, İİK m.307/2-d hükmünün uygulamada otomatik, soyut ve yüksek teminatlar yaratmak için değil; kiralayanın mülkiyet hakkı ile borçlunun konkordato koruması arasında ölçülü ve denetlenebilir bir denge kurmak amacıyla ihdas edildiğini açık biçimde ortaya koymaktadır.Normatif örnekleme modeline konu Borçlu İşletme’nin faaliyet alanı, sermaye yoğun üretim süreçlerine dayanmaktadır. İşletmenin üretim kapasitesi; yüksek bedelli, özel nitelikli ve ikame edilmesi kısa vadede mümkün olmayan makinelerin kesintisiz kullanımına bağlıdır. Bu makineler, mülkiyet bakımından finansal kiralama şirketlerine ait olmakla birlikte, ekonomik anlamda Borçlu İşletme’nin faaliyetinin ayrılmaz bir parçası hâline gelmiştir.Finansal kiralama konusu kıymetlerin iadesi hâlinde;
*üretim hattının duracağı,
*siparişlerin yerine getirilemeyeceği,
*Konkordato projesinde öngörülen nakit akışının gerçekleşemeyeceği açıktır. Bu durum, İİK m.307’nin sistematiği içinde “işletmenin faaliyeti için zorunluluk” ölçütünün neden dar ve somut yorumlandığını da açıklamaktadır.
- 3 Aylık Kira Sınırı: Geçmişe dönük ödenmemiş kira borçlarının toplamının 3 aylık kira bedelini aşmaması. İİK m. 307/2-d uyarınca finansal kiralama konusu malların iadesinin ertelenmesinde “üç aylık kira borcu” sınırı ve “geçici mühlet” ilişkisine dair yargı kararları, doktrindeki tartışmaları büyük oranda borçlu lehine ve işletmenin devamlılığı ilkesi çerçevesinde çözmüştür. Yargı mercileri, borç yükünün tespitinde geçici mühletin ilan edildiği/karar verildiği tarihi milat kabul eder. Bunun en büyük gerekçesi, geçici mühletin kesin mühletin sonuçlarını doğurması (İİK m. 288) ve takipleri durdurmasıdır.
“Davacının geçici mühlet tarihi itibarıyla finansal kiralama şirketine olan borcunun üç aylık tutarı aşmadığı, İİK 307/2-d maddesindeki yasal şartın geçici mühlet tarihi verileriyle oluştuğu anlaşıldığından…” (İstanbul BAM, 17. HD., E. 2019/2180, K. 2019/1845, T. 11.10.2019)
“Geçici mühlet kararından önce keşide edilen fesih ihtarnamesine rağmen, mühlet tarihi itibarıyla ödenmemiş kira borcunun 3 ayı geçmediği bilirkişi raporuyla sabit olduğundan, malın iadesinin 1 yıl süreyle ertelenmesine karar verilmesi isabetlidir.” (Ankara BAM, 23. HD., E. 2021/1120, K. 2022/450, T. 24.03.2022)
Yargı kararları incelendiğinde, İİK 307 uygulamasında “Borç Sınırı” ve “Süreç” ilişkisi şu monografik mantığa oturtulmaktadır:
Milat: Geçici mühlet kararı tarihidir. Bu tarih itibarıyla geriye dönük bakıldığında toplam borç < 3 aylık kira bedeli olmalıdır.
Kapsam: 3 aylık süreye gecikme faizleri dahil edilmez, sadece “asıl kira bedeli” toplamı üzerinden hesaplama yapılır.
- Aynen İfa: Erteleme süresince doğacak cari kira taksitlerinin ödenmeye devam edilmesi.( İİK 307/2-b açıkça şunu söyler: “Finansal kiralama sözleşmesinden doğan borcun aynen ifasının üstlenilmiş olması” gerekir.(Yani mahkeme erteleme kararı verdiğinde, borçlu şirket “Ben bu malı kullanmaya devam edeceğim ve sözleşmedeki aylık taksitleri de (vadesi geldikçe) ödeyeceğim” taahhüdünde bulunmuş sayılır. Buradaki “aynen ifa”, kesin mühlet kararından sonra ve erteleme süresi boyunca muaccel olan (vadesi gelen) kira bedellerini kapsar.Eski borçlar (konkordato projesi kapsamındaki borçlar) proje dahilinde yapılandırılırken;Erteleme süresindeki yeni taksitler, işletme gideri niteliğinde kabul edilir ve tam vaktinde ödenmesi gerekir. Eğer borçlu, mahkemenin erteleme kararına rağmen cari taksitleri (aynen ifayı) yerine getirmezse:Alacaklı (leasing şirketi) mahkemeye başvurarak erteleme kararının kaldırılmasını ve malın kendisine iadesini talep edebilir.Bu durum, konkordato projesinin ihlali olarak değerlendirilebilir.)
“İİK 307 düzenlemesi, borçluya malı iade etmeme hakkı tanırken, alacaklıya da nakit akışının devam etmesi güvencesini verir. Bu bağlamda ‘aynen ifa’, erteleme kararının ön koşuludur. Borçlu işletme, malın kullanımından doğan ekonomik faydayı sürdürürken, bunun karşılığı olan cari kira bedellerini konkordato projesindeki indirim veya vadelerden bağımsız olarak tam ve nakden ödemekle yükümlüdür.Geçici mühletten sonra vadesi gelen ilk taksitten itibaren ödemelerin aksatılmaması gerekir. Yargıtay, mühlet sonrası tek bir taksitin dahi ödenmemesini, malın iadesi için yeterli sebep görebilmektedir (Yargıtay 15. HD. 2020/542 E.).
- Teminat (Zarar Tazmini): İİK m. 307/2-d uyarınca finansal kiralama konusu malların iadesinin ertelenmesinde teminat hesabı ve değer kaybı hususları, mülkiyet hakkının korunması ile işletmenin devamlılığı arasındaki dengeyi temsil eder. Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemeleri (BAM), bu teminatın sadece şekli bir rakam değil, bilimsel verilere dayanan bir “zarar tazmini” olması gerektiğini vurgulamaktadır.
“Mahkemece yapılacak iş; finansal kiralama konusu malların her birinin güncel rayiç değerlerini tespit etmek, bu malların bir yıllık erteleme süresince uğrayacakları teknik amortisman (yıpranma) oranlarını belirlemek ve bu yıpranma payının, beklenen piyasa değer artışıyla karşılaştırmasını yaparak net bir rakama ulaşmaktır. Soyut gerekçelerle teminat tutarı belirlenemez.” (İstanbul BAM, 17. HD., E. 2020/145, K. 2020/210, T. 06.02.2020)
Yüksek enflasyonist ortamlarda malın piyasa fiyatındaki artış, teknik yıpranma payından yüksek çıkabilmektedir. Yargıtay, bu durumda kiralayanın zararının oluşmadığını ve teminatın “0” (sıfır) olarak belirlenebileceğini kabul etmektedir.
“Finansal kiralama konusu iş makinelerinin ikinci el piyasasındaki değer artış hızının, yıllık %20 olan teknik amortisman oranından fazla olduğu bilirkişi raporuyla tespit edildiğine göre, kiralayan şirketin malı bir yıl sonra iade aldığında reel bir değer kaybına uğramayacağı açıktır. Bu durumda teminat yatırılmasına gerek olmadığına dair karar usul ve yasaya uygundur.” (Yargıtay 15. HD., E. 2021/1102, K. 2021/3450, T. 12.10.2021)
Mahkemeler, erteleme kararının hüküm doğurabilmesi için hesaplanan teminatın “karardan önce veya kararla birlikte” depo edilmesini zorunlu tutar.
“İİK 307/2-d maddesindeki teminat şartı bir geçerlilik şartıdır. Bilirkişi tarafından hesaplanan değer kaybı tutarının mahkeme veznesine nakden yatırıldığına veya kesin ve süresiz banka teminat mektubu sunulduğuna dair delil dosyada bulunmadan iadenin ertelenmesine karar verilmesi hukuka aykırıdır.” (Ankara BAM, 23. HD., E. 2022/890, K. 2022/1520, T. 18.11.2022)
Bu çerçevede izlenecek yöntem;
- Finansal kiralama konusu her bir kıymetin sözleşme bedelinin belirlenmesi,
- Konkordato tasdik tarihi itibarıyla piyasa rayiç değerinin tespiti,
- Erteleme süresine isabet eden amortisman oranının hesaplanması,
- Bu veriler ışığında muhtemel değer kaybının somutlaştırılması,
- Teminat tutarının yalnızca bu değer kaybı ile sınırlı olacak şekilde belirlenmesi
esaslarına dayanmaktadır.






















