Soluk soluğaydı, elbiselerini değiştirip önlüğünü giydi. Tozdan korunmak için, ofisin kapı ve penceresini açtı.
Yanında biten çocuğun, amca yarım çuval, annem parayı verecek, diye bir sesini duydu. Çocuğa; “nasıl götüreceksin. Yardımcı gelsin, KÖMÜRCÜ beraber taşırsınız,” dedi. Gazeteyi çevirdi. “Soğuklar başladı, yine zam gelir,” diye mırıldandı. Yardımcı geldi, çuvalı evine bırakın, dedi. Annesinin adını borçlu sayfasına yazdı.
Toza karıştık, buna bir çare bulamalıyız, diye ekledi. Soğuklar başladı, çuval kalmaz, dedi. Yarından itibaren, büyük parçaları kırmamız gerekir. Kırma esnasında, toz bulutu oluşuyor. Öyle ki her taraf siyaha bulaşıyor.
Dükkânı niçin boyatmıyorsun? Diye soranlara; her zaman boyatıyorum, yalnız siyaha diye cevap veriyordu.
Kışın bile, kapı ve pencereler açık olmazsa, toz bizi boğar, derdi.
Sabahki at arabaları tekrar yaklaştı ve dörder çuval daha aldılar. Kömürcü bugün ki satıştan memnundu. Yalnız huzursuzdu, dükkânın düzeninden kaynaklanan bir sıkıntısı vardı. Çuvallar için, iki dolap gerekiyordu. Çünkü, çuvalları dolaptan almak kolay oluyordu.
Tabelanın, bir tarafı kopmuş, asılıyordu. Apartman sakinleri özellikle rüzgârlı havada, tabelanın gıcırtısından, şikâyet ediyorlardı.
Öğleden sonra, çatıda büyük bir gürültü koptu. Kömürcü, kendini direğin dibine attı. Çarptığı kömür parçalarından dolayı kaburgalarının üzerine düştü ve soluksuz kaldı. Biraz süründü, kaldırım taşlarına çıktı. Peşinden çatı çöktü. Kömürcü kaldırımda hareketsiz kaldı.
İlk anda tozdan, kimse, dükkâna yaklaşamadı. Yardımcı geldi, ne yapacağını bilemedi. Arkadaşları, kömürcüyü hastaneye götürdüler.
Çatıdaki patlama olayı enteresandı. Apartmanda, üçüncü katta oturan, emekli memurun düşmesi ilk anda anlaşılamadı. Emekli memur, atmış yaşına basmış fakat şeker hartasıydı. Kendini, her hastalığın adamı diye tanımlıyordu. Bir haftadan beri, intihar edecek gibi ne bulursa yermiş. Hanımının hastane teklifi de geçersizliğini koruyunca, oğluyla birlikte, onu odaya hapsetmek gibi bir önlem almışlar.
Hasta adam, geçenlerden, bir şeyler umut ediyormuş. Umutlar gerçekleşmeyince, fırına gidip, ekmek almak istemiş. Böyle bir rahatsızlıkta olan ne yapar? Odadan çıkamayınca, kuşluğa doğru, canına tak demiş olacak ki, aşağıya atlamış veya düşmüş olabilirdi.
Büyük bir gürültüyle, çatı çökmüş. Kömürcü de yere yapışmış. Kendini biraz ileriye direğin yanına atmamış olsa, küreklere saplanması kaçınılmazmış.
İtfaiye, geldiğinde, toz açılmış fakat çatı alev almıştı. İtfaiyeciler hemen devreye girmişler. Mucize eseri kurtulan kömürcü, hastanede soluk almış.
Çevreyi kirleten kömürcü, belediyenin göstereceği bir yere taşınacakmış.
Yaz mevsiminin bir ay sürdüğünü düşünürseniz, doğru dürüst elbise giyip bir yeri ziyarete dahi gidemezmiş. Hastaneden çıktığında işini devretmeyi düşünüyormuş. Emekli memur ise çatıya düşmüş ve hayata veda etmiş ama apartman sakinlerinin yapamadığını gerçekleştirmişti.
Sağlıkçılar hastayı, atan veya itenin olmadığını ifade ettiler.
Kömürcüye süt ve yoğurt satan bakkal, olaya en çok üzülenlerdendi. Çünkü kömürcü gibi üç elemanımız daha olsa bize yeter, derdi.
Yardımcının gözü yaşlıydı. Toz belimizi büktü, dedi. Az önce apartmandan gelen yiyeceklerin bir kısmını kendine ayırdı ve geri kalanı komşulara verdi.
Çatının hasta adam tarafından çöktürüleceğine kimse inanmadı.
Hasan TANRIVERDİ