Kelimeler ve çağrışımları enteresandır.
Ataerkil bir toplumda yaşadığımız gerçeğinden hareketle, haydi hep birlikte düşünmeye…
Mesela; anayasa ve anayasa mahkemesi yerine “ babayasa” veya “temelyasa” denseydi sizce, anayasa daha değerli hale gelir miydi?
Anayasaya ve Anayasa Mahkemesi Kararlarına yaklaşım böyle olabilir miydi? Anaları/kadınları; sözle yeri geldiğinde göklere çıkaran, neredeyse kutsallık atfeden, ancak eylemde/fiiliyatta tam tersine kadını baskılayan, küçük gören, özgür ve eşit yaşama hakkını marjinallik olarak değerlendiren, kadını eve , aileye, erkeğe hizmet için erkeğin kaburgasından yaratılmış addeden bir toplumsal düzlem bu düzlem.
Kadına şiddet devam ederken, saldırganların kiminin elinde silah var, kiminin elinde ise mermi yerine güzel sözler ve güller. Hâlâ kimi zaman en yakından, kimi zamansa en uzak ve alakasız yerlerden geliyor darbeler.
Evet, maalesef halen her şeyiyle erkek egemen sistem bu sistem.
Belki de ilk etapta “ana” kelimesinin “temel” anlamını çağrıştırmaması bu yüzden. “Ana”; kadınla özdeşleşmiş bir kelime. Kadına yönelik istediğini yapabilme cesaretine sahip eril hakimiyet varken, temel yasamıza verilen bu isimde olabilir mi problem? Kamunun gözünde, belki de bu nedenle anlaşılamıyor anayasanın ehemmiyeti.
Malumunuz 12 Eylül darbesi sonrası gelen 1982 Anayasası hep tartışma konusu olmuştur. 1961 Anayasası’nın 1982 anayasasına göre daha özgürlükçü olduğu konusundaki uzman görüşlerini ve karşılaştırmalarını okuyor ve duyuyoruz.
Evet, 1982 Anayasası darbe sonrası ortaya çıkan bir anayasadır ve daha özgürlükçü, demokratik bir anayasa değişikliği yapılması gerekliliği uzmanlarca ve siyasilerce uzun süredir dillendirilmektedir. Hatta yine okuyor ve duyuyoruz ki buna ilişkin çeşitli çalışmalar da yapılmaktadır. Bu konuda fikir birliği mevcut gibi.
Ancak fikir birliği olmayan bir nokta var ki çok önemli. Tam da bu talebi ve gerekliliği kullanarak -malumunuz, demokrasi bir amaç değil, araç olarak görülüyorsa tehlikeli- demokrasi ile, eşitlikle, özgürlükle bağdaşması mümkün olmayan maddelerin anayasaya konulması ihtimali.
Öyle ya da böyle, mevcut anayasamız varken, hükümet/ hükümet üyeleri/vekiller en başta olmak üzere, hakeza tüm vatandaşlar mevcut anayasaya ve AYM kararlarına uygun hareket etmekle görevli.
Anayasa değişikliğini şu an gündeme alan ve AYM’nin kapatılmasını dahi arzu eden siyasilerin/ yol arkadaşlarının/ destekçilerinden bir kısmının eylem ve söylemleri ise düşündürücü.
Dedim ya, isimden kaybediyor temelyasa. “AYM kapatılsın” mı demiş biri? ”Ana” kelimesini görünce, anayasa zapt-ı rapt altına alınmaya çalışılan sessiz bir kadın mı sanılıyor ki? Sanırım öyle.
Yine bir soru:
Acaba; “Kişi/toplum yasaya uymuyorsa,
yasayı kişiye/topluma uydur” meselesine kadar mı geldik ki?
Sonra, Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay bir düello halinde mi?
AYM en üst karar mercii değil miydi?
Bu dönemde Türkiye İşçi Partisi’nin Özgürlük Yürüyüşü, akabinde Can Atalay halkındaki AYM kararının uygulanmaması sonrası CHP’nin yeni genel başkanı ile milletvekillerinin meclisteki adalet nöbeti, hem siyasi örgütlerin hem de STK ların sesi gelecek adına umudu ayakta tutuyor hâlâ. Şükredecek şeylerimiz henüz bitmemiş demek ki.
Siyasi gündem, yaşam gündemini taşıyor cebinde. Maalesef cebinde taşımakla birlikte, gündemden de düşürmeye çalışıyor. Ceplerimizdeki delikse habire büyüyor . Bizse süratle küçülüp, yapabiliyorsak günü kurtarmaya ve yaşamaya çalışıyoruz. Şimdi bir haber geçiyor Sözcü TV ekranından; uzun süredir kendisi ile sohbeti kestiğim cevizin adedi 4 TL olmuş. Siz hangi gıda maddeleri ve nelerle sohbeti kestiniz peki?
Bir nakarat çınlıyor yine kulaklarımda;
“Ben sizin babanızım.
Ben ne dersem o olur”
1996 yılında Barbaros Hayrettin söylemiş bu şarkıyı.
Şarkı içerisinde”Sev de sevelim, gül de gülelim, öl de ölelim..” diyor sözler..
Nakarat devam ediyor sanırım ve sanki herkes- ya da en azından nüfusun %49,5’u -aynı nakaratı dinliyor hâlâ sanki;
“Ben sizin babanızın, ben ne dersem o olur..” Peki..
Bu sadece eğlenceli bir şarkıydı tabii ve eğlence çoktan bitti. Nakaratın ve şarkının ise modası bence çoktan geçti. Vakitse herkes için barış, eşitlik, adalet, özgürlük ve kardeşlik kokan yeni ve güzel bir şarkı/ nakarat bulma vakti..
Umutlu, mutlu yarınlar dilerim.
Sevgi ve Saygılarımla..