Yeni bir oyuncak icat edilmiş ve adına da kay kay diyorlardı. Çocuklar ayaklarının altında, tahta parçasına takılmış dört teker ile caddelerde kayıyorlardı. Ayağının birini tahtaya basıyor, diğeri ile kay kayı ileriye itiyorlardı.
Kay kay yanımızdan gürültülü olarak geçiyordu. Gürültülü olmasa, insana çarpabilirdi. Çünkü çocuk, bir gürültüyle geliyor ve hemen kenara çekiliyorduk. Hiç hoşuma gitmemişti. Kay kaylar salgın hastalık gibi yayılıyordu.
Bir ayak itiyor ve tahta üzerinde duran ayağın yanına geliyordu. Arkadaş yol kenarından giderken, kay kay az kalsın çarpıyormuş, arkadaş elimden bir kaza çıkacaktı diyor. Onun için kay kayı sevmemiştik. Bizim de olsun, biz de kayalım diye özenmemiştik.
Cadde kenarında hızla giderken, arabanın altında da kalabilirlerdi. Orta okul öğrencisi hızla giderken, dengesini kaybediyor ve arabanın altına giriyor. Mahallede bayağı olay oldu ve yasaklanması için uğraştılar. Yasaklanmasa da caddelerde değil de trafiğin olmadığı boş meydanlarda sürülmesine izin verdiler.
Kay kaylar gençler arasında bisikletin yerini alacak deniyordu. Zaman geçtikçe karşılaştırılması bile doğru değildi. Bisikletin bir asaleti vardı. Kay kaylar oyuncak gibi bir şeydi. Bisiklet caddeye girse vasıtalar onun yolunu gözetirdi.
Yol kenarında yürüyen iki arkadaşın peşinden biz de gidiyorduk. Aramızda yine on metre vardı. Kay kayı ile caddede kayan çocuk, temkinli ilerlerken, yandan geçen taksinin ön kapağına sert bir taş değdi. Taksi şoförü az ilerde durdu. İndi ve çocuğa tekme tokat girişti.
Öndeki iki kişi, koştular taksiciye “Ne yapıyorsun, taş bizim ayağımızdan fırladı.” Demiş olsalar da çocuk fena hâlde hırpalandı. Biz hemen geri döndük. Çünkü taşın kendileri tarafından atıldığını söylediği için taksici hatalıydı. Çocuğu taksiyle hastaneye götürdüler. Bizde okula gittik.
Kay kaylar olay olmuştu. Yoldan bir kay kay geçse öğretmenin sesi duyulmuyordu. Onun için, kay kaylarda hiç hoşlanmıyorduk. Öğretmenimiz “Sakın sizde kaymayın, alışırsınız.” Dedi.
Öğretmen böyle dedikten sonra, okulun bekçileri çocuğun birinden kay kayını almış ve okulun önüne bırakmış. Baban gelsin alsın diyor. Öğretmen bekçiye bu defalık alsın gitsin de bir daha gelirse hep el koyarsın dedi. Bekçi de çocuğa işaret etti git al diye.
Meydanlarda kay kayların yarışları düzenlenince sokaklarda daha görülmediler. Milletinde başı şişmekten kurtuldu.
Bazı çocuk oyunları var ki, sevilmiyor. Çünkü kullanımı zor ve tehlikeli. Onun için, özenmediğim bir tür oyuncaktı.
Kardeşim, sınıfında öğrencilerine tembih ediyor. Sakın kay kay denilen oyuncağı okula getirmeyin. Yakalarsam kırarım, sıkıntıya sokmayın başımı diyor. Sesi beni deli ediyor diyor. Eve geliyor ki, oğlu neşe içerisinde annesine kay kayını anlatıyor. Kardeşim kay kayı alıyor ve sobada yakıyor.
Annesi, “Oğlum nasıl geldiğini duymadık.” Oğlu da “Ben de fark etmedim.” Diyo